Sağlık ve Otoyol Konusuna İnsanca Yaklaşım

0
101

Düşünüyorum da çok değil, bundan yaklaşık sekiz yıl evveline kadar… Her türlü yaralanma, trafik kazaları ile şahsi hastalıklara varıncaya kadar, bize en yakın sağlık merkezlerine eldeki imkânlarla ulaşılmaya çalışılırdı. Çoğu kez sağlık kuruluşlarına geç intikallerinden ötürü vatandaşlarımız ya kan kaybından ya da koma haliyle ölümle yaşam arasında cebelleşir dururdu. Hiç insana değer verilmediğinden dolayı kendi talihimize yanardık.

Eğri oturalım ve doğru konuşalım. Sağlık ve Otoyol yapımında Dünya ülkeleri ile yarışır vaziyetteyiz. Sağlık konusunu aşağıda derinlemesine anlatmadan önce geçtiğimiz haftalarda, yani Kurban Bayramında dünürlerimin davetlisi olarak Ordu ili Mesudiye ilçesine bağlı Yeşilce köyüne eşimle birlikte davet edildim. Bu davete icabet etmeden önce özellikle yol konusu beni bayağı düşündürüyordu. Neden derseniz sene 1973 yılında Ankara’dan Erzurum’a gitmem gerekiyordu. Üç günde Erzurum’a vardığımı hatırlıyordum da korkum o yüzdendi.

Mesudiye’ye Ankara’dan yola çıktık. Kırıkkale üzeri Amasya derken bir anda Mesudiye ilçesine vardım. O yollar öyle böyle değil tam manasıyla insanların refahı üzerine oluşturulmuş. Geldiğimiz yer Yeşilce, ismi gibi gerçekten yem yeşil bir yer. İnsanların fazlasıyla oksijeni yakaladığı cennetten bir köşe… Üzerinde yaşayan insanlar ise tam manasıyla cana yakın. Bölgenin suyu bol ama o suyu Yeşilce’ye getirecek insanlar ortalıktan kaybolmuş. Gerçi bizler oradan ayrıldıktan sonra sular gelmiş ama ne yapalım o da bizim şansızlığımız. İnşallah o cennetten bir köşe olan Yeşilce’ye yeniden gideceğim.

Dönüş istikametimizi Sivas üzeri kararlaştırdık. Türkiye’nin batısı neyse doğusu da aynı şekilde oluşmuş. Sivas-Zara arası yapılan bir tünele girip bir anda kendinizi Kayseri istikametinde buluyorsunuz. Giderken korkarak gittiğim yollar devrim geçirmiş. Ne taraftan giderseniz gidin her yer otoyol.

Gelelim sağlık sorunlarına… Görünen köy kılavuz istemez misali sağlık konusunda gerçekten çok mesafeler de kat edilmiş. Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımızın son beş yıl içerisinde sağlık istatistiklerini incelediğimizde; Kadınların yaşam süresinin 74, erkeklerin ise 71’e ulaştığını görüyoruz.

Türkiye’de anne ölüm oranları yüz binde 20’lerin altında, bebek ölüm oranları 1998 yılında binde 43’ten, binde 13’lere kadar gerilemiştir. Çocuk felcinin ise Avrupa’daki 53 ülke arasından, Türkiye’de tamamen ortadan kalktığını Sağlık Bakanlığı’nın yazılı şekilde yayınladığı bildirgesinden öğrendim.

2003 yılında vatandaşlarımız sağlık sorunları nedeniyle bayağı fakirleşmişti. Sağlığında sorun yaşayan özellikle dar gelirli vatandaşlarımız kendi veya yakınlarına para bulabilmek için varını yoğunu sattığı halde, yine gerekli ekonomik düzeyi bulamazdı. Doktorların bıçak parası adı altında aldıkları ücretlerden dolayı yargılanan yüzlerce doktorlara şahit olmadık mı?

Daha dün değil miydi? Hastanelerde rehin kalanları, doğan çocuğunu senetler imzalayarak hastaneden çıkartan ve daha sonra senetlerini ödeyemeyenlerin hukuki aşamalar sonucu perişan kaldıklarını üzülerek izliyorduk. Hastalanmaya korkar olmuştuk. Ama bugün durum çok ayrı! Vatandaşın yüksek harcama yapmasını gerektiren acil durumlar; özellikle organ nakilleri, yanıklar, el cerrahisi, kanserler, yoğun bakım yatışları, kalp ameliyatları gibi durumlarda, özel hastaneler sigorta ile anlaşmalı olduğundan artık hiçbir şekilde kanserli bir hastadan veya organ naklinden kesinlikle ücret alınmıyor. Hiç sigortanız olmasa bile, acilen hayatınızı tehdit eden ya da bir uzuv kaybına yol açabilecek bir durumdan dolayı, hastaneye müracaat edildiğinde vatandaş rahatlıkla muayenesini ve daha sonra tedavisini yaptırabiliyor. Şayet gidilen herhangi bir sağlık kuruluşunda haksız bir ücret istendiğinde, ücreti isteyen hangi kurum veya kuruluş tespit edildiği an, o kuruluş hakkında derhal hukuki işlemler başlatılıyor.

Devletimizin aldığı tüm önlemlere rağmen; kamu ve özel sağlık kuruluşlarında eskiden olduğu gibi bıçak parası isteyen bazı doktorların olduğunu duysam bile, yine de eski durumlar kadar vahim değil. İşte tam burada vatandaşlık görevlerimiz ön plana çıkıyor. Madem devlet tüm tedavi masraflarını karşılıyor o zaman istenen bu ücretlerin hesabını da sormak biz vatandaşlara düşüyor. Haklı durumların yanında haksız tutumlar var ise işte o zaman sesler çıkar.

Allah hiç kimseyi özellikle sağlık konusunda perişan etmesin. Can korkusu bir insanın en çekindiği bir durum… Hastane köşelerinde her gördüğü sağlıkçıdan medet umduğumuz günleri hangimiz yaşamadık ki? Gittikçe kalabalıklaşan nüfusumuzun tek derdi geçim ve sağlık olduğuna göre hastanelerde doktorların merhametine muhtacız.

Annem geçtiğimiz günlerde acil hastalandı ve onu Adana Başkent Hastanesine yatırdık. Onun sağlığa kavuşması için çok çaba gösteren, özellikle Başkent Hastanesi Kalp Damar Hastalıkları Doktoru Prof. Dr. Hakan Güllü ve Yoğun Bakım Ünitesi doktor hemşire ve hasta bakıcıları ile kan hastalıkları uzmanı Doçent Dr. Süheyl Asma’ya bu makalem üzerinden teşekkürler ediyorum.

Hastalandığımızda çok şeylerin değiştiğini bizzat yerinde gördüm ve yaşadım. Onlara teşekkür ediyorum ve iyi ki varlar. Ücret konusunda ise her şeyin devlet tarafından karşılandığını da öğrenmiş oldum.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here