Hepimiz, Hepimiz İçin…

0
76

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Hatay her ne kadar günlük yaşama döndü gibi görünüyorsa da hiç birimiz artık eskisi gibi değiliz. İçimiz acı ile dolu. Ve istemesek de bir yığın yanıtsız soru kafamızı sürekli allak bullak ediyor. Uykularımız kaçtı, kaçmadığı zamanda gözümüzü kapatır kapatmaz karabasanlar gecemizi cehenneme  çeviriyor.  Çünkü biz Hatay halkı olarak, emperyalist, ırkçı, ayrımcı, karanlık güçlerin her zaman korkulu rüyası olmakla birlikte hedef tahtası olmuşuzdur… Dik duruşumuz, her şeye rağmen kardeşlik ve dayanışma içinde olmamız ve defalarca denedikleri halde can yakan oyunlarına gelmememiz onları çileden çıkarıyor. Ve korkularını kamçılıyor. İnsanlar korktukları an vahşileşirler ve zarar vermek isterler. Ve işte Hatay’daki bu birlik beraberlik, sevgi ve saygı ortamı onlar için her zaman bir tehdit unsuru olmuştur. Ve şanslarını sürekli denemekten vazgeçmiyorlar, geçmeyeceklerde. Ama boşuna gayret ediyorlar. Çünkü bizim asırlara dayanan bir dayanışma ve kardeşlik ruhumuz var. Arada birkaç ot olabilir ama bu genel tabloyu etkilemez ve Allah’ın izni ile Hatay her zaman bu oyunları bozacak güçte ve kuvvette olacaktır. Buradaki halkı birbirine kırdırma düşüncesi taşıyanlar bundan vazgeçsinler. Suriye’de insanların ciğerlerini yiyerek  ve …..ların hepsininkini sökeceğim diye tehditler savurarak twitırda poz veren vahşi, ancak bize geçmişi Peygamber efendimizin, amacısının savaş meydanında ciğerini ve kalbini sökerek yiyen münafıkları ve insanlık dışı yaratıkları anımsatır ki peygamber efendimiz o muhteşem büyüklüğü ile daha sonra onların pişmanlıklarını kabul etmiş işte biz o peygamberin tabasıyız. Kötülüğe, kötülükle karşılık vermeyiz. Tenezzül bile etmeyiz. Ama midemiz bulanıyor çok bulanıyor hem de… Bizden korksunlar gücümüz imanımızdan geliyor çünkü.

& & & & &

Ve  yayın yasağı olduğu zamanlarda netteki haberler tavan yapıyordu. Örneğin X gazetesinin yazarı Hakan Albayrak yazısını çoğunuz okumuşsunuzdur. Daha cesetler toplanıp mezara girmeden kaleme alınan bu yazı çoğumuzu çok fazla incitmiştir. Sanki Reyhanlıdaki patlamanın, parçalara ayrılmış cesetlerin müsebbibi Reyhanlılarmış gibi yansıtılmıştı. Daha bir gün geçmemişti aradan herkesin acısı göğe yükseliyordu, korkusu ve telaşı da. Yazar her ne  hikmetse olay günü ortalıkta görünmeyen Suriyelileri mağdur, yerli halkı da adeta Neo Nazi olarak göstermişti, yazıyı tüylerim diken, diken, yüreğim buz gibi bir el tarafından sıkılıyormuş gibi okudum ve çok üzüldüm nasıl böyle bir yazı kaleme alınır diye düşündüm. Münferit olaylar belki olmuştur o ruh hali ile kabul ederim ama özelikle baltalı saldırılar falan gözümle görsem inanmam. Düşünüyorum da. Daha duygularımız isyanımız taptazeyken ya aramızda bu yazıya inanıp meydanlara inen olsaydı, olaylar büyüseydi. Biz acımızı haykıran yazılar yazdık. Bir çok arkadaşımız vardı, dostumuz yakınımız vardı patlamada hayatını kaybeden, yaralanan ama yayınlayamadık bile o yazıları. Ama Bay Albayrak Neo Nazi yazıları yazabildi. Ve daha sonra tepkilerden dolayı “haddini aşan yazılar ya da söylemler olduysa özür dilerim” diyerek geri adım attı. Ne denir? Bilmiyorum?

