Misafir Umduğunu Değil, Bulduğunu…

1
345

Geçtiğimiz günlerde Almanya Başbakanı Angela Merkel, Berlin’de Hıristiyan Demokrat Öğrenciler Birliği’nin toplantısına konuk konuşmacı olarak katıldı. Öğrenciler Merkel’e teşekkür etmek için saksılı bir ‘zeytin ağacı fidanı’ hediye etti… Bayan Merkel, yüzünü iyice ekşitmiş limon yemekten sanmayın. Asıl surat asmasının nedeni her halinden anlaşılıyor…

Angela Merkel: “Bu ne ya! Böyle hediye mi olurmuş? AB’nin bunca ekonomik dertleriyle uğraşmak yetmezmiş gibi, yaşta hamallık yaptırıyorlar. Bizim Alman gençleri, yaptığım konuşmanın anısına elime zeytin ağacı fidanını tutuşturup sıvıştılar…

Zeytin ağacı fidanı, güya barışı simgeliyormuş… Dünyada barış kaldı mı ki? Baksanıza, masmavi dünyamızın her yerinden alev ve dumanlar yükseliyor. Adeta ‘ateş topu’na dönüşmüş. Sanki beş kıtada eş zamanlı “Dünya Olimpiyat Savaş Oyunları” düzenlenmiş. İnsanlar, birbirini yok etme yarışında… Barışın neredeyse nesli tükenecek, “Karaborsa”ya düşmüş… Hala barıştan söz ediliyor…

Neyse barış meselesini bir yana bırakalım. Düşünüyorum da, konuşmacı olarak katıldığım bu toplantı, Türkiye’de düzenlenseydi, bambaşka bir ilgi ve saygıyla karşılaşırdım.

Türk gençleri, saksıyı elime tutuşturmaz, kargoyla evimin adresine gönderirlerdi. Hatta bu gençler; Türklere uygulanan ‘vize’ ambargosuna rağmen, ambargoyu delecek bir yol bulur, saksıyı evimin kapısına kadar getirip teslim ederlerdi.

Zeytin fidanı, daha olgunlaşıp meyvesini verene kadar “kim ölür, kim kalır…” Bakımı uzun zaman alacağından, “astarı, yüzünden pahalı”ya patlayacak…

Hâlbuki bu gençler, zeytin fidanı yerine “zeytin dalı” uzatsalardı daha anlamlı olurdu. Ya da Noel Bayramı’nın yaklaştığı şu günlerde, süslenmiş ve rengârenk ışıklarla donatılmış görkemli bir “Noel Ağacı” hediye etselerdi makbule geçerdi.

Aklıma gelmişken şunu da ifade edeyim: Türk gençleri, Alman gençleri gibi “zeytin fidanı” hediye etmektense başka bir alternatif bulurlardı. Mesela 5 kavanoz zeytin, 10 litre has zeytinyağı, 2 kavanoz zeytin turşusu ve 2 şişe zeytinyağı şampuanını bir koliye yerleştirip “Acele Posta Servisi”yle (APS), adresime göndermeyi akıl ederlerdi.

İşte ben “cömertlik ve nezaket” diye buna derim. Türk misafirperverliğine her zaman hayran kalmışımdır. Eh ne yapalım, kısmette zeytin ağacı fidanı varmış. “Misafir umduğunu değil, bulduğu hediyeyi alır!” Son kararımı verdim. İlan ediyorum: Artık bundan böyle, sadece Türkiye’de düzenlenecek toplantılara konuşmacı olarak katılacağım.

1 YORUM

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here