Sevgililer Günü Kutlu Olsun

0
76

Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Ekonomi berbat, esnaf şikâyetçi yüzü gülmüyor. Ancak herkes çarşı pazarda, sevgililer gününe özel hediyeler almak için dolaşıyor bazı. Dükkânlar suni bir kalabalıkla dolu. Alabilenler alıyor alamayanlar ya da ucuz ama güzel bir şey arayanlar bakınmakla yetiniyor. Oysa bir tek güzel söz bir gülümseyen yüz, ziyaret edilen bir yaşlı bendenizce hediyelerin en güzeli.

Ve sevgililer günü yine bendenizce her gündür ancak çöp karıştıran çocuklar varken ve. Dünyada bunca vahşet yaşanıyorken… Sevgili için hediye almak ya da özel bir şey yapmak gelmiyor içimden. Ama gülebilecek şeyler bulmak için bakarım etrafa ve hayatı böyle yaşamaya çalışırım. Ve yine aynı nedenden ağlatana şükrederim! Ve bu özel günleri en azından birazcık olsun piyasayı hareketlendirdikleri için desteklerim.

& & & & &

Sevgililer günü öyle pat diye havadan düşmüş bir gün değilmiş aslında. Azıcık araştırınca Ahh zavallı biz insanlar hamurumuz sevgiyle yoğrulmuş ama bunu  bilmeyiz, en büyük acıları aşk için çekeriz? Hatta  bunun için canımızdan bile vazgeçebiliriz. Bakın bugünün mimarı sayılan din adamı Valentine gibi. Valentine aşık olduğu kızdan karşılık alamayınca canına kıyar ve kalbini sevdiği kıza yollar.

Her yıl 14 Şubat’ta kutlanan  sevgililer günü. Günün aslı Eski Roma İmparatorluğu kilisesine dayanır. İsmini Valentine adında bir din adamının isminden alır (St. Valentine Day).

“Zamanın Roma İmparatoru orduya asker bulmakta zorlanıyordu. Ona göre bunun sebebi erkeklerin ailelerinden ve aşklarından vazgeçemiyor oluşuydu. Bu sebeple evlilik ve nişanlanmayı yasaklamıştır. Aziz Valentine adındaki papaz ise çiftleri gizli, gizli evlendirmeye devam ediyordu. Bunun sonucunda yakalandı ve ölüm cezasına çarptırıldı.”

Tabi bu Valentine ile ilgili efsanelerden sadece biri. Tarihte inancı yüzünden 14 Şubat’ta öldürülen 3 tane Valentine olduğu düşünülüyor.

Romantik aşk ile Valentine arasındaki bağlantı ilk olarak 14. yüzyıla ait kaynaklarda görülmektedir. 1381 tarihli Parlement of Foulesadlı kitaba göre, Fransa’da ve İngiltere’da 14 Şubat geleneksel olarak kuşların çiftleşme günü olarak bilinmekteydi. Günün bu özelliğinden dolayı sevgililer birbirlerine güzel sözler yazan notlar vermekteydi ve bu notlarda birbirlerine Valentine diye hitap etmekteydiler.

Hıristiyan olduğu için öldürülmüş din adamı Valentine ile romantik aşk arasındaki ilişkiyi anlatan efsanelerin 14. yüzyılda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu efsanelerde geçen başlıcaları şöyledir:

Valentine, öldürüleceği günden bir gün önce gardiyanın kız kardeşine “Valentine’ninden” imzalı bir aşk notu vermişti.

Romalı askerlerin evlenmesinin yasak olduğu dönemlerde; gizlice evlenmelerine yardım etmişti. 14 Şubat, 1800 yıllarda Amerikalı Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak olayın ticari yönü çok fazla önem kazanmış, sevgililer günü tüm dünyada ticaretin canlandığı gözlenmiş.

Ve sevgili okuyucularım sevgiler gününüz kutlu olsun. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte. El ele  her türlü ayrım gayrıma inat. Yase

& & & & & &

Züleyha’nın Yusuf  Aşkı

Züleyha’nın Yusuf’a olan aşkı Kuran Kerimde  Yusuf   süresinde kısaların  en güzeli diye geçer. Biz Kuran-ı Kerim’den alıntılarla  Züleyha’nın Yusuf’a olan karşılıksız aşkını irdelemeye çalışılacağımız için Allah adı ile başlamak gerekir  diye düşünüyorum.

Ve rahman ve rahim olan  Allah adı ile başlıyoruz.

