Yaralı İnsanlar…

0
313

Değerli Okurlarım, yaşamdan fazla bir beklentiniz olmasa bile,yine o acımasız ve insafsızdır. Hayattan intikam almak kolay olmasa bile, huyuna suyuna uymak mı gerekir, kesin bir fikrim yok…

Yaralı insanların gençlikleri çok enteresandır. Sessiz sakin gözükürler aslında hiç de öyle değillerdir. Zarar vermek ya da zarar görmek istemezler de ondan. Temellerinde serserilik yoktur.

Yaralı insanlar, genelde gerçeklerle haşir neşirdir. Yalan, riya onları daha da yaralar. Temiz giyinmeye özen gösterirler, temiz yüzlü ve sempatik gözükmeye çalışırlar. Baş tutmuş yaralarını kaşımazlar,kaşınmasına izin vermezler. Yaralı insanlar, iç dünyalarında engin bir deniz ve de mor dağlar gibidir.

Zaman zaman kadife gibidir onlar. Toplumda fazlaca gözükmemeyi yeğlerler. Çünkü aç olsalar bile, gözleri gönülleri toktur. Paylaşmayı sever ve acıma duyguları üst düzeydedir.

Yaralı insanlar, savunmada kalmayı severler, kalabalığa karışmayı hiç sevmezler. Çünkü oralardaki densizlikler onları ters yönde etkiler. Burası kırılma noktasıdır ve bir anda gençliklerine dönerler, saldırgan olurlar, her şey bir anda yok olur, muhtemelen sonlarını hazırlamış olurlar.

Yaralı insanlar, bir ilişki içine giremezler, bunu beceremezler, kendilerine yakıştıramazlar. Gençliklerini hatırlarlar, düşünce halindeyken bile, hemen kafalarından silerler. O nedenle evlerine bağımlıdır, şartlar ne olursa olsun gezmekten hoşlanmazlar.

Yaralı insanlar, sessiz, sakin, saygılı ama alıngan ve kırılgandırlar. Bunu bildiklerinden fazlaca dostları da yoktur. İltifatı, özellikle kendisine fazla iltifat edilmesinden hoşlanmazlar, bir anda sertleşirler. Sessiz ortam ararlar, bulamazlarsa huzursuz olurlar. Sessizliği, yitirdiklerini, mazisiyle haşir neşir olmayı yeğlerler.

Yaralı insanlar, meraklı değillerdir, başkalarının yarasına dokunmaz, bunu saygısızlık kabul eder. Kendilerine bir talep gelmedikçe, yüreğini açan olmadıkça kimseye yaklaşmazlar. Meraklı değillerdir, güvenilir, inanılır insanlardır. Ezilmişleri, yoksulları, öksüz ve yetimleri korumaya özen gösterirler.

Yaralı insanları ters bir bakış bile tedirgin eder. Yanlış mı yaptım endişesi huzursuzluk yaratır. Çoğu zaman yanlış anlaşılır bu insanlar. Uzun zaman sonra değerleri anlaşılır ama bazen geç kalınmış da olur.

Yaralı insanlar, fazla soru sorulmasından da hoşlanmazlar, yitirdiği değer onu türlü olumsuzluklardan alıkoyar. Toplumda saygın ama sessiz bire bir tehlikelidirler.

Yaralı insanların ölümleri de yürekler acısıdır. Sorun çıkarmadan sessiz, sakin can verirler. Emaneti teslim ederken dünyadan bıkmıştır artık. Gerginlik stres, yanlış yapma korkusu artık geride kalmıştır.

Çünkü O ARTIK HUZURA KAVUŞMUŞTUR…

Yaralı olmak güzel bir şey değildir aslında. Ama gönül yarası nedense kolayına tamir edilmiyor. Hele o yara derinlere inmişse… Yaralı yaşamamaya özen gösterin, fena bir şey değildir… Ancak,kimseyi yaralamamaya da çok dikkat edin.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Duyguları Anlatabilmek…

Değerli Okurlarım, gökten rahmetin yağması insanlara baharı müjdeliyor. Ama sürekli ve hızlı yağan yağmurları, o havalara fazla muhabbetim yoktur. Yarım asırdan beri iri yağmur tanesini elimde hapsetmeye bayılırım.

O iri yağmur taneleri beni pencerenin yanına çeker ve “Beni izle” der adeta. O iri yağmur tanelerinin bana verdiklerini kimse vermemiştir.

Çünkü, O iri yağmur taneleri, yıllar süren yalnızlığımda ve pencerenin önünde onları izleyerek demlenmişimdir. Hepsi güzel de, o güzel manzara gönül yaramı ve yalnızlığımı katmerlendiriyor. Bir kene gibi tüm uzuvlarıyla tenime perçinleniyor sanki.

Duyguları anlatabilmek zordur, bazen de imkansızdır da. Öncelikle seninle eş değerde, seni saygıyla dinleyecek, soru sormayacak birileri gerekli.

Boğazına, eline, diline ve de beline sahip olursan dünyada senden makbul kişi yoktur kanaatindeyim. Bununla beraber kaderden de şikayetçi olmamalıyız… Kaderin ne günahı olabilir ki. Ona yön veren, yönlendiren biraz da bizleriz.

