Bir Emeklinin Yaşamı

0
77

Sanat Yazısı

Değerli okurlarım, meslek hayatımda binlerce makalem ve yüzlerce röportajım yayınlandı. Hepsinin de bir anlamı bir özelliği vardı şüphesiz. İş ahlakı ciddiye alınarak ve özenerek bütün eserlerim. İhsan Öcal dostumla yaptığım röportajı okurken neler düşündüğünüzü tahmin edebiliyorum. Aslında tahminden de öte, duygularınızı biliyorum.

Aynen şöyle düşünüyorsunuz…

“Canım memlekette emekli mi yok, bu kişinin özelliği nedir?…” falan.

İhsan Öcal dostumun özelliklerini anlatacağım ve sizler de okuduktan sonra gerçeği tüm çıplaklığıyla öğreneceksiniz.

Benim ismimin ve O’nun soyadının Öcal olması da konuta fazla etken değil.

Sayın İhsan Öcal, bölgemizin yaşayan en kıdemli emeklisidir. Muhtemelen daha yaşlı olanlar da vardır ama onlar yatağa bağlı ve alacaklıyı bekliyorlar. Bu dostumuz oynadığı oyunun hakkını vermekle birlikte, oyunun kağıt üzerinde muhasebesini de yapar.

Diğer taraftan, Sayın İhsan Öcal’ı elli yıldır tanırım yani yarı asır. Bu yarım asrı ifade etmek bile insanın gönlünü bir hoş ediyor. Yarım asır, elli yıl bu. Benim bildiğim bu uzun zaman içinde neler yaşamıştır, neler yaşamıştır.

Her fani ömründe güzelliklerde de iç içe olur, zor ve acılı günlere de yoldaş olur. Bunlar kaçınılmaz ve insanoğlunun kaderidir.

Yani, güneş, ay ve yıldızlar… Deniz, toprak, gökyüzü… Dün ve bugün, gelecek, direnmek ve direnç göstermek, sabır taşına dönerek sabretmek, inancını inatla korumak, sevinç ve keder ve de gözyaşları…

İhsan Öcal dostumuz saydığım bu güzellikleri ve acıları o kadar çok görmüştür ki ama inadına sabır taşı olmuştur ve de sabretmiştir.

Şu anda 87 yaşındadır ve yaşamındaki olumsuzluklar karşısında pes etmemiş ve ayakta kalmayı ve dimdik durmayı başarmıştır.

Efendim, işte bu ve buna benzer nedenlerle hem yaşayan ve hem de dostlarıyla birlikte olmaya özen gösteren mütevazı bir emekliyle söyleşmek istedim ve de buna özen gösterdim.

Yandaki Gönül Köşemden sütunlarında da dostum İhsan Öcal’ın yaşadığı manevi sıkıntıları, evlatlarını elleriyle toprağa verdiğini ve o andaki duygularını anlatmaya çalışacağım.

Yaşadığı bu acılara karşın yaşama direnç göstermesi ve “Allah’tan geldi” diyerek, yine de dimdik ayakta kalmasına saygı duyuyorum doğrusu.
Gönül Köşemden sütunlarını okunmanızı öneririm…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden (Özel)

Babaların En Büyük Acısı

Değerli Okurlarım, sanat yazımızda konuyla ilgili bazı ayrıntılara girmiştim. Bu sütunlarda da yine ortak yönlerden söz etmeye çalışacağım. Yakın dostum İhsan Öcal’ın bazı anıları, yaşam biçimi gündem oluşturacak.

Ancak, yazmanın zor olduğunu söylerler ya da o şekilde duyumlarımız var. İnanın yazmak kadar kolay bir şey yoktur. Fakat tanıdığın biri için ve özellikle uzun yıllar merhaba ettiğin bir dostuna merhabadan öte bir şeyler sunabilmek o kadar zor ki…

Analarımıza saygılıyız, baba olmak kolay bir hadise değildir. Ve de bir babanın dünyada yaşayacağı en büyük acı; kendi evladını elleriyle toprağa yoldaş etmesidir. Bu acıyı Cenab-ı Allah düşmanlarımızın başına da vermesin.

