İşte Bahar Bayramı ve Üçlemesi…

0
72

Karşımda  inşaat işçileri güneş altında çalışıyor. Etrafımda ev kadınları temizlik yapıyor ve alerji canımı okuyor.

Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Elektirler kesilmişti sabah uyandığımda. Bu yüzden etraf sessizdi ancak kuşlar cıvıldıyordu her zamanki gibi. Valla ister sinirlerin bozuk diyin ister kuş düşmanı hiç umurumda değil. Bu serçelerin öyle sabit  hiç durmadan  cik ciklemeleri sonsuz sabrımı sonsuza dek zorlayacak gibi. Zaten bahar zorlu bir mevsim ben deniz için ve benim gibi olanlar için birde bu kuşların sabit cik cikleri yok mu? İçimden, yeminle, bu mevsimin gelmişine geleceğine verip veriştirmek geliyor. Herkes bahar şiirleri yazar kuşlu börtü böcekli, aşklı meşkli, biz nerdeyse ağıtlar düzeceğiz, birde bilsek birkaç tane küfür onu da iliştireceğiz. Hoş bu yazdıklarımda en az küfür gibi geliyor ya ben denize o da başka… Şimdi diyeceksiniz ki “bu nasıl bir sinirli uyanış?” Yok yeminle sinirli uyanmadım çünkü hapşırıp durmaktan ve sürekli akan burnumdan gözlerimden ve hır hırı ciğerlerimden zaten uyumadım ki uyanayım… Ama buna rağmen tam sabaha doğru dalacağım; bu aptal kuşlar penceremde!!! Eh yine dertlenmedim, ölür müsün, öldür müsün demedim. Başka ses yok en azından  ne evde ne apartmanda bunun nedeninin hemen anladım çok şükür elektrik yok!! Ahh keşke hiç gelmeseydi. Ama geldi ve bütün apartmandakiler, bizim ve çevremizdekilerin elektrik makineleri su motorları birden başladı çalışmaya nasıl bir gürültü bu anlatamam!! Birde kalktım baktım. Ağrır hımbıl halılar balkonlardan sarkıyor. Of off buharlaşıp yok olsam bu alemden!!! Ne yapacağımı düşünürken kara, kara çatı katına sığınıyorum, her tarafı kapatıyorum mümkünse hiçbir ses kulağıma çarpmasın hatta nefes almasın doğa, her taraf karanlık olsun falan… Baktım, baya bir sinirlerim gergin (çok şükür kendimin ayrımdayım, ama nasıl gergin olmasın sinirlerim nerdeyse üş aydır bu durumdayım) Elime bir mizah dergisi alıp birazcık neşeleneyim dedim böylece kendime de bir iyilik yapmış olurum… Sonra güneş altındaki maydanozlarım nanelerim ve ağaçlarım geldi  aklıma azıcık sakinleştim ya. Hemen kalkıp onları selamladım ve bana aldırmalarını kulaklarına fısıldadım. Aslında baharla kavgam yok dedim ses gürültü bozuyor ben denizi dedim. İnandılar mı bilmiyorum ama en azından serin su ile yapraklarını yıkadığım için çokta üzerinde durmamışlardır…

Gözüm karşı ki binaya ilişiyor bugün 1 Mayıs işçi bayramı değil mi? Evet. Ama o binada çalışan işçiler güneş altında bu günde çalışıyorlar bir diğerine baktım onlarda çalışıyor. Bende hapşı tıkşılardan soluk alabildiğim aralarda çalışıyorum ve bu kadınlar her zaman ezildiklerinden dem vuran kadınlar. Tamda bu bahar sabahı temizlik işindeler hem de ne en ağırından gerçek ağır işçiler onlar zaten. Ve şu anda yurdun her köşesinde onların adına nutuk ve slogan  atanlar, halay çekip oynayanlar var. Nasıl bir şey bu? Polisle çatışıyorlardır bile.

Ve aslında ailesi ile rahat bir gün düşü bile kuramayan birçok poliste onlar için, bizim için sokakta bu gün. Ve toplanacak yer beğenmeyeler ve toplanmak için araç temin edemeyenler nasıl bir araya gelmek için uğraşıyorlardır kim bilir? Okuduğuma göre bu sabah metro ve otobüslerin bazıları çalışmıyormuş İstanbul’da. Herkes kendine göre önlem almış ya kavga gürültü çıkmaması için?

Ve bütün bunlar bugün  çiçek ve işçi bayramı olduğu içinmiş. Ve neymiş bugün bahar bayramı şaka gibi. İskenderun’da sakinlik hüküm sürüyor sanırım, müzik var rüzgar getiriyor kulağıma dek. Acaba bu çalışkan köle ruhlu ev kadınları halıları ile kafayı bozduklarından bu sesleri duyabiliyorlar mı? Karşıdaki apartmanda çalışan işçilerin kulağına da esiyor mu bu müzik sesi? Ama biliyorum onlarında hepimizin de derdi ortak. Başlarında beyaz kasketleri üzerlerinde beyaz atlet fanilaları yüzlerinden akan terleri yenleri ile silerken bu günkü  ücretlerinin ödenip ödenmeyeceğini düşünüyorlardır inşaat işçileri ve temizlik işçileri de günlüklerini tam alıp  almayacaklarını, kolay mı halı ve cam silmek? Her iki iş kolunda da çalışanlar sigortasız çalışıyor çok büyük bir olasılıkla. Ve onlar günlüklerini düşünürken kendi evlerinde uğraşan ev kadınları öğlen yemeğini düşünüyordur. Dışarıdan yemek getirmek daha kolay gelecek kuşkusuz. Yemeği getiren çocuğunda bugün kendi bayramında tatil yapamayacağını hiç düşünmeden… Zaten o çocukta bunun ayrımında mı acaba? Büyükler onun adına konuşurken ve ben deniz onları düşünürken bir yandan kazasız belasız bu günkü yazıyı tamamlamayı ve göndermeyi kuruyorum. İlyas’la Zeki’nin de derdi aynı sokakta muhabirlik yapan arkadaşlarımızın da…

