Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Kaç zamandır zoraki yazılar yazıyorum. Canım sıkkın ve bıkkın. Atasözleri asla boşa söylenmemiştir. “Her ülke hak ettiği gibi yönetilir ”sözü örneğin. Millet özgür iradesi ile gitti oyunu kullandı ve seçimini yaptı. “Ben böyle yönetilmek istiyorum” dedi ve işi bitirdi. Artık kimseye ve hiçbir şeye itiraz etmemesi gerekir bu durumda. Ve ona dayatılanlara “baş tacı” (son günlerde moda söz) demek zorunda.
Geçenlerde seçimden önce, kim bir milyon ister yarışmasını izliyordum. Hala etkisindeyim, günlerce uykum kaçtı, iştahım kesildi, her yemeğe oturduğumda boğazıma gözyaşlarım düğümlendi. Yarışmacı orta yaşta bir baba, işsiz güçsüz, dalgın iş peşinde koşuyor. Tanışma faslından sonra çocuğu üniversitede okuyor ve yurtta kalıyormuş. “Ama şu saatte eve dönüyor oğlum çünkü yurt parasından 50 TL eksik dedi yurda almıyorlar.” Bütün salon birden sus pus oldu. Yarışmayı sunan “şimdi inşallah o paranın çoğunu kazanırsınız” dedi. Ve kazandı. Ancak daha çoğunu da kazanabilirdi ama o riske girmek istemedi. Sevinçli ve kırgın ayrıldı yarışmadan. Ya da kendim öyle olduğum için onu da öyle sanmış olabilirim? Düşünüyorum çocuğu için gösterdiği bu özgüven her şeye değer. Ancak bu özgüveni gösteremeyen ve yarışmada yanıt verecek bilgisi ve olanağı olmayan ve yoksulluğun sınırlarını zorlayanlar? Görmediğimiz ve tahmin edemeyeceğimiz kadar çok. En azından konuştuğumuz gördüğümüz ve elimizi uzatmak istediklerimizden bildiğimiz kadarı ile.
Ve üniversite bitirmiş işsiz gençler! En basit işte bile çalışmaya hazır ancak Suriyelilerle rekabet etmek zorunda bırakılanlar, iş yerlerini kaptanlar? Bizim tuzumuz kuru demekten nefret ediyorum. Çok şükür ihtiyacımız yok hayatımızı yaşıyoruz ancak daha güzelini yaşayabilme olanağımız varken bizden madden aşağıda olanları düşündüğümüzden onu yaşayamıyoruz. Ve bu bilinçle oyumuzu kullanıyoruz. Ve doğal olarak hepimizin oy kullanırken kendince nedenleri vardır. Ve biz her oya ve sahibine saygılıyız herkes kendi seçimini yaptı kendince. Ve sonuçlarına katlanması gerekir. Biz yaşamımıza aynen devam ediyoruz. Ancak acaba yanlış mı yapıyoruz, yaşamak istediklerimizi yaşamadığımız için diye de içimizden geçirmiyor değiliz artık. Çünkü biz alın terimizle çalışıyoruz ve çalışmalarımızın karşılığı olan refah yaşamı yaşamıyoruz başkaları yaşamıyor diye şimdiye dek bu doğruydu ama artık doğru mu bilemiyorum?
& & & & &
Ve siyasi partilerde değişim şart. Yenilenmek ve sıyrılmak zorundalar artık bildik ve sürekli olan politikalarından. Ve milliyetçiliğin tek elde olduğunu sanmıyorum. Çünkü bu ülkede yaşayan her fert milliyetçidir. Kafatasçı değil, ayrımcı gayrımcı değil Atatürk milliyetçisidir. Yani milliyetçiliğin kaydığı yok benim görüşüme göre. Ve Hatay’ın çıkardığı bütün milletvekillerinin yolu açık olsun diyorum. Çoğu tanıdık ve değerli insanlar, ait oldukları partiler onları bağlar kuşkusuz, biz onu görmüyoruz. Bizim işimiz insan parti değil.
Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte ayrımsız gayrımsız her zaman olduğu ve olacağı gibi. Yase
& & & & &
İYİ HABER
Arjantinli ünlü golfçü Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı. Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın, başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi olanaksızdı.
Kadının anlattığı öykü de Vincenzo’yu çok etkilemişti, hemen cebinden bir kalem çıkarttı ve turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı çek defterine. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona; “Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın” dedi.
Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, profesyonel golf derneğinin bir görevlisi yanına gelerek; “Otoparktaki görevli çocuklar geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanınıza bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunuzu söylediler bana” dedi. De Vincenzo, evet anlamında başını salladı. “evet” dedi.