Dostum İhsan Öcal bu büyük acıyı iki kez yaşamıştır. Hanımının vefatını şu aşamada söylemiyorum. Bunları yazarken şunları da hatırladım…

Bir şair şöyle söylemiş…

Bugünü düşünürüm, dün gitti yarın var mı?

Gençliğe güvenmeyin, ölenler hep ihtiyar mı?

Koşullar ne olursa olsun, örneğin bir babanın ölmesi özellikle erkek evlat için daima erkense, evlat acısı da sonsuza kadar devam edecek ve azalmayacak mezara kadar devam edecek acıdır.

Doğruyu söylemem gerekirse, okuduğunuz sanat ve kültür sayfası bu şekilde, yani acılarla dolu olmayacaktı. Attığım başlıktan da anlayacağınız gibi ki, zaten değiştirmedim. “Bir Emeklinin Yaşamı” ile ilgili ama çevremizin en kıdemli ve yaşayan bir emekli dostumla söyleşi olacaktı. Bakın, kader bizi nereden nereye getirdi. Ölenle ölünmüyor.

Cenab-ı Allah sabırlar ihsan etsin, kendisine sağlıklı uzun ömürler versin. Çocukluğumuzda sık sık duyardım. “Allah sevdiğine dert verir” derlerdi. Bunun doğruluğu yanlışlığı hakkında kesin bir fikrim yok. Allah kullarını tabi ki sever ama dert de vermesin.

Dostum İhsan Öcal’ı bilenler biliyordur, bilmeyenler için bazı ayrıntılara girmek istiyorum. Onunla ortak yönlerimiz olduğunu da söylemeliyim.

Tok gözlü, cömert bir kişiliğe sahiptir, İkramda bulunmak en önemli özelliğidir, genel olarak sessiz kalmayı yeğler, oyun oynarken, sağında oturanın canını çıkarır…

Yarım asırlık dostum, eşinin vefatından sonra evlenmemiş ve yalnız yaşamaktadır. O yalnızlığı ben de çok iyi bilirim. Gazetemizin kıdemli okurlarındandır, geç vakte kadar televizyon seyreder. Gündüzleri on, on bir gibi Gazi’nin kahvesine motoruyla gelir, sabah kahvaltısını orada beraber kimseye eyvallahı yoktur. Bir durumda yanlış ifade kullanan hakime “Sen nasıl hakimsin, hakimler böyle mi konuşur” diyecek kadar da yüreklidir.

Keşke başka şartlar altında bu sayfayı hazırlasaydım ama yapacak bir şeyimiz yok. Kendisine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Ölenle ölünmüyor, bu yalancı dünyanın raconu bu olmalı.

Dostum, başın sağolsun, Allah seni düşürmesin… Amen…

Bu vesile ile kıraathanedeki dostlarımın da geçmişlerine rahmet olsun ve de Allah’ın selamı hepimizin üzerine olsun…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Ölenle Ölünmüyor

Mezarlıklar sevgililerle doludur. Analarımız, babalarımız, sevdiklerimiz. Hem de rahmetle andığımız o insanları kendi elimizle kara toprağa yoldaş ediyoruz. Ne kadar hazin değil mi? Gönüllerde kalsalar bile, gözden kayboluyorlar.

Karatoprak diyoruz ama insanları yanlışlarıyla, günahlarıyla kabul ediyor. Mahşere kadar misafir ediyor koynunda. Dostum İhsan Öcal da oğlunu kara toprağa yoldaş etti. Ölenle ölünmüyor. Onlardan dualarımızı eksik etmeyelim. Başın sağ olsun, acını paylaşırım. Cenab-ı Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin. Gözlerinden öperim…

Günün Sözü
Düşmanıma Bile Evlat Acısı Vermesin…

Öcal’dan İnciler
Acıyı Veren Allah Sabrını da Verecektir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here