Gülmeyi İhmal Etmeyelim

0
208

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Çoktan beri çok az güler olduk. Hatta gülmeyi  unuttuk gibi bir şey. Oysa gülmek, çok güzel ve sağlıklı bir şey öyle ki; Vücudun doğal mutluluk hapı olan endorfin hormonu salgılanmasını sağlıyor. Sinirleri gevşetiyor. Sindirim sistemini çalıştırıyor. Vücudun üst kısmındaki tüm kasların, sinirlerin ve organların egzersiz yapmasını ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.  Başarıyı olumlu yönde etkiler. Çevreye ve kendine güven artırıyor. Gülen insan kolay iletişim kurar.

Öfke, gerginlik ve korku gibi duygulardan böylece uzaklaşabilir. İçten gelen bir kahkahanın bir kilo pirzolaya eş değer olduğunu bilmeyen yoktur. Yani hem bedenen, hem ruhen vücudun gıdası… Gülmek  çok güzel ama yalnızca gülümsemek yetebiliyorken bazı yerlerde  öyle, geniş-geniş, dünyada her şey çok güzelmiş gibi gülenler var ki; işte onlar da bendenizi rahatsız ediyor. Göstermelik geliyor bana gülüşleri. Kameralara öyle poz vermeleri falan…

Bendeniz gülen insanlardanım hatta kahkaha atan ama içimden gelmiyorsa göstermelik bile olsa gülemem. Ancak gülmenin gelip de beni bulmasını beklemem. Çünkü onu beklersek içinde bulunduğumuz, sözün bittiği yerde ölüp gideriz gülmeden! İnanıyorum ki etrafımıza olumlu bakarsak her yerde gülecek bir şey buluruz. Aynen olumsuzlukları yakalayabileceğimiz hızda ve yerde. Yalnızca kendi batağımızdan çıkabilelim. Öfke, gerginlik  bendeniz için karanlık bir bataklıktır. İnsan kendi öfkesi ile iter kendini en derin karanlığa buna inanırım. Bu yüzden gülecek bir şeyi yakaladığım da hemen belinden sarılırım ona. Yani şimdilerde Duru bebek,  ne kadar yoğun olursam olayım her şeyi olduğu yerde bırakıp onu sevmeye gidiyorum. Yani ruhumun ve bedenimin gıdası o. En içten gülüşüm, ona güldüğümde yüzümü aydınlatıyor. Hatta düşündüğümde, hatta şu anda yazımı yazarken…

Ve bir sürü gülmek için kaynağım var. Herkes kendi kaynağını oluşturabilir diye düşünüyorum. Örneğin TV’deki Güldür Güldür Şov. Bendenizi çok güldürüyor. Berke yine çok güldürüyor. Fıkra kitapları var. Kendiside uydurabiliyor ve sürekli onunlayken gülebiliyorum bazen gerçekten gülmek istemediğim oluyor. Yani bir ülkede bir günlük yas ilan edilmesine (dün) çok içerlemiştim örneğin  gülmek bana çok fazla gelecekti, kendimi kötü algılıyorum ancak  Berke aradı bir tek sözcükle dünyamı değiştirdi. Geçenlerde yine çok sinirliydim, kızgındım kendime acıyordum karanlıklar içinde zincire vurulmuş gibi algılıyordum kendimi. Arkadaşım hadi konsere gidiyoruz dedi. Caz konseri.

gülmek-2

Önce yok mok dedim canım sıkkın falan filan ancak o ısrar edince hadi dedik. Ve  orada arkadaşlarım, dostlarım, okuyucularım vardı onların arkadaşları falan her birine bir selam vererek bile olsa konserden önce ruhumu uyandırdım. Konserden sonrasında ise ışıl ışıldım. Arkadaşıma ısrar ettiği için teşekkür ettim. O kendi halime bıraksaydı, yumuşak karanlığımda gömülü kalacaktım sarındığım zincirleri şıkırdatarak. Demek gülmeyi beklememek lazımmış. Victor Hugo’nun dediği gibi; “Gülmek için mutlu olmayı beklemeyin” der. “Belki gülmeden ölürsünüz”  “Güzel bir gülüş, karanlık bir eve giren güneş ışığına benzer” der Tolstoy  işte Berke. Ve Duru bebek… Evdeki güneş ışıklarım bu günlerde.

