İyiyim Diyebilmek Harika Bir Şey

0
23

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız? Teşekkür ederim bende iyiyim. İyiyim diyebilmek ne kadar harika bir şey biliyor musunuz? Ben deniz hep yeniden, yeniden öğreniyorum. Ve  kötü olmak  istiyorum bazen. Çünkü kötü olmayınca iyi olmanın anlamını çözemiyorum. Korkmayınca korkusuzluğu anlayamıyorum, uyuyamayınca uykunun önemini anlayamıyorum. Ve bu liste uzar gider. Bu durum ne yeni keşfedilmiş bir şeydir ne de kişiye özeldir. Onu özel kılan tek şey bunun ayrımında olmaktır. Bizler hayatı o kadar afra tafra yaşıyoruz ki, iyiyle kötüyü birbirine katmış yuvarlanıp duruyoruz. Yani en azından ben öyle algılıyorum, kulağım sağır çoğu zaman bedenimin sesine, yani hır hır gezerim, saatlerce boya yaparım başım döner kaldırma çökerim, bir ter boşalır üzerimden bazen, anında en ufak hücreme dek ıslanırım. Başım ağrır önümü göremem.

Ve böyle yaşayıp giderken başka bir tarz var mı bilemem. Oysa  var tabi. Buna kaliteli yaşam diyorlar herhalde? Yani gece “tamamdır” dedim “sabaha kalkamayacağım çok kötüyüm.” Hatta arkadaşım “of ya demişti” daha çok erken bu kadar üşütmek için. Demek bir de zamanı varmış hastalığın? Oysa ben hep davet beklediğini sanırdım.

Kesinlikle davetsiz gelmez benim gururlu ders vericilerim. Çokbilmiş acı çektirenlerim… Davetsiz gelmez bence onlar hiç kimseye de, bu yüzden “zaman mekân onların dışındadır” diye düşünüyorum. Neyse düşüne durmadan sabaha vardığımda pat ayaktayım. Balkon kapısını açıp güneşi içeri aldım (bu da garip bir şey ya.) Olmaz böyle şey. Başım dik, görüşüm net. Sıkıntı ya da bir hımbıllık işareti yok üzerimde. “aa ne güzel” diyorum. Ne güzel bakınca net görmek… Bedeninde bir hafiflik bir duruluk hissetmek? Ne güzel kulağında uğultusuz oturup yazını yazabilmek! Ya her şey ne güzel…

Ve bunları yazdıran neden aslında güzel olan ve sizinle paylaşmak istediğim, “farkında olmak  güzel, ayrımına varmak güzel…” İşte paylaşmak istediğim bu. Yaşamımızın farkında olmak!  Şu anda bir arap bülbülü var nerde bilmiyorum ama ıslık çalıyor o kadar neşeli ki o kadar güzel ki sesi anlatmam ne çapkın bu yaratık ya, beni bile baştan çıkarabiliyor. Kalkıp bir bakayım nerden geliyor sesi.  Bakındım güneşli balkonlara sokağa, ağaç diye bir şey yok ki nerde bu güzellik?

Tam oturdum yine başladı  nereye  gizlenmiş ki? Nerde olursa olsun  belki içimden geliyor belki bir ödüldür cıvıltısı, akşamın sabır sınavına karşılık? Olmaz mı?  İşte belki bunları yazdıran  bu aşk? Ve bunu paylaşmak istedim. Çünkü eğer ayrımında olmazsak  aşkın, güzelin, sağlığın, sevginin, birliğin, berberliğin ne anlamı var ki yaşamın? Aşık  Veysel’in dediği  gibi, “Güzelliğin  on par’ etmez / bu  bendeki aşk olmasa / eğlenecek yer bulamam / gönlümdeki köşk olmasa…

Öyle görünüyor ki bu sabah köşkteyim ve eğleniyorum kendimce  her şeye rağmen. Ve yarın sabah Allah izin verirse Berke’nin  köşküne davetliyim. Ne çapkın ya yine ıslık çalıyor. Ve aklıma bir şeyler geliyor. Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

-Minik Bir Öykü-
Akıl Şeytanı Yener

Dün deniz kenarında bir kafede oturmuş ağabeyimle, verdiğimiz siparişleri beklerken bir yandan da balık tutan insanları  seyrediyorduk. Rüzgar hafif  ve nemliydi. Arada bir ellerime nem taneleri düşüyordu. Kırağı gibi? Güneş bir türlü özgürce  gösterememişti cemalini. Bir bulut  sürekli önünde duruyordu. Ama o ne duruş. Bulutun üst tarafına yansıyan güneşin eşsiz güzelliği lal ediyor dilimizi. Alev, alev yanan  tonlarca  pamuk sanki…

Ve balıkçı motorları, biri gelirken diğeri gidiyor. Homur, homur. “Güzel olmalı balıkçılık” diyorum. Deniz güven veriyor sanki onlara kayıp giderken üzerinde. “Ama zor” diyor abim ve denize asla güvenilmez.”

Gözlerimiz ilerde aklımız anılarda.. “Eskiden iskeleden suya para atardık ve onu bulmak için suya dalardık” diyor abim. Arkamdan tatlı bir ses “size bir öykü anlatayım” diyor. İster istemez  dönüyorum, gözüm balıkçı motorlarının bıraktığı izlerde. Kulağım arkamdan gelen tatlı sese kilitleniyor… Ve bir gülümseme yayılıyor  yüzüme duyduklarımdan…

Bir gün bir adam şeytana takıyor kafayı ve onu tutup hapsetmek için aylarca yıllarca uğraşıyor. Nihayet  sonunda onu bir şişeye hapsetmeyi başarıyor. Şişenin kapağını sıkıca  kapatıp kaçmasını önlemeye çalışıyor.

