Güneşi Kovalarken…

0
89

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Arkadaşım aradı hava güzel, günlük güneşlik üstelik  gün birkaç dakika daha uzadı. “Hadi bunu değerlendirelim” dedi. Güneşin ve taze havanın tadını çıkarmak için olağan üstü gayret sarf ediyor bu arkadaşım. Öğlen arası, ikindi arası ne zaman iki dakika boşluk bulsa arıyor. Güneşe, denize hasretmiş gibi.

Bir gün arkadaşlarımdan biri “güneş enerjisi ile çalışıyor bazı insanlar” demişti  çok gülmüştüm. Ama arkadaşıma bakınca, güne, güneşe ne kadar sevindiğini, enerjisinin nasıl en üst seviye geldiğini falan “Gerçekten güneş enerjisi ile çalışıyor” diyorum ve ne yalan söyleyeyim. Bazen imreniyorum. Çünkü güneş aksine bendenizin enerjisini emiyor sanki bu günlerde! Uyuyasım geliyor bir köşeye kıvrılıp.

Bu günde aynen bu durumdayım. Odamdaki bütün  perdeleri açtım, güneşi içeri aldım. Sere serpe doluştu her yere. Ama bende hiçbir enerji belirtisi yok, tek isteğim kıvrılıp uyumak altında. Ve unutmak her şeyi. Buna rağmen arkadaşıma “tamam” dedim “öğle arası sahilde buluşalım, günü güneşi kaçırmayalım.” Aslında  biliyorum. Biz güneşin arkasından koşarken, gördüğümüzü görmez oluyoruz, bildiğimizi bilmez.

Ve örtüyoruz bütün pislikleri sanki hiç yokmuş gibi! Ve biz yine güneşi kovalıyoruz ama bazı kirli eller kirletmeye devam ediyor dünyamızı. Ve biz güneşi kovalarken, aslında özgürlüğümüz çalınıyor ayrımında olmuyoruz. Ve biz  her şeye rağmen mutsuzluğun üzerine mutluluk giysimizi giyip yine  güneşi kovalıyoruz!

Ve ondan ipileşen mutluluk kırıntılarını toplamaya çalışıyoruz. Bu yüzden arkadaşıma “geliyorum” dedim. Hiçbir şeyin üstünü örttürmemek ve ipileşen mutluluğu ne pahasına olursa olsun yakalamak için. Ve sevgili okuyucularım şimdi mutluluk kırıntılarını toplama zamanı çünkü güç orada. Mutsuzluk ve yılgın insanlar kirli emelleri olanları sevindirir. Hastalığı depresyonu derinleştirir. Bu yüzden günü güneşi kaçırmayalım.

Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle birlik ve beraberlikle kalalım sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

İnsan ve Dünya

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi sonra düşündü: “-Ohh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.”

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve “baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz” dedi.

Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hala hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu cevabı verdi: “Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı. İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ…”

& & & & &

Kurdele

New York’ta yasayan bir öğretmen, Lise son sınıfındaki öğrencilerinin “diğer insanlardan farklı özelliklerini” vurgulayarak onurlandırmaya karar vermiştir. California Del Mar’dan Helice Bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırdı. İlk önce öğrencilere sınıf ve kendisi için ne kadar özel ne kadar özel olduklarını belirtti. Sonra her birine üzerinde altın harflerle “Siz çok önemlisiniz” yazılı birer mavi kurdele verdi.

Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine üçer tane daha kurdele verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada devam ettirmelerini istedi. Öğrenciler, daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tespit edecek ve bir hafta boyunca sınıfa bilgi vereceklerdi. Çocuklardan biri, gelecekteki kariyer çalışmaları için kendisine yardımcı olan yakınlarındaki bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış, adamın yakasına mavi kurdeleyi iliştirmişti.