Ve aslında bu yazıyı yazdıran bu sabah bendenize Gazetemizde gördüğüm geniş geniş gülerek poz veren bazı seçilmişler. Ve seçilecekler ve herkes. Gülüşleri resim güzel çıksın diye  bu kadar geniş diye düşündüm. İçim fesat herhalde! Ve yapmacık geldi bendenize o fotoğraflardaki gülen insanlar. Ama gülebildikleri içinde takdir ettim doğrusu. İçi fesat olmayanlar benim gibi belki o gülüşlerden hoşlanabilir hatta birilerine aşık olabilir belli olur mu? Şaka bir yana gerçekten düşünüyorum “yapmacık gülmek mi daha güzel gülmemek mi?” Belki yapmacık bile olsa gülmek  için   gülmek  lazım? Bilmiyorum! Ama kendimden söyleyebilirim ki bendeniz gülemezdim. Belki hafifçe gülümseyebilirdim? Neyse ki bu zor durumlarda kalmıyorum. Her defasında gülünce içimden gülüyorum ve gözlerimin içi gülüyor çok şükür…

Ve sevgili okuyucularım gülmek için gülünecek şeylere bakın sayfamızdaki ve her yerdeki fıkraları okuyun örneğin. Gülmek aslında ayrıcalıktır diye düşünüyorum. Düşünebilen, sorgulayabilen ve araştırabilenler daha rahat gülümser ve güler. Bilmek insanı mutlu eder, mutlulukta içten vurmuş kandil gibi aydınlatır insanı. Valla karabatak gibi gömülsem de hüznüme ve ketumluğuma çok zaman. Yinede en güzel arkadaşım gülmek olmuştur her zaman. Ve hep ne kadar hüzün o kadar gülmek olmuştur yaşamımda.

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım gülümseyerek belki birisi gülümsemenize  aşık olabilir.  Her zaman ayrım gayrımsız el ele. Yase

Not: Bu yazı bir an bile yüzümden düşmeyen geniş bir gülümseme ile yazıldı.

Günün Şiiri

Kalbim Unut Bu Şiiri 

Uğuldayan ve hep uğuldayan

bir orman kadar üşüyorum şimdi

yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda

yanlış ve zehirli çiçekler açıyor

Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık

Su ve ses kadar beklediğim

ne kaldı geride, bilmiyorum

uzanıp uyumak istiyorum gölgeme

ve sarınmak o kocaman gözlerin

uğuldayan rüzgârlarına

Bir acıyı yaşarım ve zehrinden

çiçekler üretirim kömür karası

uçurum kadar bir yalnızlık

yaratırım kendime, atlarım

Anısı yoktur küçük rüzgârların

Yapraklarım yok artık kuşlarım yok

büsbütün viran oldu dağlarım

ezberimdeki türküler de savrulup gitti

ömrümün karşılığı kalmadı sesimde

sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü

Yanlış, daha baştan yanlış

bir şiirdi bu, biliyorum

ve belki ömrümüzün yakın geçmişi

bu kadar doğruydu ancak, kim bilir

Kalbim unut bu şiiri

Ahmet TELLİ

Günün Fıkrası

Ava çıkmış adam, başına gelenleri anlatıyormuş: “-Ormanda ilerlerken, karşıma kocaman bir ayı çıkmaz mı? Çifteyi doğrultacak vakit yok! Silahı bir kenara attığım gibi başladım kaçmaya. Fakat ayı peşimde! Benden hızlı koşuyor. Bir ara ayının sıcacık nefesini ensemde hissettim. O kadar yaklaşmıştı. Derken ayının ayağı kaydı, yere düştü. Fırsat bu fırsat, tabana kuvvet arayı açtım. Ama ayı toparlandı, kalktı, bana yetişti. Yine nefesi ensemde…

Pençesini uzatsa omzumdan yakalayacak. Allah’tan tam o sırada yine ayının ayağı kaydı, yere düştü. Talih bana gülüyor! Hızımı arttırabildiğim kadar arttırdım, yeniden arayı beş yüz metre kadar açtım. Allah sizi inandırsın arkadaşlar, ayı yine bana yetişti. Yine nefesi ensemde… Şansa bakın… Ayının tekrar ayağı kayıp yere düşmez mi?”

Serüveni dinleyenlerden biri dayanamamış: “-Sen de çok yürekliymişsin kardeşim! Hayvan bana üç defa nefesi enseme gelecek kadar sokulsa, çok ayıptır söylemesi, ben korkumdan altıma ederim.”

Avcı dönüp ters-ters sözünü kesene bakmış: “-Lafı karıştırma yahu! Ayı üç kez neyin üstüne bastı da ayağı kayıp yere düştü sanıyosun?”

Günün Sözü

Mutluluk, gençlikte beklenmedik şeylerde, yaşlılıkta ise alışkanlıklarda aranır.

P.Courty

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here