Stresi Yenmek Artık Zor Değil!

0
82

Değerli Okurlarım, “Çağın Hastalığı” olarak adlandırılan stres, günümüzde birçok rahatsızlığın da nedeni gösteriliyor. Oysa onu yenebilmek, düşünüldüğü kadar zor değil… Stresin, kişinin kendisine yüklenen aşırı baskılara veya karşılamakta zorlanacağı maddi ve manevi taleplere verdiği olumsuz tepki olduğunu söyleyebiliriz. Kişi için itici güç olabilecek yapıcı baskı veya zorlanma ile bu baskı aşırıya kaçtığında ortaya çıkan stres ve gerginlik birbirinden çok farklıdır.

Kötü bir kaza, ölüm, acil durumlar, afetler veya ciddi hastalıklar, bu olayı yani stresi meydana getirir. Bunların yanı sıra, iş yerinde veya aile ortamından kaynaklanan gündelik hayatla ilişkili stresler de bulunur. İçinde yaşadığımız zor hayat şartlarında sakin ve dingin kalabilmek hiç de kolay değil. Herkes her gün farklı biçimlerde stres yaşıyor. O kadar çok örnek söyleyebilirim ki, siz der şaşırırsınız.

Servisi ya da karşı yakaya geçebilmek vapuru kaçırmak, öndeki aracı kazara yanlış sollamak, işin aceleyken trafiğe takılıp kalmak, suların aniden kesilmesi (özellikle banyodayken) kısa süreli de olsa stres yaratır. Hatta diyelim ki hafta sonu iki günlük tatil yapacaksınız. Rahatlamanız gerekirken, onu planlamak, düşünmek bile stres yaratır.

öcal sanat2

Yaşamımızda bu gelip geçici streslere gönülden razı olalım. Aslına bakarsanız, bizleri yıllarca etkisi altında tutan stresten kurtulmanın yollarını bulmaya çalışalım. Hayatı tehdit eden hastalıklar, evlilikte şiddetli geçimsizlik ya da boşanma, iflas, iş yerinde baskı, işsizlik gibi yıllarımızı alan streslerdir. Bu saydığım stresler, kişide gerginlik oluşturup, var olan hastalık belirtilerine fazlaca katkıda bulunur. Kişi, kendine bile hastalık yaratabilir. Bu rahatsızlıkların en önemli belirtileri baş ağrısı, uyku bozuklukları, yoğunlaşma güçlüğü, unutkanlık, sinirlilik, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, moralsizlik, fiziki halsizlik, yoğun kaygı vs.

Efendim, bu rahatsızlıklardan söz etmek için doktor olmak gerekmiyor. Bunların hepsini değilse bile, çoğunu yaşadım ve hayat tecrübeme dayanarak sizlerle söyleşiyorum. Ezbere konuşmak yok. Stresin en büyük acımasızlığı, kişi var olan hastalıkları hatta önemli hastalıkları alevlendirir. Kalp sorununuz bulunuyorsa, stresinizi bir an önce yenmeye çalışın, aksi halde arkanızda gözü yaşlı insanlar bırakabilirsiniz. Ülseriniz varsa, üçe dörde katlar ve dünyanız kararır. Migrenden muzdaripsiniz, başınızı kaldıramazsınız.

Bitmedi!.. Aşırı zayıflamak ve kilo almak söz konusudur. Tiryaki iseniz, sigaraya tam bağımlı olursunuz, günde en az iki paketi götürürsünüz. İçkiden medet umarsanız o daha kötü. Rakı sizin için bulut renkli lezzet olmaktan çıkar sizi adım-adım öbür tarafa yaklaştırır. Yüksek tansiyonunuz varsa, yine güzel şeyler söyleyemem. İnme riskiniz çok fazladır. Yukarıda söylediğim gibi, bunları bilmek için doktor olmak gerekmiyor.

Stresi yenebilmek tam bir sanatkâr işidir. Stresi yenmek sanattır demeye çalışıyorum. Olmuşun, olacağın önünü geçemeyiz. Stresin sağlığımızı tüketmesine izin vermemeliyiz. İçimizi karartan mekânlardan uzaklaşıp, kendimizi spor yapmaya ve müzik dinlemeye yöneltmeliyiz. Neşeli insanlarla konuşmaya özen göstermeliyiz. Bir şeyler yazarak boş zamanlarımızı değerlendirmeyiz. Sonunda, belki şair olursunuz. Stresi yenmek zordur ama imkânsız değildir.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Yokluğun Girdabında

Değerli okurlarım, şu anda sözünü ettiğim ve başlığı da yokluk olarak attığım bu makalede, bu yokluğun maddiyatla hiç ilgisi yok. Bu yokluk maneviyatla ilgili ve bana göre kutsal bir olay. Sevdiğinizi, tahsil için ya da ticaret adına yenidünyaya gönderirsiniz. Üzüntünüz aza iner. Yani Dünya demekle Amerika demek istiyorum. Orada mastırını yapacak veya işi için düzen kuracak.