Ardından, iki tane daha kurdele vermiş ve; “Sınıfça bu konuda bir projemiz var. Sizden onurlandırmanız için birini bulmanızı istiyoruz. Onurlandırdığınız insanlara ekstra kurdele de verin. Böylece onlarda bu projenin devam etmesi için başkalarını bulabilirler. Daha sonra, lütfen bana ne olduğu konusunda bilgi verin” diye rica etti. O gün üst yönetici, süratsiz biri olarak bilinen patronunun yanına gitmeye karar verdi. Patronun odasına girdi ve onun “iş dünyasında bir deha olduğundan ötürü” onu takdir edip örnek aldığını söyledi. Bu mavi kurdeleyi yakasına takması için izin verip vermeyeceğini sordu? Şaşkına dönen patron; “Tabi ki ” şeklinde cevap verdi. Yönetici de mavi kurdeleyi, patronun tam kalbinin üstüne, ceketine iliştirdi. Ekstra kurdeleyi verirken de; “Bana bir iyilik yapar mısınız? Siz de bu kurdeleyi onurlandırmak istediğiniz birine verir misiniz? Bunu bana veren çocuk, okulda bir proje yaptıklarını söyledi. Bu kabul görme töreninin devam etmesi gerekiyormuş. Böylece “bunun, insanları nasıl etkilediğini belirleyeceklermiş” dedi…

O gece patron evine geldiğinde, on dört yaşındaki oğlunun yanına oturdu. “Bugün inanılmaz bir şey oldu” dedi. “Ofisteydim. Üst düzey yöneticilerimden biri içeri geldi, bana hayran olduğunu söyleyip, “iş dünyasında bu kadar başarılı olduğum için” göğsüme bu kurdeleyi iliştirdi… Bir hayal etmeğe çalış… Benim bir dahi olduğumu düşünüyor…

“Siz çok önemlisiniz” yazılı bu kurdeleyi tam göğsümün üstüne taktı. Bana ekstra bir kurdele verdi ve onurlandıracak başka birini bulmamı istedi. Arabayla eve gelirken, bu mavi kurdeleyle kimi onurlandırabileceğimi düşündüm ve aklıma sen geldin… Ben “seni” onurlandırmak istiyorum. Günlerim aşırı yorucu geçiyor. Eve gelince sana pek ilgi gösteremiyorum. Bazen derslerden aldığın notları beğenmeyince veya odanı toparlamayınca sana bağırıp çağırıyorum… Oysa bu gece bir şekilde buraya oturup, sana benim için ne kadar farklı ve özel olduğunu söylemek istedim. Annen gibi sen de benim hayatımdaki en önemli insansın. Sen mükemmel bir çocuksun. Seni seviyorum” diye devam etti…

Şaşkına dönen çocuk ağlamaya başlamıştı… Bütün vücudu titriyordu… Başını kaldırdı, gözleri yaş içinde olarak babasına baktı ve: “Yarın intihar edecektim baba” dedi…”Baba, ben senin… Çünkü ben senin… Beni hiç sevmediğini… beni hiç önemsemediğini düşünüyordum… Ama artık her şey çok farklı… Sen baba, şu an… oğlunun hayatını kurtardın!…”

Sizin de sevginizi duymak, hissetmek isteyen insanların var olduğunu sakın unutmayın…

Günün Şiiri

Hasretinden Prangalar Eskittim

Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarı da gürül- gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…

Ahmed ARİF

Günün Fıkrası

Adam elindeki son 500 dolarla kumar oynamaya karar verir ve Las Vegas’in yolunu tutar… Ve inanılmaz bir talih; tam 3 milyon dolar kazanır. Hemen otel yönetiminin kendisine tahsis ettiği kral dairesine çıkar ve karısına telefon eder: “Hayatım, evde misin?” “Evet kocacığım.” “İyi. Hemen hazırlan o zaman. Çabuk bavulunu hazırla. Kumarhanede tam 3 milyon dolar kazandım.” Kadın sevinç dolu bir çığlık atar “Ayyyyyyyyyyy harikasın!! Hemen hazırlanıyorum.. Peki ama nereye? Paris?; Karaipler?; Acapulco?; Güney Amerika?…” Adam cevap verir: “Umurumda değil. Sadece eve döndüğümde çoktan gitmiş ol.”

Günün Sözü

Sinirli geçirilen her dakikayla, mutlu bir 60 saniye kaybedilmiş olunur.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here