Gönül Gözüyle Sevmek!

0
1096

Değerli Okurlarım, “gönül gözüyle bakmak” karşımızdakini sevmek, sevmeye çalışmak ve belki de âşık olmak demektir. Bugünkü sanat yazımda, hem gönül gözüyle ve hem de gözlerimizle nasıl bakıyoruz, bu konudaki duygularımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.

İnsanoğlunun bütün uzuvları çok değerli ve kıymetlidir. Birinin noksanlığı yaşamı zindan eder. Hepsinin de birer özelliği ve vazgeçilmez faydaları vardır. Yüce Allah öyle yaratmıştır. İnsanların yaşamı, bütün canlılardan daha uzun değildir. Bazılarından fazla olsa bile 0 ile 100 arasında bir yerde son bulur. “Çok Yaşayan Yüze Kadar Yaşadı” diye bir şarkıyı arada bir mırıldanırız ve de güleriz. Neye güleriz acaba?

Gönül gözüyle bakmak gerçekten güzeldir ama bir ömür boyu gönül gözüyle bakmamız söz konusu olamaz. Eşyanın tabiatına aykırıdır. Yaşam koşulları bir heyelan gibi üstümüze bindiğinde, o kadar işim çok ki, gözümü açamıyorum deriz. Bunu böyle söylerken de, yaşamın göz açıp kapayıncaya kadar da geçtiğinin farkındayız. Ölümsüzmüş gibi, üstümüze kondurmayız. Ne hikmetse bu böyle işte!

Göz açıp kapayıncaya kadar akıp giden yaşamın, her anının göz alıcı olmasını isteriz. Yaşamımızın güzelliği, bazılarını göz atarak değil, birçoklarının gözden kaçırmamaya özen gösteririz. Bu dünyada herkes birilerinin göz hapsindedir.

Şöyle de söyleyebiliriz… Toplumun gözüne girmek, gözde olmak, gözden düşmemek, göz ardı edemediğimiz temel hedeflerimizdir. Birilerini gözden düşürmek için de, türlü şetlikler yapar, kötülüklere başvururuz. Belki çok sevdiklerimizin dışında, herkes birbirini göz boyamakla, göz bağcılıkla suçlar ve de sonsuza kadar da bu böyle gözlenecektir.

Her şeyin bir sanat yönünü araştırmaya, gözlemlemeye özen gösteriyoruz ya… Çok ilginçtir, gözüm gibi severim dediğimize, günün birinde, gözün çıksın diyebiliyoruz. Gözlerle bakmak çok şeyler ifade ediyor.  Göze getirmek, oyun alanının dışına itmek yani diskalifiye etmek oluyor.

Neden acaba? Çünkü insanların, başkalarının başarısını gözü yemezde ondan… Gözlerle insanlar tanınabilir. Sevince gözlerimiz parlar, üzülünce gözler dolar, ama kızınca da çakmak-çakmak olur. Gözlerimiz dönünce de insanlıktan çıkarız bir anda…

Gözleri yuvasından fırlamış ya da gözleri fal taşı gibi açılmış… Gözünü karartmış… Gözünü budaktan sakınmamış… Bu saydıklarım insanoğlunun farkında olmadan o anda ki haletiruhiyesini ele veren gözlerin bakışlarıdır.

Oysa bizim kuşak gözleriyle iyi bakar ama gözlerimizi son kez kapamadan önce, “Göz Açıp Kapayana Kadar, Geçti Ömrüm” diye düşünürüz. Heyhat, sonra da gözlerimizi kapatırız. Açılmamak üzere!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Sana Aşkım Bitti

Değerli okurlarım, “Sana Aşkım Buharlaştı” diyecektim de aşka saygılı olduğumdan argo bir sözcük kullanmak istemedim. Ama onlar argonun kralını yapıyorlar. Hani şu sevgililer günü var ya neyse…

İçinde yaşadığımız yüzyılın en fazla kullanılan sözlerinde birisi bu: Yani “Sana Aşkım Bitti…” Çevremde ve yaşadığım yerlerde aşktan yara almış dostlarım yok değil. Bu nedenle sık-sık kullanılan hatta tarihe geçen modern bir klasiği yorumlamak istiyorum bu makalemde.

Amacım kimseye ahkâm kesmek, bilgiçlik taslamak değil inanın. Zaten geriye baktığımda bir kez aşk yaşadığımı ve onu da toprağa verdiğimi ismim gibi biliyorum. O nedenle, gerçek aşktan söz etmem mümkün değil, onu anlatabilmek zaten olanaksız. Aşkı anlatmak için yazılan romanlar bile onu anlatamamış ve de başarılı olamamışlardır. Bu sütunlarda anlatmaya kalkmak ne haddime…

Bir gecelik beraberlikle âşık olduğunu sananlar, doğal olarak ertesi günü “Sana Aşkım Bitti” diyeceklerdir. Zaten konumuzda bu! Bir gecelik aşk, öyle bir günde bitmez, işte yanıldığımız taraf bu. Gerçek aşk bildiğim kadarıyla, kendini sevgiye, özveriye, saygıya bırakır. Gerçek aşk; değişir, dönüşür ve hiçbir zaman yok olmaz, sönmez, tükenmez, yani kaybolup gitmez.

Eski sevgililerinizi gözünüzün önüne getirdiğinizde, ne aşkı, onlar sizi sevmediler bile. Birbirinize bağırıp çağırmalarınız, saldırmalarınız, kirli çamaşırları ortaya atmanız, hatta yalan yanlış ifadeler kullanmanız. Bunlar aşk mıdır sizce? Âşık, maşukunu ortaya atmaz, ismini bile söylemez. Âşık sessizdir, suskundur, kalenderdir, işte aşk odur, saygı duyulacak insanın ta kendisidir.

Âşık yüreğiyle konuşur… Eğer yazarsa, kalemiyle mesaj verir, aşkı tarif etmeye çalışır. Kişi (kadın ya da erkek) gerçekten sevmişse, gerçekten unutamaz ve de evlenip çoluk çocuğa karışmış olsa bile yine unutamaz kardeşim, unutamaz!

Ayrıca, aşk aranmaz. O seni öyle bir gafil anında yakalar ki, gık diyemezsin, ananı ağlatır ve âşık olmaktan çok, ondan kurtulmak daha zordur. Aşktan kurtulmanın bir metodu var mıdır bilemem ama gerçekten âşık olup ta, kurtulan bir Allah’ın kuluna hiç rastlamadım.

Bir aşık profili çizebilirim dilerseniz. Maşukunu yitirmiş bir âşık genel olarak hep yalnızdır. Hırçındır, gergindir, asabidir, temiz giyimlidir ama bu onun tesellisidir. Karşı cinse yakın gibi gözükür, aslında hiç de öyle değildir. Sizlere söyleyecek çok şeyler var ama şimdilik uzatmıyorum. Sadece siz, siz olun da!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Şiiri

NEDEN?

Bizler, sonu düşünmeden

Ne olacağımızı bilmeden

Ve de önümüzü görmeden

NEDEN?

 Dalarız derin düşüncelere

İmreniriz ellere

Düşeriz dillere

NEDEN?

Yapmamalıyız diyorum

Düşünüyorum

Bu yükü taşıyamıyorum

NEDEN?

Aslında yük yok sırtımda

Yük benim kafamda

Dertliler var, sağımda solumda

NEDEN?

Bir kıvılcım arıyorum, kıvılcım

Bulabilirsem, son şansım

Hala umutlu kara bahtım

NEDEN?

Mutsuz sonu beklemeden

Dünya sorunlarına yenilmeden

Günlerimi zehir etmeden

Bedensiz bir yaşam istiyorum…

Öcal ÇULCUOĞLU

Günün Sözü

Dinlemeyi Bilmek İnsanları Sevmektir!

 Öcal’dan İnciler

Öğrenmek İstemiyorsan, Öğretmen Gerekmez!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here