Tezhip Sergisi

0
233

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün bir no’lu belediye çay bahçesinde tezhip sergisi vardı. Antakyalı kursiyerlerin öğretmenleri sevgili Süreyya Alper eşliğinde hazırladıkları tek kelime ile şahane eserleri sergilendi. Açılışta Hatay Valisi Celalettin Lekesiz ve eşi Zehra Lekesiz, İskenderun Kaymakamı Hasan Özyiğit ve Belediye Başkanı Seyfi Dingil olmak üzere birçok protokol davetlisi vardı.

Sergilenen eserlerin çoğu özgün çalışmalar ve gerçekten çok emek, sabır ve incelik isteyen işler. Tek kelime ile şahaneydi bendeniz için. Süreyya hanımla ilk kez İstanbul’da Hatay günleri dolayısı ile Feshane’de açtıkları sergide tanışmıştık. Ayaküstü sohbet edip sanattan ve sanata verilen değerin özellikle Feshane gibi etkinliklerde yiyecek ve içecekten hatta takı ve giysilerden sonra geldiğinden dem vurmuştuk. Orada sergilenen eserlerde süperdi doğrusu.

Sergi cumartesi gününe dek açık sevgili okuyucularım, lütfen gidin gezin ve gerçekten incelik, temizlik ve renklerle haşır neşir en azından bir saat. Birçok vatandaşla konuştum  herkesin puanı tamdı. Ancak  iletişim eksikliğinden şikayet ettiler. Önceden ilan edilmediğinden falan… Oysa birkaç yerde görmüştüm ama gerçekten bu tür eserlerin sergilendiği zamanlar tv’lerden, gazetelerden, Hatay Radyosundan falan duyurulmalıydı diye düşünüyorum, çünkü  görülmeye değer eserler var orada.

yase2

Süreyya Hanım bu çalışmaların üç yıllık emek sonucu ortay çıktığını söyledi yani üç yıldır kesintisiz ders alan kursiyerlerin çalışmaları bunlar. “Ancak eski çalışmalarımız değil bunların hepsi yeni çalışmalar ve gelecek içinde hazırladığımız başka eserler var” dedi. Resim çekmek yakından yasak… Çünkü eserlerin  kopya edilmesinden çekiniyorlar. Bu konuda onlara hak vermekle birlikte “keşke kopya edebilecek insanlar çok olsaydı” diyorum. Çünkü onları kopya etmek, bilgi, beceri ve yetenek ister. Öyle her resmini çeken onları kopya edebilecek yetenekte olsaydı ne mutluydu bizlere diye düşünüyorum. 1 No’lu belediye sosyal tesislerinde sergi devam ediyor cumartesi gününe dek. Hiç zaman kaybetmeden izleyin diyorum.

Ve sevgili, güler yüzlü, aydınlık bakışlı adı kardeşimin adaşı olan Süreyya Alper kim bir bakalım.

Süreyya Hanım 1967 İstanbul doğumlu. A.Ü. Halkla İlişkiler mezunu. Tezhip icazetini 1995 yılında Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver Nakışhane hocalarından Ülker Erke, Gülbin Mesara, İlhan Gökşen, Jale Yavuz’dan almıştır. 50’nin üzerinde karma sergiye katılmıştır. 2008-2010 yılları arasında Amasya’da Tezhip dersleri vermiştir. Halen Antakya’da ve Mim Sanat Akademisinde Tezhip dersleri vermektedir. Hatay’ı İstanbul’da temsil eden Süreyya Hanım bir çok yayında yer almıştır bunlardan bazıları; 2010 Bezemeleri ve Minyatürleri ile Osmanlı Çeşmeleri, 2009 Ege Yöresinin Mimari Tasvirli Osmanlı Taşları, 2008 Konya’daki Selçuklu Osmanlı Mimari Eserleri ve Bezemeleri, 2007 Amasya Selçuklu Osmanlı Mimarisi Ve bezemeleri, 2007 Kayseri Selçuklu Osmanlı Mimarisi Ve bezemeleri, 2005 Divriği Ulu Camii ve Darüş Şifası Taş Bezemeleri, 2002 38. Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi Minyatürlerle Tıp Tarihi Sergisi, 2002 38. Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi Yazma Eserlerden Tıbbi Bitki, Hayvan ve Hammadde sergisi

Ben denizde bir yıl tezhip dersleri almıştım İstanbul’da. Ve tezhip çalışmalarım var sergilerimde. Buna rağmen “Süreyya hanıma sizin derslerinize geleyim” dediğimde öğrencileri çok olduğundan sınıfları bölmek zorunda kaldıklarından söz etti. Ancak kuşkusuz öğrencilerin hepsi devam edemiyor. Çünkü sabır ve sebat isteyen işler. Önce “yapabilirim”  diye düşünmemize rağmen  işin öyle olmadığı hemen anlaşılıyor yani her işte olduğu gibi tezhip işinde de eleniyor kursiyerler.

Ve tezhip artık hepimizin bildiği gibi Arapça bir isim olup  altın süsleme anlamındadır. Babamın kitaplarının kenarındaki altın süslemelere hayran kalırdık küçükken o süsleri okşardık parmaklarımızla üzerinden geçerdik desenlerin. Elimiz kalem tuttuğunda desenler çizmeye başlamıştık önce kağıtlara sonra  defterlerimizin kenarlarına ilk okulda öğretmenimiz bizi teşvik ederdi desen çalışmak için. Ve o desenleri  boyamak için. Şimdi düşünüyorum da garip ama gerçek biz yazı yazmayı öğrenmeden desen çizmeyi  öğrenmiştik o kalın kitapların kenarlarındaki büyülü altın yaldızı  desenlere bakarak. Doğrusu onları şu an saygıyla rahmetle minnetle anıyorum. O zaman yaptığımız işin değerini bilmiyorduk ama el yeteneğimizin ve ruh dinginliğimizin ayrımındaydık.

