Sporu Sevelim, Mutlu Olalım (2)

0
26

Değerli okurlarım, sporu seviyoruz ama onunla hep mutlu olmamız da kolay-kolay mümkün olmuyor. Şu “3 Temmuz Süreci” hala gündemde! Bu işin uzaması lehimize mi, aleyhimize mi onu da kimse bilmiyor, yani kesin bir şey yok!

Aslına bakarsanız, Dünya futbolunun da temiz olmadığı bir gerçek. Bu konu sadece ülkemize özgü bir durum değil. Ceza verilsin ya da verilmesin, şike derin bir iz bırakır kuşaktan kuşağa geçer. Sporu sevip mutlu olalım diyoruz ama hiç umulmadık bir zamanda karşımıza sporun yüz karaları çıkıyor. Nedir bu yüz karaları? Şike, Doping, Teşvik Primi… Doping ve teşvik primi de tıpkı şike gibi kirleten, lekeleyen, kökünden sallayan ve de taraftarlar üzerinde stres yaratan bir eylemdir. Ortada dolaşan paranın büyüklüğü yüzünden kimse saf ve temiz değil.

Genel olarak, Dünya ve Avrupa ülkelerinde şike yapanlar cezalandırılıyor, bizde ise hasıraltı ediliyor, unutturulmaya çalışılıyor. Çirkinlikleri ört-pas edebilmek için kanunların maddeleri bile değiştiriliyor. “Şampiyon ol da, nasıl olursan ol” ya da “Kümede kal da nasıl kalırsan kal” anlayışının hâkim olması elbette kaçınılmaz olur.

Futbolumuza siyaset hep karışmıştır. Birçok kulüplerimiz belediyelerin maddi desteğiyle ayakta kalabiliyor. Bu belediyelerin başkanları çoğunlukla onursal başkan kimliğiyle kulüpleri fiilen yönetiyor. Şimdi gelin de işin içinden çıkın. Herkes zor durumda…

Sporu sevmek ve onunla mutlu olmak demek ki pek mümkün olmuyormuş. Kendisimizi strese sokuyoruz ya, işte ondan. Eğitimsizlik, havalara girme, sorumsuzluk!

Taraftarı olduğumuz takım ne kadar güçlü olursa olsun. Rakip de alabildiğine zayıf da olsa, yine de ekran başında stres yaşıyoruz ve eziklik hissediyoruz. Belki de ezik yetişiyoruz, ezik yaşıyoruz. Muhtemelen nesiller boyu böyle olmuştur. Tam göklere tırmanmak isterken en yakınların kanatlarınızı kırıyor. Bir operasyondan sonra uçmaya çalışıyorsunuz ama içinizde bir korku, bir stres ve de eziklik hakim. Uç uçabilirsen, koş koşabilirsen. Mümkün değil!

Oysa Ulu Önder Atatürk’ün söylediği gibi, “İstikbal Göklerdedir” bu tamamıyla doğru olmasına doğru da, gel gelelim yükseklik korkusu çekiyoruz. Ailemiz, yakın çevremiz, şunlar bunlar kabuğumuzu kırmamıza engel oluyor. Kendini ezik olarak tanımlayan birini gördüğüm zaman içim sızlıyor.

Aslında, bu eziklik handikabını üzerimizden atmış değiliz, atmak için çaba sarf ediyoruz. Ne kadar başarılıyı o da belli değil. Ezik olarak tanımlayacağımız futbol takımları var mıdır, yok mudur bilemem ama verilen beyanatlardan anladığım kadarıyla var galiba.

Rakibimizi Yenmeye Çalışacağız/Rakibimizi Yenecek Gücümüz Var. Bu iki ifade arasında çok fark var. Ezik olduğumuzdan ikincisini dobra-dobra söyleyemiyoruz. Centilmenliğe de toz kondurmuyoruz, işte öylece idare edip gidiyoruz. Nereye kadar gideriz, bilemiyorum. Buna resmen kıvırtmak denmez mi? Başka ifade bulamadım doğrusu!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here