Yaşam biçimimiz, dünyaya bakış açımız, insanlarla olan ilişkimiz, sevmek konusundaki maharetimiz çok etkilidir. Her önüne gelene selam vermenin belki bir sakıncası olmayabilir ama her önüne gelenle çın çın yapılmaz. İlerleyen dakikalarda duyguların zaafa uğrar, bunu kesin olarak söyleyebilirim.

Kasımpaşalı Yengeç Reco lakaplı bir dostum vardı. Şimdi yükseklerde uçuyor. Eli kolu uzundu ve yalanın kralını söylerdi. Bir defasında “duygulara fazla aldırmayacaksınız, demagoji yapacaksınız, yalan söyleyeceksiniz, iftira atacaksınız ve hatta gıybet yapacaksınız” demişti. Onu soyutlamıştık ve çoktandır görmüyorum o pe…..gi…

Duyguları anlatabilmek, bir çalgıyı öğrenmek kadar zordur zaman zaman. Bazen sözcükler kifayetsiz kalır, bazen de akordu bozuk bir keman gibi olur. Duyguları anlatmada kişilerin gönül zenginliği oldukça önemlidir.

Duygu anlatımında ailenin dışında birileriyle daha rahat edersin. Bu kişi erkek de olabilir, kadın da. Hiç fark etmez, yeter ki bu insan adam gibi adam olsun. Duygularını anlatırken seni hayal kırıklığına uğratmasın. Vücut dili seni rahatsız etmesin.

Duygular, insanları başka alemlere götürür. Bazen renkli rüyadır, hurilerin arasında geçer zamanın. Bazen de kabus gibidir zebanilerle uğraşırsın. Dostum dediğin o kişiyle kadeh parlatırken, dünyada başka kimse yoktur ve alabildiğine hürriyetini yaşarsın. Konuşulanlar seni hem ağlatır hem de güldürür.

Ben, kapkaranlık yalnızlığımda o iri yağmur tanelerini izlerken, kaderimi düşünürken hiç gülemedim. Genelde ağladığımda söylenemez ama müthiş duygu yüklü olurum. Oturduğum yerden kalkmayı canım istemez. O yağmur damlalarının birinin avucumun içinde olması beni müthiş duygulandırır. Duygularını anlatırken dostunun seni övmesi, yermesi söz konusu değildir.

Sadece mazide kalmış bazı olaylar seni yıllarca gerilere götürmüştür. Hepsi o kadar. Mazi unutulmaz, unutulmamalıdır. Çünkü, o bir ışık, bir rehberdir. İyisiyle kötüsüyle geride kalmıştır ama unutulmaz, unutulmamalıdır.

Duygularla baş başa kalabilmek için bazen insanlardan uzaklaşmak gerekiyor. Kendinle baş başa kalabilmen için bu yöntem uygulanmalıdır. Bir düğün salonunda kendinle, mazinle baş başa kalabilir misin? İnsanlardan uzak sakin bir ortamda kişinin kendisiyle derin bir sohbete girerken kandırmaca olmaz, olmamalı.

Bu yalnızlığı yaşarken biraz da kendi kendine gülmeli. Bir zamanlar yaptığım gibi. İnsanların yaratıcı bir güce sahip olduğunu korkmadan çekinmeden mırıldanabilmeli. Başkalarının yargılarına da fazla itibar etmemeli.

Maziyi de hiçbir zaman unutmamalı…

Mutlu olun,mutlu kalın…SAYGILARIMLA

 Günün Nabzı

Siz Aşık Oldunuz Mu?…

Ne zaman demlenip, çakır keyif geçmişime doğru yürüsem, hüzünle karışık çok şeyler yaşıyorum benliğimde. Hüzünlenirim, kayıplarım saymakla bitmez… Mutlu olurum, çünkü yaşanması gerekeni elimden geldiğince yaşanmış sayarım kendime. Aşık olup dolup taştığım, dünyaya meydan okuduğum zamanlar da oldu… Unutmam mümkün mü?

Kaybettiğimde ise, yağmurlara yoldaş oldu gözyaşlarım. Uykularım sitem etti ve aldı başını bir yerlere gitti. O zamanlar, Hüzünlerden hüzün, acılardan acı beğendim. Bu dünya oldukça ilginç… Daha dün mutluluk denizinde şampiyon olmaya çalışırken, bugün acımasız bir yalnızlığın kollarında çırpınıp, bu nasıl şansızlık deyip belki binlerce hayıflanmışımdır.

O zamanlar, iradem zayıfladı, paramı kaybettim, kişiliğim yara aldı. Hicabettim. Utancımdan hakaret ettim kendime. Hayatın en sert yanlarıyla tanıştım. Denizi de yaklaşık o dönemde tanımıştım. O da gitti ya! Her şeye rağmen, “Ben hiç aşık olmadım ve de olmaya niyetim yok” diyen zavallılara hep gülüp geçtim. Hiç aşık olmamaktansa, aşık olup da kaybetmeyi tercih ederim. Sevmeyenler yaşamıyor demektir.

Günün Sözü

Sevmek Kolay da, Unutmak Zor!

Öcal’dan İnciler

Sevgiden Anlamayan Onu Markette Arar

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here