Seçime Aylar Değil Sayılı Günler Kala…

0
23

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Ülke 2023 seçimlerine hazır mı? Düşünceme göre hala hazır değil, birçok soru var belleklerde ve git-geller de cabası. İnsanlar en kötü senaryoları dile getiriyorlar arkadaş toplantılarında, yani aslında önlerini görmedikleri gibi korkuları ve kuşkuları var. Şahsen bendenizde kuşku doluyum her ne kadar 6’lı Masanın açıkladığı yol haritası azıcık içimize su serpmiş olsa da…

Cumhurbaşkanı adaylıkları konuşuluyor doğal olarak seçenekler var, hangisi olursa olsun kazanır ancak milletvekili seçimleri ne olacak, nasıl seçilecek? Demokrasinin neresindeyiz? Aday adayları belli bile değil nerdeyse. Dilerim para kayırma, arkadaş, dost gibi sinirlerimizi hoplatan aday belirlemeleri olmaz yani İskenderun’da diğer yerleri bilemeyeceğim. CHP ilçe yönetimi sanki uykuda bu günlerde hiçbir hareket gözlemleyemiyorum. Sahaların en çalışkan partisi “İyi Parti” onlar aylardır sahalardalar. Aday adayları, ilçe yönetimleri, sürekli iş başında diğer partiler ne yapıyor bilemeyeceğim valla. Seçimler büyük olasılıkla 14 Mayıs’ta yapılacak son açıklamalara göre. Yani öyle uzun aylar yok önümüzde! Hemen sahalarda olmalıyız ve sağlam adaylar üzerinde yoğunlaşmalıyız. Sokaktaki insanların garip korkularını gidermek için önce biz kendimizi inandırıp onları inandırmalıyız. Ve dikkat edeceğimiz ilk şey her zaman söylediğim gibi üslup, her zaman ve her yerde bizi biz yapan şeydir. Ya vezir ya rezil!!! Öyle üstten atamalar, alaylı yaklaşımlar, küçümseyen söylemler hiç kimseye yakışmıyor. Her ne kadar devletin valisi herkesin önünde azarlanabiliyorsa da doğrusu bu değildir yani hepimiz biliyoruz değil mi? Bu durumun başımıza gelmesini istemiyorsak bizde bu tür yaklaşımlardan uzak olmalıyız. Özelikle seçilmişler millete hizmet için gelmiştir o makama… Millet onlara kul olsun diye değil. Saygı esastır, sevgi olmak zorunda değil ve görev kutsaldır.

Ve sevgili okuyucularım kuşkusuz sihirli değnek beklentimizin olmaması gerekiyor, her şey bir anda düzelecek diye bir şey yoktur. Az sabır ve hoş görü gerekiyor. Ve lütfen elimizi vicdanımıza koyarak seçimlere gidelim. Kendi değerimizi ve oyumuzun değerini iyi bilelim, biz seçiyoruz, seçilen bizim aynamız olacak. Bunu unutmayalım…

Senaryolar kötü, durum kötü, pahalılık, haksızlık, hukuksuzluk had seviyede. Ama her zaman umut vardır unutmayalım. Ve lütfen üslubumuz, düşüncelerimiz ve seçimlerimizle fark yaratalım, umutsuz olmayalım, umutsuz olanları da uyaralım elimizden geldiğince… Pembe hayaller değil, gerçekçi ve ayağı yere basan hayaller kuralım.  Ve özellikle sevgiyle, saygıyla hep birlikte olmaya gayret edelim sevgili okuyucularım her zaman. Yase

& & & & &

Karınca ve Hz. İbrahim Hikayesi

Hz İbrahim peygamber, kral Nemrut’a karşı gelmiş. Nemrut, ne güçlü ve acımasız bir kral olduğunu herkes görsün anlasın diye Hz. İbrahim’in ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış. Nemrut’un askerleri İbrahim peygamber‘i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.

Bu sırada, göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş.  Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:

– Acele ile nereye gidiyorsun?

Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:

– Haberin yok mu? Nemrut, Hz. İbrahim peygamberi ateşe atacakmış.  Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum.

Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:

– Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?

Bir damla su taşıyan karınca:

– Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır.

MAKSAT SAFIM BELLİ OLSUN ! « Haluk CANGÖKÇE

& & & & &

Mucize

Sally, küçük kardeşi George hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı, George’nin yalnızca çok pahalıya malolacak bir ameliyatla kurtulma şansı vardı fakat bunun için yeterli paraları yoktu. Babasının, umutsuz bir biçimde annesine şöyle fısıldadığını duymuştu Sally: “Yalnızca bir mucize onu kurtarabilir.” Bu sözleri duyar duymaz, usulca kendi odasına yürüdü Sally. Domuz biçimindeki kumbarasını gizlediği yerden çıkartarak içindeki paraları yavaşça yere dökerek saymaya başladı. Yanılgıya düşmemek için tam üç kez saydı kumbaradan çıkardığı bozuk paraları. Sonra hepsini cebine koyarak aceleyle evden çıkıp, köşedeki eczaneye gitti. Eczacının dikkatini çekebilmek için büyük bir sabırla bekledi. Eczacı çok yoğundu ve bir adama ilaçlarını nasıl kullanacağını anlatıyordu. Bu yoğun çalışmanın arasında sekiz yaşındaki bir çocukla ilgilenmeye hiç niyeti yoktu ama Sally’nin beklediğini görünce “Evet, ne istiyorsun söyle bakalım” dedi.

“Biraz acele et, gördüğün gibi beyefendiyle ilgileniyorum” diyerek yanındaki şık giyimli adamı gösterdi. Sally “Kardeşim” dedi. Sessizce yutkunduktan sonra devam etti: “Kardeşim çok hasta, bir mucize almak istiyorum.” Eczacı Sally’e bakarak “Anlayamadım” dedi. “Şeyy, babam ‘Onu ancak bir mucize kurtarabilir’ dedi, bir mucize kaç paradır, bayım?” Eczacı Sally’e sevgi ve acımayla baktı bu kez: “Üzgünüm küçük kız, biz burada mucize satmıyoruz, sana yardımcı olamayacağım” dedi. Sally o kadar kolay vazgeçmek istemedi. Eczacının gözlerinin içine bakarak “Karşılığını ödemek için param var benim, bana yalnızca fiyatını söylemeniz yeterli” dedi. Bu arada Sally ve eczacının yanında bekleyen iyi giyimli bey Sally’e dönerek “Ne tür bir mucize gerekiyor kardeşin için küçük hanım? diye sordu. “Bilmiyorum” dedi Sally.

Sonra gözlerinden aşağı süzülen yaşlara aldırmaksızın devam etti: “Tek bildiğim, o çok hasta ve annem ameliyat olmazsa kurtulamayacağını söyledi ve ailemin de ameliyat için ödeyebilecekleri paraları yok. Ama babam ‘Onu ancak bir mucize kurtarabilir’ deyince ben de paramı alıp buraya geldim.” “Ne kadar paran var?” diye sordu iyi giyimli adam. “Bir dolar ve onbir sent” dedi Sally. “Ve dünyadaki tüm param bu!” “Bu iyi bir şans, küçük kardeşini kurtarmak için gerekli olan mucize için yeterli bu para” dedi, iyi giyimli adam. Adam bir eline parayı aldı, öteki eliyle de Sally’nin elini tutarak “Beni yaşadığın yere götürür müsün lütfen?” diye sordu. “Küçük kardeşini ve aileni tanımak istiyorum” dedi. İyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong’du ve George için gerekli olan ameliyatı yapabilecek tanınmış bir cerrahtı. Ameliyat başarıyla sonuçlanmış ve aile hiçbir ödeme yapmamıştı. Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman hâlâ yaşadıkları olayların etkisinden kurtulamamışlardı. Anne “Hâlâ inanamıyorum. Bu ameliyat bir mucize! Doğrusu maliyeti ne kadardır merak ediyorum” dedi. Sally kendi kendine gülümsedi. O bir mucizenin kaça mal olduğunu çok iyi biliyordu. Tam tamına bir dolar ve on bir sent!…

Günün Şiiri

Beşinci Mektup

Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?

Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini…
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.

Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.

Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.

İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken ölmek!

Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.

Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Günün Fıkrası 

Temel otoyolda ters yöne girer. Temel’i gören trafik polisi, sürücüleri uyarmak için radyodan anons yapar: “Dikkat ters yönde ilerleyen bir araç var.” Bu anonsu duyan Temel bağırır: “Ne bir tanesi hepsi hepsi…”

Günün Sözü

Gözyaşları biçmek istemeyen kimse sevgi ekmelidir.
Schiller

Hayat geç kalanları hiç affetmez.
Gorbachov

Öğretmek, iki defa öğrenmek demektir.
J.Joured

Yaşadığımız her an kendi hakkını ister.
Goethe

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here