Neşeli değil bu günkü yazım ama size kıyamam tabi, bu yüzden çok güzel bahar şiirleri ile süsledim  onu. Bütün emekçiler için. Ve emekçiler için konuşan başka emekçiler için…

Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım diyorum sevgili okuyucularım. Bugün yanlış hesaplamadıysam 80 gün oldu şehit haberi gelmedi, yalnız bununla mutlu olmaya değmez mi? Ve düşündürmez mi neden şimdiye dek olmadı? Ama bugün bahar düşünmeyelim yalnızca şiir okuyalım ve sevinelim. Yase

BAHAR GÜLÜ

Akşamdı adı bahar mı gül mü güz mü ilk görüşte gülmeye başlamıştı biraz dalgın sesi titrek selam vermemiştim oysa belki de kırdım istemeyerek hızlı-hızlı yürüyordu kaşını almış dudağını boyamıştı yüzü sonbahar hüznü güneşe benziyordu gülüşü birden bire geldi beklemiyordum keskin bir bıçak gibi saplandı aklıma hep böyle cana yakın mı bakar acaba? Akşamdı uzak bir deniz kenarında oturmuş efkâr yakıyordum karanlık tutmuştu yolları kim bilir kimin boynundaydı kolları gecelerdir kötümserdim sakallarımı uzatmış durup-durup uzakları dinlemiştim

Belki de bir zehirli göz tarafından zehirlenmiştim telefonu geldi aniden dilinde kelimeler bir şeyler söylüyordu dilinde kelimeler silerek bilmeyerek bir şeyler söylüyordu gülerek Yaz geçti kış geçti benden bir bahar geçti ben bahardan geçmedim

Akşamdı uyanıktım yatağımda oturuyordum istanbul mışıl mışıl uyuyordu. Şimdi ne yapıyordu ne yemiş ne içmişti nerede dans etmişti gözleri dolu muydu yoksa düşleri dolu muydu neyse neyse bunları düşünmek istemiyordum kanıma girmişti bir kere sanki başı göğsümde eli elimdeydi.

Yaşamak sevmekten geçer diyerek belkide sevdim isteyerek… Sabahtı o yoktu ben yıkılıp gitmiştim bir daha ne zaman nerede ne olacağımızı ikimizde bilmiyorduk. Belki yeni başlayacaktık belki hiç başlamayacaktık belki de başlayıp bitirmiştik

Belki de

Belki de…

Nazım HİKMET

Günün Şiiri

Bülbül Ne Yatarsın Bahar Erişti

Bülbül ne yatarsın bahar erişti
Ulu sular göl olduğu zamandır
Kat kat oldu gül yaprağa karıştı
Gene bülbül kul olduğu zamandır

Gene bahar oldu açıldı güller
Figana başladı gene bülbüller
Başka bir hal olup açtı sümbüller
Aşıkların del’olduğu zamandır

Gene bülbül bilir gülün halinden
Yeter deli oldum yarin elinden
Aşık aşıp gelir yaya belinden
Yardan bize gel olduğu zamandır

Gene geldi türlü baharlar bağlar
Bülbül figan edip kamuyu dağlar
Türlü çiçeklerle bezenmiş dağlar
Ulu dağlar yol olduğu zamandır

Karac’oğlan der ki geçti çağlarım
Meyve vermez oldu gönül bağlarım
Aklıma geldikçe durmaz ağlarım
Gözüm yaşı sel olduğu zamandır

KARACAOĞLAN

Evvel Bahar Yaz Ayların

Evvel bahar yaz ayların çatıldı
Paralandı bulut göğe atıldı
Akan sular kar buz oldu tutuldu
Dalgalanıp göller ağlamasın mı

Yaz gelir de yazı yaban yurd olur
Her yerde de bir alıcı kurd olur
O yaşında kızlar gonca gül olur
Vakit geçen güller ağlamasın mı

Hey der Karacaoğlan bahar erişti
Meyvasın dermeden gazelin düştü
Yüklendi barhanam kervanım göçtü
Tozu kalkan yollar ağlamasın mı

KARACAOĞLAN

 

GİDEN

Camların üstünde gece ve kar.
Bembeyaz karanlıkta parlıyan raylar –
uzaklaşılıp kavuşulmamayı hatırlatıyor.
İstasyonun
üçüncü mevki bekleme salonunda
siyah başörtülü,
çıplak ayaklı bir çocuk yatıyor.
Ben dolaşıyorum…
Gece ve kar – pencerelerde.
Bir şarkı söylüyorlar içerde.
Bu, giden kardeşimin en sevdiği şarkıydı.
En sevdiği şarkı…
En sevdiği…
En……
Kardeşler, bakmayın gözlerime
ağlamak geliyor içimden…
Bembeyaz karanlıkta parlıyan raylar –
uzaklaşılıp kavuşulmamayı hatırlatıyor.
İstasyonun
üçüncü mevki bekleme salonunda
siyah başörtülü,
çıplak ayaklı bir çocuk yatıyor..
Gece ve kar pencerelerde.
Bir şarkı söylüyorlar içerde!..

Nâzım HİKMET

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here