Ve bir gün şehir dışına çıkması gerekiyor. Eşine sakın şişenin kapağını açma diye sıkı sıkı tembihliyor. Ancak kadın çok merek ediyor. “Bu şişede ne var acaba” diye. Birkaç gün sabrediyor. Sonunda kapağı açıveriyor. Açması ile karşısında şeytanı görmesi bir oluyor. “Sen kimsin?” diyor. “Ben şeytanım. Eşin beni hapsetmişti. Ama ben senin sayende kurtuldum” diyor.

Kadın “İnanmıyorum sen şeytan olamazsın. Bana şeytan olduğunu  kanıtla” diyor. “Nasıl  yani” diye soruyor şeytan. “Şişenin içine gir de göreyim o zaman inanırım” diyor. Şeytan şişeye giriyor. Ve hemen kadın şişenin kapağını sıkıca kapatıyor. Şeytan içerde dövünüyorken kadın gülümseyerek; “Akıl şeytanı yendi…” diyor…

Günün Şiiri

Güzelliğin On Par’Etmez

Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa

Tabirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yareme
İsmin yayılmaz aleme
Aşıklarda meşk olmasa

Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk’a olmasa

Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Aşık ve maşuk olmasa

Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı VEYSEL adı
O sana aşık olmasa.

Aşık Veysel

Bölüşün Dünyayı

Alın bu dünyayı! diye seslendi bir gün Zeus göklerinden
İnsanlara; alın, sizin olsun artık.
Armağanım olsun sizlere bu mülk, bu toprak;
Ama kardeşçe bölüşün aranızda.
Koştu eli ayağı tutan, kendine bir pay için,

İşe sarıldı herkes, genciyle yaşlısıyla.
Çiftçi ürünlerini kaptı tarlaların,
Ava koyuldu asilzade ormanların içinde.
Ambarlarının aldığı kadar aldı tüccar,
En iyi yıllanmış şarabı seçti rahip kendisine.

Kralsa, tuttu köprü başlarını, yol kavşaklarını,
Benimdir, dedi, her şeyin onda biri.
Bu bölüşme çoktan bitmiş, geçmişti ki nice zaman,
Şair çıkageldi, çok çok uzaklardan;
Ama hiçbir şey kalmamıştı hiçbir tarafta,

Ve bir sahibi vardı her şeyin de.
Eyvah! Unutacak mıydın beni böyle hepsi içinde?
Beni, en sadık oğlunu senin?
Diye dövündü, yakındı, haykırdı uzun uzun,
Attı sonra kendini tahtın önüne.

Gezip durursan böyle hayaller ülkesinde,
Dedi Tanrı, söz söyleme artık sonra bana.
Neredeydin peki dünya paylaşılırken?
Yanındaydım oldu cevabı şairin.
Gözüm yüzündeydi,

Kulağım göklerinin ahenginde;
Sarhoştu ruhum ışığından, affet!
Unuttu her şeyini yeryüzünün.
Ne yapmalı şimdi? dedi Zeus, – dünyamız gitti elden,
Ne tarlalar, ne ormanlar, ne de kırlar benim artık.

Ama yaşamak istersen gökte benimle,
Açık olacak o sana her gelişinde
Friedrich SCHİLLER-Çeviri: Vural ÜLKÜ

Günün Fıkrası

Mutlu Evlilik

Adam gözlerini açarken zorlanıyordu. İlk gördüğü komidinin üzerindeki bir kutu aspirin ve bir bardak suydu. Ayaklandı ve yatağının üzerine oturdu. Etrafına bakarken, dürülü ütülenmiş kıyafetleri gözüne ilişti. Yatak odası toplanmış ve tertemiz olmuş. Aspirini eline alırken karısının bırakmış olduğu bir notu fark etti: “Aşkım, kahvaltın mutfakta hazır, ben evden erken çıktım, alışverişteyim. Seni seviyorum”

Mutfağa doğru yöneldi. Gerçekten de kahvaltısı hazırdı ve gazetesi de masanın üzerindeydi. Oğlu da oturmuş kahvaltısını ediyordu. Babası oğluna sordu: “Oğlum, dün gece neler oldu?” Oğlu: “Ya baba, sorma, sen dün gece saat 3´e doğru eve geldin, zil zurna sarhoştun, neredeyse baygın bir şekildeydin. Bütün mobilyalara vurdun, ortalığı kırıp döktün, salona kustun ve nerdeyse kapıya doğru giderken gözünü çarpıp kör ediyordun…”

Babası şaşkın: “Peki oğlum, neden ortalık toplu ve kahvaltım hazır masada?” Oğlu: “Ha bunlar mı? Annem seni yatak odasına sürükleyip yatağa attı, ama tam pantolonunu çıkarırken, “Çek ellerini pis kadın, benim mutlu bir evliliğim var” dedin.

Günün Sözü

Zekanın sakıncası, insanı devamlı surette bir şeyler öğrenmeye zorlamasıdır.
Bernard SHAW

Bazı insanlar, ev köpekleri gibi, yamandıkları kapıdan ayrılmazlar.
DOSTOYEVSKİ

Bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur.
Honore de BALZAC

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here