Acımızı Yaşayamadık… Yaşatmıyorlar…

0
47

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? 6 Şubat depreminin ardından yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz olaylar en az deprem kadar yıkıcı olmaya devam ediyor. Her an yeni bir öykü, her an yeni bir zam haberi, faturalar, eyvah eyvah belimizi büken en büyük etkenler. Ekmeğe, suya, sabuna, deterjana, tuvalet kâğıdına gelen ve hemen hepimizin bildiği daha bir sürü şeye gelen acayip zamlar yüzünden insanca yaşamak tarih olacak gibi görünüyor artık!

Ve sokaklar?
Ve kaldırmalar?
Ve kaldırım otları?
Ya hayvan sahiplerinin umarsızlığı?

Yeminle terbiyem müsaade etmediği için yazmıyorum. Ama eminim o masum hayvanlar bile bu yapılanları hoş karışlamıyorlardır. Ve bendeniz gerçekten sabırlı olmasam her gün onlarca hayvan sahibi ile karakolluk olacağım. Yahu saçınızdan, başınızdan, kıyafetinizden, duruşunuzdan çekinmeden kaldırımların tam ortasına hayvanlarınızın pisliğini yapmasına nasıl izin veriyorsunuz? Hadi verdiniz neden temizlemiyorsunuz? Zaten her taraf tarumar, terk edilmiş, virane bir şehir görünümünde, boş, yıkık, dökük evler, kırık kaldırımlar, su altında caddeler, sokaklarda derin yarıklar ve oradan çıkan fareler. Kaldırım otları, duvar boyu sarı, solgun uzanıyor içlerinde her tür böcek, sinek hayatlarının en mutlu ve özgür günlerini yaşıyor, yetmiyor, sizde “hadi biz de bu hengâmeye katılıp pisliğe katkı sunalım” dercesine hayvanlarınızın pisliklerini temizlemiyorsunuz? “Temizlik imandan gelir” derler atalarımız.

Ama biz “hem oruç tutar, hem bayram kutlar, hem alnı secdeye eren, dinli, imanlı insanlarız, hem de sokaklarda hayvanlarımızı çoluk çocuk, yaşlı, genç insanların yürüdüğü kaldırımlar üzerine basarak evlerine bu pislikleri taşımalarına neden oluruz? Belki milyon kez bunları yazdım ve yazmaya devam edeceğim gibi görünüyor. Belediyeden ya da yetkililerden bir şey istemiyoruz çünkü onların eli işe varmıyor artık. Her şeyi oluruna bırakmışlar, hafta sonu çöpler dağ oluyor, buna umarsız, bencil, acayip insanlar çöplerini gelişi güzel fırlatarak katkı sunuyor. -Kimseye haksızlık yapmıyorum hepimiz suçluyuz.- Kaldıran yok, ilaçlanma adı altındaki işlemler hayvanları besliyor. Kırık, dökük sözüm ona tarihi binaların metruk, bakımsız, pislik içindeki halleri, sokakların viraneliğini artırıyor ve müthiş tehlike arz ediyor. Menteşelerinden çıkan panjurlar, sarsak, her an çökmeye hazır tavanlar, kırık dökük bacalar, her an düşmeye hazır, öylece duruyor, birisi ölecek ki, “ah vah” edecekler, sonra yine aynı serenat.

Ve bütün bunlar içinde, hala yaşanan hak ihlalleri, zamlar, doğa tahribatı, deprem yetmemiş gibi zeytinlikler betonlaştırarak, nükleer enerji istasyonları ile çevreyi tahrip etmeye çalışıyoruz. Valla artık milyon kez sözün bittiği yere geldik ve yeniden döndük. Hala suyu, elektriği, yiyeceği olmayan insanların yaşadığı çadırlar var Hatay’da. Ve bir sürü taşımalık var. İçlerinde yaşayanların çoğunun evi barkı hasarsız? Yorum yok!!! Her felaket yeni zenginler yaratır ve yaratıyor. Keşke azıcık insaflı olabilseydik. Ve keşke bu yazılar yazılmasaydı.

Bir kez daha gördük deprem öldürmez ama imar, malzemeden çalmak, bunu normal görmek, aç gözlülükle binaları yükseltmek, kolon kesmek, umarsızlık, bencil olmak. Haksızlık, adaletsizliktik, ayrım gayrım gerçekten insanı öldürüyor. Herkesin ama her evin kayıpları var enkazdan çıkan, çıkmayan ama bu yazdıklarımız onların acısını dilediğimiz gibi yaşamımıza izin vermedi ne yazık ki. Bu bedeli de üstelendi ihmali olanlar.

Ve sevgili okuyucularım el birliği ile çevremize sahip çıkalım lütfen. Çıkmayanı uyaralım -bunu söylerken utanıyorum- ve sağlıkla sevgiyle kalmaya çalışalım. Yase

Günün Şiiri

Anadolu

Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?

Ahmed ARİF

Günün Fıkrası

Dişlerini Sakladım

Köylerimizden birisinde, iki ayrı mahallede iki ayrı yaşlı çift yaşarmış. 90’lık iki bayan bir gün bir araya gelip sohbet ederken, birisi beyinden şikâyetlenmeye başlar; “Benim bey son zamanlarda çok huysuzlaştı, durup dururken tırnaklarını yiyor, bende sinirleniyorum, ne yaptımsa vazgeçiremedim, ne yapmam lazım bacı?”

Diğer nenemizde, “Haklısın çok kötü bir şey, benimki de bir ara tırnaklarını yemeye başlamıştı, ama uyguladığım tedbirle bu huyundan vazgeçirdim bacım.”

Şikâyetçi nenemizde, “Bana da söyle de bende yapayım” deyince, Nenemiz, “Çok kolay dişlerini sakladım” der.

Günün Sözü

Dünya çok acı çekiyor, kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden.

Büyük şeyler küçük şeylerin bir araya gelmesidir.
Van Gogh

Açıklamalarla vaktini harcama. İnsanlar sadece duymak istediklerini duyarlar.
Paulo Coelho

Her bildiğini söyleme, her söylediğini bil.
Clavdius

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here