Rakibi Tanımanın Önemi (3)

0
72

Değerli okurlarım, dikkat ettiyseniz birçok makalelerimde “O zamanlar, bu zamanlar” ifadelerine sık-sık yer veriyorum. Sanki o günler zifiri karanlıkmış gibi algılanıyordur. Bizim, futbol oynadığımız yıllarda elle tutulmuş, gözle görülecek güzellikler yok muydu? Her evde buzdolabının bile olmadığı dönemden söz ediyorum. Yeni teknolojinin en fukara olduğu dönem… Yollar, Köprüler, Atatürk ve İsmet Paşa’nın yaptırdıkları; halen onlar dimdik duruyor.

Cızırtılı Radyolarla birlikte 10 takımlı İstanbul Ligi de hafta sonlarını renklendiriyordu. Sonradan “Milli Lig” oldu ve o dönemin futbolcuları hala hafızalarda. Derby müsabakaları yine gündem oluşturuyordu. Dolmabahçe Stadı’nın o balçık zemininde sert faul yapılmaz, hiçbir Futbolcu kasten kendini yere atmazdı. Yani delikanlılık harmandı. Sporseverlerin futbol sevgisi en üst düzeyde seyretmekteydi. Günün koşullarına göre buraya kadar bir sorun yok ve her şey yolunda.

Sadece, hafta sonu oynanacak maçlarda ve özellikle derbylerde büyük sıkıntı yaşardık. Her maç değil de, derbyler o zaman da önemliydi bizim için. Bunları yazarken o günleri yaşadığımdan bazı anılarım mükerrer de olsa umurumda değil. Bu saatten sonra anılarla yaşamak, mutlu olmak amacım. Zaten yolumuzda biraz kısaldı. Bundan sonraki ömrüm nasıl geçerse geçsin. Münir Nurettin Selçuk üstadın da ruhu şad olsun!

Evet, hafta sonu bir derby izleyeceğiz, belli bir mekândayız ve karşımızda kocaman bir radyo. O dönem çok sempatik gözüküyordu. Neyse şimdi… Haberlerden sonra maç başlayacak ve sunucu Halit Kıvanç. Buraya kadar haberleri ve Halit Kıvanç’ın sesini net olarak duyduk. Halit Kıvanç’ın gençlik yıllarıydı ve bir süre de hâkimlik yapmıştı. Neyse, maç başladı ve müthiş bir cızırtı. Bir şey anlayana aşk olsun. Fakat herkes bir şey anlıyormuş gibi gözleri radyonun üzerinde. Sonucu almadan ya da duymadan radyonun başından ayrıldığımız çok olmuştur. Bu nasıl bir işkencedir? Hiç böyle bir işkence yaşadınız mı? Bu işkenceyi bizim kuşak doya-doya yaşadı ve hem de uzun yıllar yaşadı. Bir önceki kuşağa göre şanslı olduğumuzu söyleyebilirim.

Tekrar konumuza dönüyoruz. Hiçbir altyapın olmadan, planın programın bulunmadan, Avrupa maçlarını izleyip rakipleri tanımadan, başarılı olunacağını kim söyleyebilir? Özellikle, yeni nesil çok şanslı ve gıpta ediyorum. Çağın Teknolojisi zirvede ve onlarda alabildiğine yararlanıyorlar. Her evde iki üç Televizyon bulunmakta… Renkli görüntüler, paralı kanallar falan…

Arada bir futbolumuz üstünden ölü toprağını atıyor, ufku açılıyor ve de kangren olmuş yaralar temizleniyor ve bu operasyonların çok faydalı olduğunu da hemen belirtmeliyim. Bir Dünya Üçüncülüğü, Şampiyon Kulüpler Kupası üçüncülüğü, Bir UEFA Kupası Şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi çeyrek finali. Bu saydıklarım çalışmanın ve çağa ayak uydurmanın ürünüdür. Bu başarılar söke-söke kazanılmıştır. Başarıların devamlılığı olmalı. 3-1’lik bir Macar galibiyeti gibi olursa, istikrarlı olduğumuz söylenmez. Avrupalılar gibi çalışacağız, altyapılarımıza gereken önemi vereceğiz. Başka türlü onları yakalayamayız. Dökme suyla değirmen dönmez her zaman…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here