Unutmayalım! Hepimiz Engelli Adayıyız…

0
78

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün 3 Aralık Engelliler Günüydü, sayfamızda günün tarihçesini ve engelliler ile ilgili hikayeler paylaşmıştık. Bugünde engellileri konuşmaya devam ediyoruz.

3 Aralık Engelliler Gününde unutmamız gereken tek şey, hepimizin her an engelli adayı olduğumuzdur. Örneğin bendeniz, kaç zamandır ufacık bir yanlış hareket yüzünden gerçek anlamda engelli durumdayım. Ve bedenen engelli olmayı, vicdanen ve kafaca engelli olmaya tercih ederim. Şöyle ki arkadaşlarımdan biri, beden engeli olmamasına rağmen yalnızca ayağının belli belirsiz aksamasından dolayı, kaç yıldır sözlü olduğu  kız arkadaşından aile baskısı ile ayrılmak zorunda kaldı. Düşünüyorum şimdi arkadaşım üzülsün mü sevinsin mi? Ben  olsam sevinirdim. Çünkü aile baskısı ile ufacık bir sorundan insanları ortada bırakan, ilerde iyi günde sağlıkta ve hastalıkta birlikte olacağına dair ettiği yemine rağmen evlendiğinde, başına gelebilecek en ufak bir olumsuzlukta  onu yalnız bırakmaz mı? İşte vicdan ve zihin engelliği burada ortaya çıkıyor. Ve bu minnacık bir örnek…

Bildiğimiz bilemediğimiz daha ne kadar çok ötekileştirdiğimiz beden engellilik öyküleri var ki… Engelliler günü diye bir şey olamaz bence, yalnızca dikkat, bir gün bir hafta için yönlendirilmemeli diye düşünüyorum. Her an nasıl bir engelli adayı isek bunu unutmamamız gerekiyorsa  beden  engelli  kardeşlerimizi de unutmamız gerekiyor.  “Ben olsaydım bu durumda ne isterdim, ne yapardım” diye empati yapmalıyız. Ötekileştirmeden. Bence beden engelli olmak özel bir şeydir.

Kendimden örnek vermek istersem, herkesin rahatlıkla yaptığı bizzat kendimin de daha birkaç zaman önce yaptığım hareketleri yapmak için şimdilerde  özel bir gayret içine girdiğim ve hayatı sanki yeniden keşfediyormuşum gibi  hissettiğim için kendimi şanslı ve özel hissediyorum. Durumumdan öykünmüyorum, yalnızca daha iyi nasıl olabilirim diye gayret ediyorum ve bu gayretim beni özel yapıyor en azından kendi içimde. Hepimizin yapması gerek bir şey varsa hayatı kolaylaştıracak ne varsa onu bilmek veya öğrenmek.

O öyküyü biliyorsunuz defalarca yazmıştım. Padişahın biri bir yol yaptırıyor ve yolun ortasında bir taş bırakıyor. Yolun  açıldığı gün bir kenara çekilip olacakları izlemeye başlıyor. Yolu en kısa zamanda kim geçerse ona ödül verileceğini de  duyuruyor. Yolu hemen geçip gitmek isteyenler o  taşın etrafından dolanarak yollarına devam edip en kısa zamanda bitiş noktasına geliyorlar. Prensesin sevdiği ve evlenmelik istediği  genç ortalıkta görünmüyor. Sonunda göründüğünde prenses üzgün üzgün babasının yanına gidiyor. Ancak padişah, gence neden geç kaldığını soruyor ve aldığı yanıtla “işte benim damadım olacak insan” bu diyor. Çünkü o “padişahım yolda bir kaya vardı ve o kayayı arkamdan gelecekler için kaldırmak için çok uğraştım bu yüzden geç kaldım” demişti.

