Toprağın Suyla Dansı

0
35

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Gerçekten iyiyim diye yanıt vermek günden güne güçleşiyor. Yaşam koşulları, patlayan bombalar, yiten çocuk canlar ve havada uçuşan acayip umutlar. Hiçbir şeyden habersiz yaşayıp gidenler bir eli yağda bir eli balda. Düşünüce gerçekten garip bir durum!

Her şeyin dışında sanki sorunlarımız yetmezmiş gibi birde canımızdan oluyoruz. Daha dündü taksimde patlama şimdi Gaziantep’in Karkamış ilçesinde yine gencecik canlar umutlarını, sevgilerini, geleceklerini alarak yitti gitti. Valla içimiz acıyor, yüreğimize tırmıklanmamış yer kalmadı. Bu iki günlük dünyada bu ne vahşet ya? Düşün taşın, başsağlığı dile, rahmet oku işte bu kadar lanet et istediğin kadar, ne için soğuyor ne de eline bir şey geçiyor.

Allah akıl versin diyoruz, sonunda akıl versin de insana, hayvana, doğaya haksız yere zarar vermenin öldürmenin günah olduğunu bilsin bu gafiller. Ah keşke elimde bir sihirli değnek olsa Dünyanın üzerinde bir çevirsem Dünya birden bire periler ülkesine dönse?

Neyse ki düşlerimizi yitirmedik daha ve hala umudumuz var gelecekten. Ağaçlar hala çiçek açıyor, kuşlar hala ötüyor, gün her gün yeniden doğuyor. Sanat hep ve her zaman umut oluyor, neşe oluyor, ruhlara dinginlik veriyor. Ve sırf güzellikten beslenenler nefret, ayrım, gayrım, şiddet, kin zehrinden arınmış yaşıyor ve dünyayı kurtaracak olan budur sadece.

Ve sevgili okuyucularım “sanat” dedik, geçtiğimiz günlerde sevgili arkadaşım Selahaddin Deniz’in heykel sergisi vardı. Uzun bir uğraştan sonra ortaya çıkan eserler gerçekten dünyanın üzerinde dolaşan kara gölgeleri delen parlak bir ışık gibiydi. Umudun, çalışkanlığın adı Selahaddin arkadaşım. 

Zorlu bir yaşam savaşından sanatçılığa uzanan çiçekli yolun yolcusu. Kırk yıldır toprağın bağrını elleri ile şekillendiren, yontan, düzelten, sonrada can veren bir usta. Bendenizce çocukluğunun kaygısızlığı, geleceğinin zorlu günlerini bu güne taşıyan vagonlar. Çünkü dolu dolu gecen bir çocukluğun, geleceğin umudu olacağına inanlardanım ve çocukluğunu, gençliğini daha yaşayamadan yitip giden canlara yeniden tekrar tekrar rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun, orada gül bahçelerinde yaşasınlar dilerim.

& & & & &

Mitolojik Yılan saçlı güzeller güzeli Medusa’nın yalnızca yılan saçlarını yapabilmek için- ki olağan üstü güzel olmuş – günlerce aylarca taş yontmuş. Gülümsemesi, bütün zamanların içinden kopup gelen, köylü güzeli bir bedende yaşayan, onlarca can ve yüz elli kadar muhteşem eseri günlerce ruhlara deva olsun diye sergiledi, sevgili arkadaşım. Kil, toprak, su, ahşap, fırın dörtlüsünün usta ellerde şekillendiği ve şekillenmeye devam ettiği atölyesinde öğrenim için meraklı seyirciler için her zaman yer var.

Yani bendenize “kapıda kilit yoksa her zaman kapıyı çalabilirsin” demişti. Valla bende öyle yapıyorum. Size de tavsiye derim.

Küçük yeğenim Duru sergiyi izlerken yılan saçlı Medusa çok ilgisini çekti. Ona ödev verdim “Medusa’nın hayatını araştır bakalım ne bulacaksın” dedim. Ve o araştırmış bana da yolladı, sizinle paylaşmak istiyorum kıskançlığın yılan saçlı yaptığı güzeller güzeli Medusa’nın öyküsünü.