Yusuf süresi Kuran-ı Kerim’in  12. süresidir 111 ayettir. Yusuf süresinde Hz. Yusuf’u  ve yaşadığı çağı öğrenmek mümkün  zaten sürenin tamamına yakını ondan söz eder.

Yusuf, Hz Yakub’un  küçük oğludur. Yûsuf ve Züleyhâ hikâyesi, Tevrat ve Zebur’da da  anlatılır. Bu anlatılar birleştirilip ve eklentilerle  gerek Arap ve Fars edebiyatlarında gerekse Türk edebiyatında manzum ve mensur olarak yüzyıllar boyu işlenmiş, her tabakadan halk tarafından zevkle okunmuş ve dinlenmiştir. Yûsuf’u Züleyhâ mesnevilerinde aynı zamanda bir peygamberin hayatı anlatıldığı için bu konuyu işleyen şâirler de temelde Kur’ân’da anlatılan şekle bağlı kalmışlar, çeşitli tefsirlerde ve değişik dini kaynaklarda ileri sürülen bilgi ve düşüncelerden de yararlanarak bir takım motifler eklemişlerdir. Böylece bilinen belli bir konuyu işleyen şairler onu zenginleştirerek ifade kabiliyetleri ve hayal güçleri nispetinde başarılı olmuş, takdir görmüşlerdir.

Züleyha’nın Yusuf’a olan aşkı çoğu zaman  karşılıklı gibi lanse edilip değişik şairlerce değişik yorumlansa da. Bizim Kuran-ı Kerimden öğrendiğimiz öyküde ve bizim düşüncemize göre. Züleyha’nın aşkı önce güzele duyulan bir aşktı.  Yusuf esir tacirlerinden satın alınıp getirildiğinde saraya, güzelliği girdiği ortamı aydınlatıyordu zekası ile birlikte. Züleyha  önce onu sevdi. Sonra büyüdü  güzelliği ve zekası onunla birlikte büyürken Züleyha’nın sevgisi de aşka döndü. Ancak duyduğu  aşkın ne olduğunu bilmiyordu. Bir tutku da  olabilirdi bu, en güzele sahip olma tutkusu. “And olsun onu elde edeceğim” derken aslında belki buydu kastı. Nasıl bir aşka tutulduğunun ayrımda değildi. Ve kadınca içgüdüleri ile eşine ve hatta şehir halkına onu bu konuda çeşitli şekillerde yerdikleri küçümsedikleri halde göğüs germişti. Tutkudan sıyrılırken aşkına sahip çıkacak  cesareti göstermesi buna kanıttı.

Hatta onu kınayan kadınlara ne için onu kınadıklarını göstermek için evine davet etmiş ve ellerine birer  bıçak vererek Yusuf’u içeri almış. Yusuf’u görenler ellerini kesmişlerdir. Çünkü gördükleri insanüstü bir şeydi.  Onlar ve Züleyha  bu güzelliğin yorumunu yapabilecek olgunlukta değillerdi aslıda. Buna rağmen “haşa beşer olamaz  bu güzellik” demişleri.

Ve Yusuf, kadınların düzeni dedikleri bu düzenden kurtulmak için zindan hayatını tercih eder. O zindanda günlerini geçirirken Züleyha’nın aşkı da yön değiştirmiştir. Önce sevgi sonra tutku sonra aşk  olan bu duygu şimdi “ateşti” sahibini yakan. Ve o kadar yandı ki  kendine  ağırlık verecek bütün dünya nimetlerinden vazgeçti. Sahip olduğu zenginliği terk etti. Maldan mülkten kurtuldu. Sıradan bir kadın oldu. Ve Yusuf’un bir tek kokusu bile  yeter artık ona.

Züleyha’nın aşkını gerçek anlamda; “Hamdım  piştim yandım”  üçlemesi ile düşünebiliriz. Bu konuda Mesnevide ve birçok yerde değişik yorumlar olmasına karşın bizce  doğru  olan  yorum budur. Züleyha’nın aşkı  beşer aşkı iken yaratanın  aşkına döner.  Çünkü yaratana varabilmek için bazı yollardan geçmek gerekir. Ve Züleyha o yolardan tek-tek  geçerek   aşkını bulur. Ve  Yusuf ona Cebrail  a.s.’mın getirdiği evlenme teklifini bildirdiğinde hiç etkilenmez  ve teklifi kabul etmez. Çünkü o artık başka bir aşkla erimektedir. Yusuf’un  görünmeyen suretine aşıktır o. Ve ona evlenerek ihanet edemezdi. Yusuf  Züleyha ila karşılaşmadan önce hazine reisi  iken, zamanın hükümdarı ve eşi tarafından çoktan evlendirilmiş ve çocuğu olmuştu.