Ve yeniden ve daha güçlü söylüyorum. Hatay’da ki birlik ve beraberliği kurcalayan karanlık güçler bu  oyunlarından vazgeçmeyecekler biliyorum ama Hatay her defasında daha sıkı sarılarak  birbirine bu alçak sefil oyunlara geçit vermeyecektir. Allah’ın izni ile. Çünkü Hatay Atatürk’ün davası idi. Dedelerimiz ve babamız Atatürk’ün davasına sahip çıkıp Hatay’ı ana topraklara katmıştır. Hiç kimse her hangi bir şey için zorlanmamış baskı görmemiş. Türkiye Cumhuriyetini kabul etmeyen çekip gitmiş kalanlarsa davaya son nefeslerine dek sahip çıkmışlardır.  Biz son nefsine dek sahip çıkanlardanız bu yüzden bizi kışkırtmaya kimsenin gücü yetmez.  Boşuna enerjilerini harcamasınlar.

Ve sevgili okuyucularım terör nerden gelirse gelsin lanetlenmeyi hak ediyor. Ve bizde her türlüsünü lanetliyoruz. Hepimiz Reyhanlılıyız. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için… Olayda canını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilerken kalanlara da baş sağlığı sabır ve dayanma gücü ve sağduyu diliyoruz…

& & & & &

İskenderun 1. Heykel Sempozyumu 

Ve sevgili okuyucularım, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını kutladığımız bu günlerde içimiz Atatürk sevgisi ile kıpır kıpırken tamda onun ölümsüz sözüne uygun olarak. Uluslar arası heykel sempozyumunun ilki dün İskenderun’da törenlerle açıldı. Peki ama neydi bize her zaman yoldaş olan sözü büyük önderimizin? “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözü kuşkusuz. Kaç zamandır yürüyüş yaparken hazırlıkları izliyorum. Dalgın düşünceli ve ketum düşünceliydim sürekli çünkü gençlik yürüyüşü kalabalık değildi.  Halkta coşku bulamamıştım herkes yalnızca bayram tatilindeydi. Ve Reyhanlı olayları sanki hiç yaşanmamış? Sahil demişken hemen söyleyeyim 3. no’lu belediye tesislerinin yanında bir yığın balya var, naylonlar içinde, karoymuş onlar  yakından bakınca anladım. O naylonlu balyaların arasında halk mangal yakmış et pişiriyor. Allah korusun bir kıvılcım o naylonları anında  yakmaya yeter. Ve pikniği anlıyorum sahilde, çok anlamak istemiyorum ama yinede anlıyorum çünkü insanları seviyorum ama onlarda kendilerini sevsinler istiyorum. Çünkü o çimler o sahil hepimizin ve onlara bir zarar gelirse önce onları kullananlara gelir değil mi? Onlar çünkü piknik yapıyor. Gecenin geç saatlerine dek orada yatanlarda var. İlk başta orayı temiz tutmak ve mangal gibi tehlikeli ve kokulu şeylerden korumak onların görevi olmalı değil mi? Bu görüntü düşündürdü bizi. Ve uyarmak istedik yeri gelmişken. El sıkarak, çekirdek çitleyip yere atanları uyaran genç ve kibar belediye memuru arkadaşları. Gözlerinizi iyi açın. Ve mümkünse mangala izin vermeyin. Mangal için çok güzel mesire yerlerimiz var. Oralara gitsinler kırmadan incitmeden söyleyin.  Yol gösterin  olmaz mı?

Ve gelelim ilki dün açılan uluslar arası sempozyuma. Ne güzel halkla iç içe çalışacaklar. Geçen yıl “sokakta sanat günlerimiz” vardı anımsarsınız. Yine bir bayramdı. 23 Nisan egemenlik ve  çocuk bayramı, bizde ne güzel halkla iç içe ebru yapmıştık. Heykel yontmuş, sabun kesmiştik. Ve ömrümüzün en güzel faaliyetiydi. Ve zamanıydı o zamanlar.  Şimdide İspanya, Fransa, Romanya, Gürcistan, Almanya ve Türkiye’den toplam 11 uluslararası heykel sanatçısının eserlerini halkla iç içe gerçekleştireceği 1. İskenderun Uluslararası heykel sempozyumu başlamış…

Tabipler Birliği eski Başkanı Dr. Füsun Sayek’i anmak amacıyla her yıl Ağustos ayında İskenderun Arsuz yöresinde düzenlenen Füsun Sayek Sağlık ve Kültür etkinliklerinin bir uzantısı olarak İskenderun Belediyesinin katkılarıyla yapılan bu etkinlik 17 Mayıs – 17 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek, sanatçılar İskenderun’a 10 değişik heykel armağan edecek. Çok heyecan verici bir olay. Kendi hesabıma her gün orada olacağım. Hayat damarlarım sürekli açık kalsın diye.  Bu güzel olaya ev sahipliği yapan Prof. Dr. İskender Sayek, Uluslararası heykel sempozyumunun İskenderun’da ilk defa düzenlendiğini belirterek “Füsun Sayek Sağlık ve Kültür etkinliklerinin ile İskenderun Belediyesinin destekleriyle yürüttüğü bir proje. 11 sanatçı bir ay sürede toplum içerisinde heykel yapacak. Toplumla bir etkileşim içerisinde, toplumu biraz sanata duyarlaştırma, heykel sanatını biraz daha ön plana çıkarma amacıyla yapılan bir sempozyum” dedi.

Sempozyumun akademik olduğunun altını çizen Prof. Dr. İskender Sayek, İskenderun dokusuna uygun heykeller yapacaklarını ve o heykellerin şehre bağışlanacağını, burada kalıcı bir açık hava sergisi şeklinde bu heykellerin sergileneceğini söyledi.

İskenderun Belediye Başkan Yardımcısı M. Emin Dönmezer de, genelde bir kentin gelişmesinin kültürüyle eş değer oluğuna işaret ederek şunları söyledi; “Sanatçılarımız bir şehir turu yapacaklar, şehrin değişik muhtelif yerlerinde onlar uygun bulduğu yeri tespit edecekler kendi eserleri için, biz de onların o düşüncelerine saygılı olacağız”

Doğrusu bu ilk ve çok güzel olan heykel sempozyumu düşündükleri ve uygulamaya soktukları için. Prof. Dr. İskender Sayek, Gamze Bensaci, Ceyda Bahadırlı, Belgin Kutlu, Neval Makzume, Koma Sayek ve Fevzi Sevinçli ve desteğini esirgemeyen belediye başkanına canı yürekten teşekkürler kendim ve İskenderun adına. Ve sevgili okuyucularım sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım her zaman ön yargısız sağduyu ile. Yase

Günün Şiiri

YALNIZLIĞA VEDA

Yalnızlığın da ucuna geldim,

sırtımda kederin hançeri,

saplanmadan hep tehditle yürütür beni.

Bilmem neden ve nasıl çıktım bu yola,

vardır elbet başlangıcı bu halin;

ben de bir harmandan savruldum sonunda,

konmasız uçtum peşinden kadın denilen hayalin.

 

Hayatmış ama asıl beni kandıran cilve.

Yine de bir şey verdi diyemem bana bu derin tasavvur

ve yeryüzü meridyenlerle kestiğim özlü çamur

kerpici iliğimde kurur, ağrısı yüzüme vurur.

 

Ah ne vedadır ne vebadır ne vebaldir bu!

Gitmek değil, artık dağılmak benimkisi

tozuyan aklım ve hafızamla.

Bitsin artık bu şiirler, bu kitap, bu içe dönük cihannüma

Hayalse katili bir insanın

cesedi vurmaz hiçbir kıyıya.

Adnan ÖZER

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here