Değerli okurlarım, teknolojinin etkisiz kaldığı yerler de vardır. Hatta oralarda teknolojinin “İ”sinden bile söz edilemez, acizdir çünkü!
“…Merhametle ihanet, dürüstlerle hırsızlar, yağdanlıklarla vakar insanlar, zalimlerle mazlumlar… Bunlar nedense hep yan yana duruyorlar. Olumsuzlar, şerefsizler daima çoğunluktadır. Hal böyle olunca merhametten, delikanlılıktan yan güzelliklerden mi vazgeçelim? Bakın şöyle yapalım! Bir gün mutlaka musalla taşına yatacağımızı bilerek düşünelim…”
Dünkü sayımızda tam burada kalmıştık. Okuyamayanlar için tekrarlama gereği duydum. Biz futbolun tadından tuzundan, özellikle olmazsa kıyamet alametlerinden biridir diye düşünenlerdeniz. Gelin görün ki, “Gençliğimde ben de futbol oynadım” diyenler, bunu pek ciddiye almıyor ve ayağının altına sabun koyuyor futbolun.
Son yıllarda hep merak etmişimdir. Şu yaşananları masal diye kaydedip yaşayanları tarih nasıl kaydedecektir, onlardan nasıl söz edeceklerdir? Yağcılar, merhamet ve ihanet yan yana oturduğu sürece bazı şeylerin önüne geçilemez ama öyle devam eder gider. Yine de, iyimser olmakta yarar var. Çünkü en merhametsiz insanlar ve hatta krallar bile merhamete gelip, çok iyi işler yapıyorlar da, şu hırsızlar, yağcılar ve şerefsizler bir türlü düzelmiyorlar.
Düzelmezler! Çünkü irsidir de ondan. Bakınız, sizlere ilginç bir şey söyleyeceğim… Zalim asılırken, mazlum neden sevinmiyor? Sevinmesi gerekmez mi? Çünkü biliyorlar ki yaşadıkları dönem, o günlerden hiç de iyi değil… Neden sevinsinler ki…
Kasımpaşalı zarını atmış ve düşeş bekliyor. Oysa ‘Şeşin Altı Yektir!’ Bunu bir türlü düşünemiyor, yazık! Gül bahçeleri talan olmuş ve etrafı tel örgüleriyle çevrilmiş, kimsenin umurunda değil. Kimse dönüp bakılıyor bile…
Sadece, bülbüller feryat etmekte. Onları da duyan var mı deriniz? Biz, kargaların canavarlaştığını görmek istemiyoruz, sosyal bir yapıya sahip olmak, muasır medeniyet seviyesi de seyretmek istiyoruz. O kadar!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA