Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliğinden ‘Deprem Raporu’

0
43

Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliğinden ‘Deprem Raporu’
Akbay; “Hatay Ranta Kurban Edilmemeli”

Sosyal Haklar Derneği  İskenderun Temsilciliği, önümüzdeki yıllara ışık olması amacıyla ‘Deprem Raporu’ hazırladı. Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilcisi Avukat Bülent Akbay, İskenderun’da basın mensuplarıyla bir araya gelerek, hazırladıkları deprem raporunu basın ve kamuoyuyla paylaştı. İçerisinde deprem sonrası, hukuk, hastaneler, haberleşme, eğitimde yaşanan sıkıntıların, yangınların, kayıpların, özellikle engelli, kadın ve çocukların yaşadığı sıkıntıların yer aldığı 36 sayfalık raporda, toplanan paraların nerelere harcandığından da söz edildi.

Depremde Hatay’ın yalnız bırakıldığını kaydeden Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilcisi Av. Bülent Akbay; “Depremden sonra Hatay sahipsiz bırakıldı. Önümüzdeki yıllara ışık olması için deprem raporu hazırladık. Hatay’ın gelecekte de olumsuzluklarla başbaşa bırakılacağı korkusu yaşıyoruz. Yaralarımızı sarmaya çalışırken defalarca engellendiğimizi düşünüyoruz. Hatay ranta kurban edilmemeli, yaralar sarılmalı. Yöneticilerin zihniyetinin değişmesine yönelik bir zihniyet yaratabiliriz. Deprem raporunda, hangi yanlışların yapıldığı ve bundan sonra hangi yanlışların yapılmaması gerektiğine ışık tutuyoruz. Resmi makamlardan veri almakta çok zorlandık. Bu depremin felakete dönüşmesinde yönetenlerin herhangi bir planının olmamasının da payı olduğunu düşünüyoruz.

Kamu otoritelerinin imkanları olmasına rağmen Soma’da önlem almadılar ve insanlar öldü. Örneğin Aladağ’da kız çocukları cayır-cayır yandı. Çorlu tren kazasında da kamu görevlileri görevlerini yapmamıştı. Depremde İskenderun’da hastanelere ilişkin 2012 yıllarında yazılmış raporlar vardı önlem almadılar. Neden yöneticiler önlem almıyor?” şeklinde konuştu.

Derneklerinin sosyal felaketlerin yaşanmaması için büyük mücadeleler verdiğini kaydeden Akbay; “Raporumuzda şunu göreceksiniz, kendimizden ve yaptıklarımızdan bahsetmiyoruz; raporda Hatay’ın ayağa nasıl ayağa kalkabileceği, yaşadığımız felaketin boyutları ve alınması gereken önlemler yer alıyor. Depremden sonra açılan davalar da savsaklamaya ve birilerini koruyan, yaşadığımız felaketin sorumlularını kurtarmaya yöneliktir.

Gelişmiş ülkelerde afet öncesi planlar yapılır. Mesela afet öncesi hastaneleri dayanıklı hale getirirsiniz. Haberleşme kesilmez. Ülkemizde ise 6 Şubat depreminden sonra enkazın altında bir kız çocuğu depremde babasına ulaşamadı” dedi.

İmar Aflarının Ağır Bir Sonucu

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerine ilişkin hazırlanan ‘deprem raporu’nda 6 Şubat depremleri ve sonrasında yaşananlar incelenip detaylı bir şekilde değerlendirildi. Raporda; ‘Doğal afetlere karşı önlem alması gereken kurumların içinin boşaltıldığını, halkı kandıran açıklamalar ve mizansenlerle gerçeklerin gizlendiği, personel, temsil, tatbikat, eğitim ve benzeri adlar altında devasa bütçelerin ulufe gibi dağıtıldığı bir döneme ışık tutmuştur’ denildi.

AKP’nin  2002-2018 yılları arasında 16 yılda 9 defa imar affı çıkardığına dikkat çekilen raporda, 6 Şubat depremlerinin ‘imar aflarının ağır bir sonucu’ olduğuna vurgu yapılarak on binlerce insanın ölümüne doğrudan etkisi olduğu belirtildi.

Deprem sonrası hukuk rezaletinin yaşandığı, hasar tespit çalışmalarının aylar sürdüğü, deprem suçlarına müdahale edilmediği, sağlık sisteminin çöktüğü, haberleşmenin kesildiği gibi konuların yer aldığı raporda öne çıkan başlıklar ise özetle şunlar oldu;

-Depremden bu yana bir yıl geçmesine rağmen, Hatay halkı her gün aynı plansızlık ve beceriksizlikle karşı karşıya kalıyor. Depremin 1 yılında Hatay’da depremzedelerin çadır yangınlarında, sel baskınlarında, kuralsız yıkımlarda, bir türlü düzenlenemeyen trafik keşmekeşi içinde ve elektrik kaçaklarında ölmeye devam ettiğine tanık olduk.