& & & & &

Medusa’nın Gerçek Hikâyesi

Medusa’nın acıklı olayı hakkındaki bilgilere en eski kayıtlarına Hesiod’un Theogony’de bulunmaktadır.  Medusa’nın hikayesine göre Antik çağ döneminde üç kız kardeş vardı ve içlerinden birisi ölümcüldü. Ölümcül olan kız çocuğunun ismi ise Medusaydı. Hesoid’a göre Medusa’nın ölümü Perseus’un ellerinden olduğu bilinir. Buna rağmen Medusa hakkında çok bir bilgi yoktur. Medusa ve Perseus hakkında bilgiler daha çok Ovid’in Metamorphoses adlı eserinde vardır. Ovid’e göre bu eserde Medusa evlenmemiş, genç ve güzel bir kız olarak anlatılır. Ovid’e göre Athena’nın tapınağında Medusa’ya zarar veren Poseidon, Medusa’nın güzelliği ve arzusundan etkilenir. Daha sonra ise. Gorgonlar, keskin dişi, saçlarında canlı yılanların olduğu dişi canavarlar olarak bilir Yunan mitolojisinde. Gorgonların efsanelerine göre bu canavarlara bakan insanlar taş haline dönüşüyorlar. Üç gargonlardan biri ise Medusa olarak bilinir. Bu üç gargondan sadece Medusa ölümcül olarak bilinir. Euryale ve Stheno ölümsüzdür.

Medusa’nın Perseus ile bağlantısına göre Polydectes Perseus’u Medusa’nın başını getirmek ile görevlendirir. Aslında bu durum bir tuzaktır. Polydectes, Porceus’un annesi Danae’ye aşıktır ve onunla sorunsuz bir hayat yaşamak istiyordur. Araları çok iyi olmadığı için oğlundan kurtulmayı kendine amaç edinmiştir. Polydectes, Perses’un bu görevden dönebileceğini düşünmez. Perseus, Zeus ve diğer tanrılardan yardım almıştır. Perseus, Hermes’den bir çift kanatlı sandalet, Hades’den görünmezlik başlığı, Hephaestus’dan kılıç ve Athena’dan yansıtan bronz kalkan almıştır. Aldığı bu yardımlar sayesinde Perseus Medusayı aramaya başlar ve Medusa uyurken onun kafasını koparır.

Gorgon olarak adlandırılan Medusa’nın kafası kesildikten sonra kanatlı at olan Pegasus ortaya çıkar. Theogony’de ise Hesiod Chrysaos’un Medusa’nın boynundan çıktığı bilinmektedir. Bu olaylardan sonra Perseus birkaç olay daha yaşamıştır ve Seriphus’a döner. Perseus’un bu olayla çok etkisi olmasa Medusa’nın sonraki olaylarında rol edinmiştir.

Medusa’nın başından damlayan kanlar zehirli yılanlara dönüşmüştür. Perseus, Medusa’nın başını aldıktan sonra Atlas’a dinlemek için yer sorar ve ret cevabı alır. Bunun üzerine Medusa’nın başını kullanarak, Atlas’ı taşa çevirmek ister. bu sayede, Atlas’ı bir dağa çevirmiştir ve artık Atlas Dağları oluşmuştur. Daha sonra Anromeda ( Kepheus’un kızı) kurban edileceği sırada Medusa’nın başı ile taşa çevrilir ve bu sayede kurtulur. Daha sonra Andromeda ile yola çıkarlar ve Kral Polydektes’e doğru giderler. Fakat bu sırada Polydektes, Perseus’un dönmeyeceğini düşündüğü için Danae’yi rahat bırakmamaktadır. Danae ise bir tapınağın içerisinde oğlunu bekler. Daha sonra Perseus, Medusa’nın başı ile kralın karşısına gelir. Polydektes, bu getirilen şeye inanmaz. Bunun sonucunda Perseus, Medusa’nın başını çıkarır ve krala doğru tutar. Kral artık taş kesilmiştir.

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım, ayrımsız, gayrımsın her zaman hep birlikte. Yase

Günün Şiiri

Gafil Gezme Şaşkın 

Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

Sen söylersin söz içinde sözün var
Çalarsın çırparsın oğlun kızın var
Bu dünyada üç beş arşın bezin var
Tüm bedesten senin olsa ne fayda

Söylersin de sen sözünden şaşmazsın
Haramını helalini seçmezsin
Tükenir kepeğin su da içmezsin
Akan çaylar senin olsa ne fayda

Kul Himmet Üstadım gelse otursa
Hakk’ın kelamını dile getirse
Dünya benim deyi zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda
Aşık Hasan Hüseyin

Göğe Bakma Durağı

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat.
Turgut UYAR

Günün Sözü

Toprak gibi olmalısın! Ezildikçe sertleşmelisin! Seni ezenler sana muhtaç kalmalı! Hayatı sende bulmalı.
Can YÜCEL

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here