Ve hepimiz bundan gerekli dersi alırsak sanırım hayatımızı en azından bir nebze olsun kolaylaştırmış oluruz. Bu örnek şimdilerde bendeniz için çok önemli çünkü önümdeki engelleri aşamadığım da baya yoruluyor ve Berke’ye bu engelleri,  teker, teker gösterip kendince düşünmesini sağlamaya çalışıyorum. Çünkü sevgili okuyucularım, “Empati yapalım” diyorum değil mi? Empati bazen ters tepebiliyor. Sağlıklı insan sizi de kendisi gibi sandığından sizin için engel olan şeyleri göremiyor olabilir. Ve görmüyor. Bu yüzden sıkıntılarımızı da açık ve net seslendirmeliyiz.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu çok güzel bir noktaya parmak basmış; “iktidar olmamızı AK parti değil kendimiz engelliyoruz” diyerek aynı zamanda doğru ama geç kalmış bir tespitte bulunmuş. Gerçekten okumuyoruz ne internet sayfasından ne de halkın dilinden. Bu durum yıllarca dile getirdiğimiz klasik  bir CHP’li sorunu. Ve CHP’linin başka bir sorunu daha var. Çocukların bile küsmeyeceği şeylere sürekli küsmesi ve en önemlisi  bence; kendine yeterince güvenmemesi, her ne kadar öyle görünüyorsa da.  Sayın Kılıcdaroğlu devam ediyor; “Birbirimizi eleştirmekten başka bir şey yapamıyoruz. Toplumun hangi sorunu varsa o konuda CHP’nin görüşü vardır. Askerlik, tarım, üzüm, fındık, patates hepsi var. Her alanda her projemiz var. Okumuyoruz. İnternet sitemize yükledik, sizlere gönderdik. Okumuyoruz. Bizim iktidar olmamızı AKP değil, biz kendimiz  engelliyoruz.” Kesinlikle bu sözlere katılıyorum.

Dilerim bu sözler bütün CHP’yi  biraz  silkeleyip kendine getirsin. Halka inmenin gerçekten ayrımında olsun. Halkın ne demek olduğunu öğrensin. Öyle halk diye diye dolaşmak konuşmakla sonrada kendinden hiç ödün vermeden yine kendi bildiğini okumakla olmuyor siyaset. Görüyoruz kaç seçimdir aynı yerde sayıyoruz bu ne demek acaba kendimize soruyor muyuz? Oyumuz  iki puanı artırdık diyerek  bunu başarıdan saymak  ta yanlışların büyüğü. Bizler ne yazık ki ben’iz hala asla ve katha biz olamıyoruz. Naçizane fikrim bu CHP için. Kişisel hırslar peşindeyiz bütün gücümüzle. Bu aralar bir çok toplantıya aktif olmasa da muhakkak katılıyorum, söylenenleri ve etraftaki insanları gözlemliyorum ve sürekli kendimi yalnız yenilmiş ve aptal algılıyorum. Bunu yaptıran CHP’li olduklarını söyleyenler ve canımı acıtıyor yakıyor.

Ve gerçekten üzgünüm içimden avaz, avaz bağırmak geliyor. “Yeter” ben olduğunuz, birazda biz olun kardeşim silkelenin sıyrılın hain benliğinizden  kişisel hırslarınızdan.

Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım her zaman birlik ve beraberlik içinde. Yase

Günün Şiiri

Bu Akşam En Hüzünlü Şiir

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.

Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana

Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
Artık sevmiyorum ya severim belki yine
Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca

Belki bana verdiği son acıdır bu acı
Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona
Pablo Neruda

Balıkçı Baki

Baki bakıyordu daldan
Balıkçı suya battı,
Balıkçıbaki daldı dibe
Balıkçıbaki avladı balık,
derken Baki daldı, zavallı kuş,
Balıkçı çıkarken yüze
kıpraşan gümüş yükü ve
birkaç damlayla,
çünkü Balıkçıbaki
beslenir yalnız gökkuşağıyla,
suda dalgalanan ışıkla:
sonra çöker ve tüketir
titreşen balıklarını

Paplo Neruda

Günün Sözü

Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters… Yürürken başımın yerde onması sizi rahatsız etmesin. Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak… Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.

Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here