-Hatay’da caddelerde, sokaklarda yıkım yapan iş makineleri tozu dumana katarak herhangi bir kurala uymak zorunda kalmadan yıkıma devam ettiler ve ne yazık ki tüm uyarılara rağmen bu yıkımlara devam ediyor.

-Depremin hemen ardından Hatay’ın neredeyse tüm ilçelerinden asbest tehlikesine dikkat çekilmiş, “kanser olmak istemiyoruz” çığlıkları atılmıştı. Yetkililer bu konuda çelişkili açıklamalar yaptılar. Hatay Valiliği Asbest tehlikesinin varlığını inkâr ederken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, depremin beşinci ayında “İlk yapılan ihaleler alelacele yapıldığı için şartnamelerde bazı şeyler gözden kaçmış ” diyerek bir itirafta bulundu.

-Çevre Mühendisleri Odası tarafından yapılan incelemelere göre; 2-3 Eylül 2023 tarihinde Hatay, Antakya Serinyol, Antakya Merkez ve Samandağ Yeşilköy, Samandağ Merkez ve Defne’den aldıkları 45 numunenin 16’sında asbest tespit edildi.

-Dondurucu soğukların yaşandığı günlerde gerçekleşen deprem bölgede yaşayan yüzbinlerce insanın evsiz kalmasına yol açmıştı. Barınma sorunu ilk günlerden itibaren yakıcı şekilde kendini hissettirdi.

-Depremle birlikte İskenderun Limanı’nda bir konteynerde başlayan ve daha sonra yayılan yangın, müdahalenin zamanında yapılmaması sebebiyle, resmi açıklamalara göre 1730 konteynerın içindeki yüklerle beraber tamamen yanmasıyla sonuçlandı.

-Depremin hemen ardından birçok enkazda yangın çıkmış ve yetkililer yangınlara zamanında müdahale edememişti. Enkazlarda yanarak hayatını kaybedenlerin kimliğini tespite yönelik DNA örneği dahi alınamamış olanlar var. Bu durumun varlığı yangınların depremin ilk günlerinden bu yana ciddi bir meseleye dönüştüğünü göstermektedir.

-Deprem sonrası kaybolan kişi sayısının bini aşkın olduğu; hem bu mevzuya özgü çalışma yürüten Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) yöneticilerinin, hem de Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar tarafında İçişleri Bakanına yanıtlamak üzere verilen yazılı soru önergesinden öğreniyoruz. Devletin hiçbir makamı bu konuda açıklama yapma ihtiyacı duymuyor. Yaptığımız saha ve açık kaynak araştırmasında halen birçok aile kayıplarını arıyor.

-Ne kadar acı ki enkazlarda ceset parçaları iş makinalarının kepçelerinde sallandı. Bu görüntüleri tesadüfen yakalayan depremzedeler ve gazeteciler kamuoyuna gerçekleri duyurmaya çalıştı. Bu durum depremzedelerde bir başka yara açılmasına yol açtı.

-Kayıplarla ilgili en vahim durum da kaybolan çocuklar. Öldüler mi, kaçırıldılar mı bilinmiyor.

-Depremin ardından Türkiye’ye uluslararası yardımlar akmaya başladı. Bu yardımların nasıl kullanıldığı ve kullanılmakta olduğu, şeffaflık geleneği olan bir hukuk devletinde derhal yayınlanır ve ilan edilirdi. Türkiye’de böyle bir yönetim geleneği maalesef yok. Bilgi edinme kapsamında yaptığımız CİMER başvuruları da yanıtsız kaldı.

-Kadınlar kendilerine özgü fiziksel sorunların yanında, sosyal yıkım yaşamalarına yol açan sorunlarla baş başa kaldı. Arama kurtarma çalışmalarında kurtarılan kadınların mahremiyetini koruma konusunda hassasiyet gösterilmedi.

-Deprem sonrasında çocuk ve kadınların ihtiyaçları olan malzemelerin gelen yardım kolilerinde yeterince yer almaması, hijyen ihtiyacının ikinci plana atılması kadınların yaşadığı diğer bir problem olarak karşımıza çıktı.

-Engellilerin ihtiyacı olan yaşamsal malzemeler, bedensel ve zihinsel engelli bireyler yardım dağıtım noktalarına ulaşamadığı için ihtiyaçlarını karşılamadı. (Haber : İlyas Edip TERBİYELİ)

İşte o rapor…
SHD_RAPOR 2024

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here