Değerli okurlarım, yaz sezonunun en uzun olduğu, nereden bakılırsa bakılsın denizin her taraftan görüldüğü tatlı, şirin bir kentte yaşıyoruz. Bu tamamen doğru da canımız istediğinde, denizin tadını çıkarabileceğimiz, mutlu olacağımız, yaşamdan zevk alacağımız düzgün bir plajımız yok? Neden, neden, neden? Sanırım bütün yetkililerin işi başından aşkın, bu önemli, işe ayıracak zaman bulamıyorlardır. Başka türlü düşünemiyorum.
Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Yıllar önce bir arkadaşımın daveti üzerine Ege Bölgesinde bir tatil şehrine (belde) gitmiştim. Bir zamanlar şöyle bir alışkanlık vardı. Hani araba teypleri sık araklanıyordu ya. Ben de tanımadığım yerde olduğum için, teybi çıkarmak istedim. Arkadaşım (oranın belediye başkanıydı) bana serzenişte bulunarak; “…Öcal Bey, arabanız açık bile kalsa, burada kimse dönüp bakmaz bile. Müsterih olun ve kafanızı öyle şeylere takmayın…” dedi. Mahcup olduğumu söylemeyeceğim ama yaşadığım şehrin düşününce de yüzüm kızardı. Arkadaşımın söylediği şu sözler beni derinden yaraladı;
“…Öcal Bey, burada yaşayan herkes resmen buralı! Sonradan yerleşenler de tam anlamıyla bizden biri oldular. Dört tane futbol sahamız var. 12 tane plajımız bulunmaktadır. Biraz sonra sporla ilgili olsun ya da olmasın sosyal tesisler bizler için yeterli. Bu eserlere belediyemiz ahım şahım bir katkıda bulunmadı. Şehrimizde ekonomisi iyi olan vatandaşlarımız, bizden izin almak suretiyle üstesinden geldiler. Bu tesisleri beraberce göreceğiz…”
Efendim, şehrimizde doğmuş, büyümüş, dört köşe olmuş o kadar zenginimiz, ticaret erbabımız var ki, hiç birisinin ağzından “İskenderunluyum” dediklerini duymadım. Hepsi vergi rekortmeni ve de plaketli. En önde gelenlerini bir konu için aramıştım da, telefona çıkma nezaketini göstermedi ama iş bitirmek için yemek vermekte üstlerine yok. Demek ki, bir şehirde yerli halkın olması çok önemli! Adam İskenderun’u sömürüyor ve gidip kendi şehrine yatırım yapıyor. Burnundan kıl aldırmıyor. Sadece belediyenin çabasıyla bir şeyler bekleniyorsa, bundan iyisi olamaz, olanlarla yetinmeliyiz.
2. Lig’de top koşturan bir takımımız var. 5 Temmuz Stadında neden sapır-sapır dökülüyor da deplasmanda daha başarılı? Müneccim olmaya gerek yok. Kendisini yürekten destekleyen taraftarı yok! Taraftar olmayınca, motivasyon da sıfırlanıyor.
İki konumda iki ayrı insan tasvir edelim. Birisi her şeyi taklit etmeye çalışıyor. Bunda da başarılı oluyor ama kendinden bir şey verdiği söz konusu değil. Öyle projeler var ki, uygulanması mümkün değil. Diğerleri, ekmeğini taştan çıkartıyor, “Bu benim baba mesleğim, başka bir iş tutamam, açsan ekmeğimi bölüşebilirim…” diyor. Birincisi küreselleşmeci, ikincisi ise evrensel olanıdır.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA