Sağlık Çalışanları Ve Güzel Geçmek…

0
80

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah (dün) sağlık çalışanları iş bırakma eyleminde. Bunu bilmeyen bazı arkadaşlar sağlık ocaklarında doktor bulamayınca söylene, söylene geri dönüyorlar. Onlara tamda burada şunu söylemek gerekir. “Nasılmış doktor bulamamak ihtiyacınız olduğunda?” Hayatımızda sorun istemeyiz, hastaysak doktor hazır olmalı her zaman. Peki biz hastalar doktora ne kadar yardım ediyoruz bunu düşünen var mı? Doktorlar dövülüyor pervazsızca, hakarete uğruyor, hatta öldürülüyor. Kimsenin sesini  çıkardığı yok. İnsanlar bu kadar rahat olmamalı. Kendi haklarının ayrımında oldukları gibi başkalarının da haklarının olduğu bilincine artık varmalı. Tamamen haklı olsalar bile darp etmek, hakaret etmek doğru bir şey değildir hiçbir zaman. Ancak hepimiz bunun hala farkında değiliz ve uyuyoruz. Bizi derin rehavet uykumuzdan uyandırmak ve bu kez bizim sorunumuz var ve çözüm istiyoruz demek için bugün iş bırakma eylemi yapıyorlar.

Eylemlerini destekliyoruz. Ancak biliyorum ki, onlar da çok iyi  biliyorlar, bizler toplumca, empati yapabilen, başkalarının haklarına en az kendi hakkımız  kadar saygılı ve otokontrol sahibi olduğumuz zaman ancak bu sorunlar biter. Ama  ne yazık ki bu çok zor görünüyor. Kendi hesabıma bu öfke patlamalarının süreceğinden kuşkum yok. Çünkü yaşam  koşulları,  sinirleri o kadar geriyor ki kimse doğru düşünemiyor hele, hele empati yapmak çok lüks. Herkes patlama noktasında dolaşıyor başkasının da patlama noktası olabilir diye de düşünme zahmetine katlanmıyor. İşi hemen olmasa her türlü zorbalık için kendinde hak buluyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. O sağlık çalışanları ki ömürlerini bu işe adayan insanlar. Öyle kişisel öfke patlamaları ile darp edilmek için bunca yıl dirsek çürütmediler, bazıları uzun eğitim hayatında belki yoksulluk sınırında dolaşıyordu, sırf okullarını bitirmek ve insanlara yararlı bir meslek sahibi olabilmek için. Yani herkesin her zaman tuzu kuru olmayabiliyor sevgili kendine acıyan  arkadaşlar. Yani sizin sinirleriniz gerilebiliyorsa zor hayat koşullarından bilin ki yalnız değilsiniz. Bu ülkenin yarısından çoğu sizin gibi zor hayat koşullarında yaşıyor. Ama kimse gidip adam vurup öldürmüyor. Kendinde bu hakkı bulmuyor.

Valla sevgili okuyucularım bütün iyi dileklerime ve düşüncelerime rağmen bu kişisel öfke patlamalarının  sona ereceğini düşünmüyorum çok sıkı tedbirler alınmaz ise ve yaşam koşulları iyileştirilemez ise. Yani siz hiç  zengin varlıklı birinin hastanelerde bu tür işlere karıştığını duydunuz mu? Olmuştur belki ama çok az herhalde. O  yoksulluk, o itilmişlik duygusu var ya işte o acımasız hain duygu! Başka söze gerek bırakmıyor. Tabloya tek taraftan bakamıyorsunuz önünüze serilmiş dururken. Sağlık çalışanlarının eylemini destekliyorum, durumların bir an önce düzeltilmesini de diliyorum. Çünkü onlara ihtiyacımız çok büyük. Bugün doktor bulamayanlar az bile olsa bunu anlamıştır.

Ve sevgili okuyucularım Allah devasız dert vermesin derler büyüklerimiz ne kadar doğru derlermiş. Bu babta bütün sağlık çalışanlarının eylemini kutlar durumların bir an önce iyileştirilmesini dilerim ve darp eden sevgili öfkeli vatandaşlarında bilmelerini isterim ki koşulları zorsa herkesin ki zor, hepimizin sinirleri keman yayı gibi gergin ama darpla, öldürmek, korkutmak, hırpalamakla bu koşullar düzelmez aksine çıkmaza girer. Kendine hakim olabilmek çok güzel bir şeydir bunu bir deneyin diyorum. Ve şimdi sağlık, sevgi, birlik ve beraberlikle hep birlikte kalalım diyorum sevgili okuyucularım. Değerlerimize  sahip çıkarsak kendimize de sahip çıkarız unutmayalım. Bu babta güzel bir öyküye ne dersiniz? Yase  

& & & & &

EN GÜZEL GEÇMEK!

Bir kral halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeye karar verdi. İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi.

Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti. Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu.

Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerinde hepsi aynı şikayette bulundu: Yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.

Günün sonunda yalnız bir yolcu da bitiş çizgisine yorgun argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı: “Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı.”

Kral gülümseyerek cevap verdi: “O altınlar sana ait delikanlı”

“Hayır, benim değil. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmadı”

“Evet” dedi kral. “Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi sensin. Çünkü yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir!”

NASIL ÇOK GÜZEL DEĞİL Mİ?

Günün Şiiri

NEYLEDİN DÜNYA

Ay dost deyince yeri göğü inleten
Muharrem ustaydı bunu dinleten
Gönül kırmazındı bilerekten, bilmeden
İnsan velisini neyledin dünya

Sazını çalarken kendinden geçen
Gönülden gönüle kapılar açan
Aşkın dolusunu nefessiz içen
Gönül delisini neyledin dünya

Garibim babamdı Muharrem Usta
Bilirim aşıktı sevdiği dosta
“sazımın emaneti…” diyen en son nefeste
Sazın ulusunu neyledin dünya,

Neşet ERTAŞ

 

GÖÇMEN ÇİÇEK

Aykırı bir uçurumum yolunun üzerinde

Elini uzatacağın dalları yamacında saklayan

Birdenbire patlayan

Bir çığlığım sessizliğinde

Ele-güne karşı seni utandıran.

Yaz günü palto giyerim

Ceplerim dolu dolu şiir

Gören beni deli sanır

Adım kaçığa çıkar

keşke kaçsam

Keşke kaçabilsem şu dünyadan.

Aykırı bir şiirim kitabının arasında

Kargacık burgacık bir yazıyla yazılmış

Sondan okumaya başla

Nokta koy her dizenin önüne

Anlamaya çalış..

Bedeninin bir noktasından dalıp

Yüreğini bulabilirim

Geceyse, başlar yastığa düşerse

Ve yorgunsa yüzün

Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip

Kandiller gibi başucuna koyabilirim..

Ey bütün tufanların ardında

Bulduğum dinginlik!

Göçmen çiçeği dünyanın

Kökleri ardısıra sürükleyen çılgınlık!

Madem ki yaşam bu

Madem ki taşın taş olmaktan öte

bir umarı yok

Bir türkü söyle kadınım

Yürüsün dünyaya mutluluk…

Yağıyor incecik bir yağmur dışarıda

Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur

Islak toprak kokusu

Doluyor odama

Sıkılıyorum

Kitapların üstüme yıkılacağından

Korkuyorum şimdi

Yel esiyor

Söküyor duvardaki bir resmi

Yerine senin yüzünü koyuyor.

Yüzün şimdi karşımda

Yüzün akşam karanlığında

Toprağın üstüne bırakılmış

Bir demet çiçek gibi parlıyor..

O zaman açıyorum

Bütün perdeleri

O zaman yakıyorum

Bütün ışıkları

Camları darmadağın ediyorum

Yüzünü avuçlarıma alıyorum

Alnını öpüyorum

Dünyayı öper gibi…

Sana uzanamadığım gün

Ellerim yok sanıyorum

Senin bakışlarını yakalayamadığım gün

Gözlerim yok..

O zaman bir yumruk

bütün gücüyle vuruyor

Eski bir piyanonun tuşlarına

Binlerce martı

Kayalıklara çarparak ölüyor

Ay ışığı tutkal gibi

Yapışıyor pencereme

Açamıyorum perdeleri

Şiir yok artık

Türkü dindi..

Meyvelerini taşıyamayan

Ağaçlar gibiyim

Sularını taşıran ırmaklar gibi..

Bu kadar mutluluk çok bana

Onu günlere

Onu aylara bölmeliyim

Ve bir tek gülüşünü senin

Kutlamalıyım yıllarca…

 Sana yüreğimde bir sürgün yeri

Göçüp konacak

Bir toprak yaratsam

Kadınım, sarışınlığının bittiği anı

Gizli bir esmerliğe eklesem..

göçmen çiçek

Her yerin yabancısı

Yolların, yolların ötesinde

bize bir tek

Yarınlar kaldı

Göğün tükenip, denizin

Başladı yerde…

Ahmet ERHAN

Günün Sözü

Hayatında ekmeği yenmeyen kimsenin, adı ölümden sonra anılmaz.

& & & & &

Kavga ile karsılaşınca tahammül göster. Savaş kapısını tatlılık bağlar. İnat gördüğün yerde yumuşak davran. Keskin kılıç, yumuşak ipeği kesmez. Tatlı dil, okşama ve hoşluk olunca bir fili kılla çekebilirsin.

SADİ

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here