Birçok yerde Yusuf’un Züleyha ile evlendiği anlatılsa da aslına Yusuf  onunla evlenmedi. Züleyhe istemedi çünkü. Züleyha’nın Yusuf’a olan   aşkı  aslında  yaratana olan aşktı bunu anladığı zaman pişmiş ve yanmıştı bu yüzden bu öykünün diğer aşk öykülerinden değişik bir  tarafı vardır. Ancak Leyla  ile Mecnun hikayesinde bu öyküyle  bir benzerlik   vardır. Birbirlerinin aşkıyla yanıp tutuşan Leyla  ve Mecnun buluştuklarında Mecnun Leyla ile   evlenmek   istemişti çünkü aşık olduğu onun  yalnızca onun gördüğü  tarafıydı. Oysa  gerçek aşkı yardana duyulan aşka dönmüştü. Tanrıya ulaşmak için beşer aşkından geçmek  gerekmemektedir.

Bu öyküde Züleyha’nın Yusuf’a duyduğu aşk  bende önce nefret uyandırmıştı.  Evli bir kadının beslemesine duyduğu bedensel aşk insanı kızdırıyor. Sonra acıma  duymuştum aşkına inanmaya başlamıştım sonra her şeyi karşısına alıp malından mülkünden ve onu dünyaya bağlayan bütün her şeyden uzaklaşıpta yalnızca aşkla erimesi  saygıların en büyüğünü taşımıştı içime. Bu yüzden bu öyküyü çok severim… Yase

Günün Şiiri

Gerçek Sevmek

O durmadan kaçıyor;
Sen ardından gitmiyorsan;
O günün her saatinde saklanıyor,
Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini,
Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde,
Dudağındaki sigarada ,
Okuduğun kitapta,
Mırıldandığın şarkıda,
Söylediğin şiirde,
Gördüğün rüyada
Ve yaşaman için
Ciğerlerine doldurduğun havada
O yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa,
Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının,
Mavi maviliğinin farkında değilse,
Beyaz yalnız o giydiği zaman
Güzelliğini haykırmıyorsa,
Sabahları onu görünceye kadar
Güneş doğmuyorsa
Ve onsuz gökyüzü geceleri
Aya, yıldızlara hasret değilse
Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde
Ondan bir şeyler aramıyorsan,
Güzel bir manzara,
Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
Uykudan uyandığın zaman
Yaşamakta olduğundan önce
Onu hatırlamıyorsan,
Omuzlarına dökülmüş saçları,
Bir sis perdesinin ardında
Her zaman gülen,
Işık saçan gözleri
Aklına gelmiyorsa,
Durup durup avuçlarının
Sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşayan öteki insanların
Senin için hâlâ bir değeri varsa ,
Ona karşı tutumunu
Toplumun köhne ve manasız
Kurallarına göre ayarlıyorsan
Ve açık açık
Sanki var olduğunu haykırırcasına
Sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin için
Her şeyden değerliyse,
Gözünü yumduğun anda
Onu görebiliyorsan,
O bütün şarkılarda,
Bütün şiirlerde,
Bütün resimlerde ise,
Ona muhtaç olduğunu
Söylemekten utanmıyorsan,
Senin içten ve büyük sevgine
Karşılık vermeyeceğinden
Korkmuyorsan,
Bütün bencil duygularından
Sıyrılabilmişsen
Onun için her şeyi,
Ama her şeyi yapacak gücü
Kendinde buluyorsan,
Her hali sana
Ayrı ayrı güzel geliyorsa,
Karşısında kendini
Bir çocuk gibi hissediyorsan,
İstediği anda onun için
Ölebileceksen,
Onun için yaşıyorsan
Ve yine onun için
Bildiğin bilmediğin
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceksen,
O her geçen dakika
Sende biraz daha büyüyorsa
Ve kendi kendine bile
Çok sevdiğini bütün
Samimiyetinle,
İnanmışlığınla
İtiraf edebiliyorsan,
Bir gün o seni hiç,
Ama hiç sevmediğini söylese bile ,
Senin sevginde azalma olmayacaksa
Ve ölünceye kadar onu aşkların
En olumsuzu ile sevebileceksen;
İşte o zaman
Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi,
Gerçek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O, hiç sen olmasan bile,
Seni bir parça sevmese bile…
Ümit Yaşar OĞUZCAN

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here