öcal sanat6

Çok mu özlediniz? Telefon ne güne duruyor ki? Mektupta var ama telefon mektubu unutturdu. Telefonda ses de duyuyorsunuz, en büyük özelliği bu… Giden, bir terslik olmazsa gelecek, tekrar sana dönecek… Ya sevgilini toprağa verdiğinde; o zaman insan kas katı oluyor, dönülmez bir yolda, nereye gittiği belli ama dönmesi mümkün değil.

Yokmuş, tanınmış, yaşanmamış, hiç görmemiş gibi rol yapmaya kalkarız. Kalbimizde açılan kocaman yaraya aldırmadan, sırf yaşam devam ediyor diye, artistlik yaparız. Gittin canım, uğurladım seni, el salladım sana, elveda dedim, yokluğunun girdabında, ben değildim sanki! Anneme de Babama da el sallamıştım gözyaşı umanında boğulurken, giderken kim bakmış ki geriye, sen de bakmadın. Bakamazdın da…

Herkes yerine gidiyor, temelli ikamet etmek için. Öyle bir yer ki ne haber alınır ne de, haber gönderilir. Heyhat… “Seni hep gülen gözlerinle hatırlıyorum. Bakarken insanın ta derinlerine bakan, içindekini gören gözlerinle… Hep bana bakmanı isterdim de, bunu hiç sana söylememiştim. Ama sen anlıyordun. Sen anladın ama ben bir şeyi anlayamadım. Oraya yakışıp yakışmadığını…”

Efendim, acıyı yaşamak kolay değildir; kendini nasıl oyalarsan oyala, o geldiği gibi bir anda gitmez ki! Unutmak için çok zamana ihtiyaç duyulur, bu zaman içinde alıştığını zannedersin. Oysa her şey, bittiğini kabul ettiğin zaman başlıyor. Kilisenin çanları çalmaya başladığında saatlerce kasılıp kalıyorsun… Kilisenin önünden geçmeyi kendime neden yasaklayayım ki? Saatlerce kilisenin önünde beklersin, çıkıp gelecek diye. Böyle acılara duçar olmak sanırım çok zor olmalı. Ayrıca unutmakta mümkün değil.

Hep O’nu yazdım… O kadar çok yazdım ki; bir gül gibi gözlerimin önünde ve dünyayı göremiyorum. Bu tür acıları yaşamak kolay değil! Bir anda geldiği gibi, bir anda gitmiyor ki ama acılar insanı olgunlaştırıyor, onunla yaşamak kolay olmasa bile! Acıma hissin çoğalıyor, şefkatli oluyorsun, sevenlere olağanüstü saygı duyuyorsun. Onun nefes aldığı, yürüdüğü yerleri tavaf ettiğinde, gençleştiğimi, o günlerdeki halimi yaşadığımı hissediyorum. O yalan dünyadan geldi geçti ama ben anılarıyla dopdoluyum.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Doğru Adam Bulun!

Sevdiğiniz insanla çok iyi anlaşıyorsunuz şu anda her şey tıkırında denilebilir. Öyle bile olsa, o kişi sizin beyaz atlı prensiniz mi? Hiç böyle bir düşünce içinizden geçti mi? Seven insanlar, mutlaka bir birerine bir şeyler öğretirler. Ortak bir hayat kurmayı düşünüyorsanız, onun size bir şeyler öğretmesi gerekli.

Bu aşamada güven duygusu çok önemlidir. Güven olmazsa sevginin bir anlamı yoktur, çabucak biter. Burada şüpheye de yer yoktur. Şüphelendiğiniz yönler açıklığa kavuşmalıdır. Özür dilemekte gecikmeyin, ailenizle olan yakın ilişkiyi saygıyla karşılayan birisiyse, dünyanıza girmeyi hak etmiştir artık kaygılanmayız.

Hatasız kul olmayacağını da unutmayacak olursanız, işler daha da yoluna girer. Sizi meşgul edecek sorun yoksa şatafata gerek yok. Ekonominizi sarsmayın. Beyaz atlı prensiniz karşınızda. Onunla bir ömür boyu mutluluklar dilerim.

Söylediğim gibi sizi rahatsız edecek bir konu ya da çözümleyemeyeceğiniz bir sorun, gücünüzün yetmeyeceği gelişmeler olmamalı. Cimrilerden uzak durun, onlar size değer vermeyeceği gibi, çoğu zaman karlı yollardan en yakınlarını bile terk edip arkalarına bile bakmazlar. Kestirmeden gitmek tehlikelidir, ama doğru adamı bulmak sizin elinizde. Dikkatli olursanız iyi olur. Karar sizin!

Günün Sözü

Güven Olmazsa Sevginin Bir Anlamı Yoktur

Öcal’dan İnciler

Giden, Terslik Olmazsa Tekrar Sana Döner

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here