Görevli, “Size bir haberim var. O kadın bir sahtekardır. Üstelik hasta bir çocuğu da yok. Sizi fena halde kandırmış arkadaşım. “De vincenzo; “Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu?” Dedi. “Hayır, yok” dedi görevli. “İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber” dedi, De Vincenzo.
& & & & &
İKİ SORU
Eflatun´a iki soru sormuşlar: Birincisi; “İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir?
Eflatun tek tek sıralamış: “Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler. Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”
Sıra gelmiş ikinci soruya; “Peki sen ne öneriyorsun?”
Bilge yine sıralamış: “Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli Olan; Hayatta En Çok Şeye Sahip Olmak Değil, En Az Şeye İhtiyaç Duymaktır. Üzülme can Doğruysan zarar gördüm deme Bil ki iyiler mutlaka kazanır.”
& & & & &
Hz. Mevlana
Mutluyum!.. Çünkü yol yakınken dönüşlerim var… Huzuruma şaşırmayın!.. Çünkü yarı yolda duranlardan, koşar adım gitmişliğim var… Kızmayın aşktan caymışlığıma, benim karşıdan tanımama gibi bir özrüm var… Gelsin hayat bildiği gibi, elinde ne varsa hayata dair. Ötesi hiç bir şey ya da vesair… Gerisi MİSAFİR!..
Günün Şiiri
Yalnız Değiliz
Bir ufka vardık ki artık
Yalnız değiliz sevgilim.
Gerçi gece uzun,
Gece karanlık
Ama bütün korkulardan uzak.
Bir sevdadır böylesine yaşamak,
Tek başına
Ölüme bir soluk kala,
Tek başına
Zindanda yatarken bile,
Asla yalnız kalmamak.
Şafakları ben balığa çıkarım
Akan akmayan sularda
Benim, bütün tezgahlarda paydosa giden
Bir bahar akşamı dünyada.
Ben dört duvar arasında değilim
Pirinçte, pamukta ve tütündeyim,
Karacadağ, Çukurova ve Cibalide.
Zehirli kör yılanları
Ve sıtmasıyla
Gün yirmidört saat insan avında
Karacadağda çeltikler.
Bir kız çocuğunun gözyaşı gibi
– Ayak bileklerinde bir dizi boncuk,
Sol omzunda nazarlık,
Dağ başında unutulmuş üşümüş,
Minicik bir aşiret kızının –
Damla-damla, berrak olur pirinci.
Kamyonlarla, katır kervanlarıyla
Beyler sofrasına gider…
Çukurovam,
Kundağımız, kefen bezimiz
Kanı esmer, yüzü ak.
Sıcağında sabır taşları çatlar,
Çatlamaz ırgadın yüreği.
Dilerse buluttan ak,
Köpükten yumuşak verir pamuğu.
Külhan, kavgacıdır delikanlısı,
Ünlü mahpushanelerinde Anadolu’mun
En çok Çukurovalılar mahpustur,
Dostuna yarasını gösterir gibi,
Bir salkım söğüde su verir gibi,
Öyle içten
Öyle derin,
Türkü söylemek, küfretmek,
Çukurova yiğidine mahsustur…
Tütünü bilir misin?
“Kız saçı” demiş zeybekler,
Su içmez her damardan,
Yerini kolay beğenmez,
Üşür
Naz eder,
Darılır
İki parmak arasında kıyılmış,
Bir parçası var kalbimin
İncecik, ak kağıtlara sarılır,
Dar vakit yanar da verir kendini.
Dostun susan dudağına…
Sokaklardan,
Kıyılardan,
Gök mavisinden,
Ekmeğinden,
Canevinden ayrı düşmeye
Yani bütün hasretlerin kahrına
Ve zehrine çaresiz kalmaların,
İlk nefesi Hızır gibi yetişir
Cibalide sarılan cıgaranın…
Tütün isçileri yoksul,
Tütün işçileri yorgun,
Ama yiğit
Pırıl – pırıl namuslu.
Namı gitmiş deryaların ardına
Vatanımın bir umudu…
Ahmed Arif
Günün Fıkrası
Hazine
Bir gün Temel ormanda gezinirken bir hazine bulur. Hazineyi gömer. Gömdüğü yerin üstüne bir tabela koyar. Tabelanın üstüne “burada hazine yoktur!” yazar. Ormana giden Dursun hazine olduğunu anlar hazineyi alır. Bir tabela çakar tabelanın üstüne “Bu hazineyi Tursun almadi” yazar.
Günün Sözü
Az gelişmiş demokrasilerde vaatler yalnızca onlara inananları bağlar, vaatleri yapanları değil.
Oscar WİLDE