Ve sevgili Süreyya Hanım’ın nette olan tezhip çalışmalarından örnek vermek istiyorum sayfamda. Dün çektiklerimden değil. Madem nette var demek kopya edilme korkusu yok onlar için değil mi? Ve başarılarınızın katlanarak devam etmesini  diliyorum.

Ve sevgili okuyucularım hayattan doğru bir nefes almak istiyorsanız hemen bu sergiyi izlemeye koşun diyerek yazımı bağlıyorum sağlık ve sevgiyle her zaman birlikte ayrım gayrımsız, ön yargısız kalalım. Yase

Şubat Güneşi

Abimle hayata tutundum, öğrendiğim hatta aldığım soluk bile abimin öğretisi. Sanıyordum ki biz hiç ayrılmazcağız geçmişteki ölümleri unutmuştum bile ama bilmiyordum ki abim de hazırlanıyordu beni bırakmağa. Öleceğim sandım abim ölünce, dünya duracak her şey bitecek sandım ama bir şey olmadı hatta yaşamaya devam ettim. Ahmet inanmıyorum ya hala da inanamıyorum nasıl dönüyor dünya.”

Zeynep o günlere dönmüş o zaman yapmadığını yapıyor bağırıyor isyan ediyordu. Ahmet öylece sessizce onu dinliyordu.

Zeynep hıçkırarak devam ediyordu  anlatmaya “abimin yokluğunun beni düşürdüğü durumu annem görüp üzülmesin diye acımı  yatağa ya da banyoya taşıyordum. Karabasanlarım ve korkularımda geri geldi. Deli gibi ders çalışıyordum onlardan kurtulmak için, onlarla uğraşırken annemde beni bıraktı gitti. Ahmet düşünebiliyor musun aradan bir yıl geçmeden? İşte artık o zaman  bende ipler koptu. Ve kendimi koyuvermişim uykunun o özlediğim şefkatli kollarına.”

Ahmet kızı yeniden kollarına alıp bağrına bastı. “geçti canım hepsi geçti” diye dipleri terden ıslanmış saçlarını okşayarak onu teselli etmeye çalıştı “Ama yine uyandım, yine sevdim ve yine kaybettim” diye ağlayarak anlatmaya devam ediyordu Zeynep. “Seninde bildiğin gibi son darbeyi sevdiğim adamadan yedim daha annemin gidişinin üzerinden sekiz ay bile geçmeden. Ansızın ne olduğunu  bile anlayamadan” Zeynep ter kan içinde kalmıştı, saçlarından alnından ter süzülüyordu. Yüzü gözü şişmişti, sesi haşınlaşmış, genzi şişmişti.

“Kendini harap ettin artık yeter Zeynepçim. Zaten daha yeni kalktın üstelik hastasın, her şey geçti  hadi canım şimdi git elini yüzünü yıka kendine gel  üstünü değiştir” dedi. “Sırılsıklam olmuşsun, hatta bende terledim bende üstümü değiştireceğim sonra kahvaltıya devam ederiz” dedi.

Ahmet kızı bırakınca Zeynep, yeniden oturup başını ellerinin  arasına alarak iki büklüm hıçkıra, hıçkıra ağlamaya devam etti. Ahmet  hafifçe kızın omzuna dokundu. “Zeynep tatlım hadi ama  yeter” dedi hafif bir sesle. Zeynep bir müddet sonra sarsak adımlarla kesik, kesik hıçkırarak banyoya giderken Ahmet’te  ardından gitti. Kız banyoya girene dek arkasında durdu sonra kendi odasına geçti…

Zeynep  banyo taburesine oturup bir müddet daha elleri ile başını tutarak öylece oturdu, sonra ani bir kararla duşa girdi. Suyu sonuna dek açıp  altında durdu. Bütün sıkıntısı  üzerinden su gibi akıp gidiyormuş gibi hissetti. Suyun altında ne kadar durduğunun ayrımında değildi, kapının tıklaması ile kendine geldi. Ahmet “hadi Zeynep nerde kaldın” diyordu. Zeynep bunun üzerine suyu kapatıp  duş kabininden çıktı. Başı dönüyordu. Bayılacağından korkarak hemen üzerini giyindi. Sonra yine oturdu. Ahmet kapıda duruyordu. Kızın çıkmadığını görünce kapıyı yeniden tıkladı. Zeynep ölgün bir sesle “geliyorum” dedi. Ahmet  bunun üzerine kapıyı açtı başını içeri uzattı. Sonra iki adımda kızın yanına geldi. “iyi misin?” “iyiyim, bende şimdi geliyordum zaten” dedi. Ahmet kalkması için  elini uzattı, kız hemen o ele tutunup ayağa kalktı. Biraz sonra Ahmet Zeynep’in  uzun ıslak saçlarını  tarıyordu. Kız sakin, sakin önünde oturmuş saçlarının taramasına izin vermişti. Aslına bu alışık olduğu bir şey değildi. Yalnızca abisi saçlarını tarardı. Ama şimdi o kadar kendini zayıf hissediyordu ki! Hiç itiraz etmeden Ahmet’e izin verdi. Sonra teşekkür edip odasına gitti. Valizinden çıkardığı mavi kot pantolon ve üzerine beyaz dökümlü bir kazak giydi. Arkası Yarın

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here