Gazipaşa’dan Selamlar…

0
77

Gazipaşa’dan kocaman  bir  günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? İskenderun’un tozlu dumanlı sıcak havasını, yaralı bereli yollarını dışarıda bırakıp Gazipaşa’nın serin tertemiz havasına kavuştuk nihayet. Ancak daha gelir gelmez aldığımız kötü haber bizi iliklerimize kadar titretti. Şu an huzursuz kuşkulu ve korkulu bir bekleyiş içindeyiz. Yeğenlerimden biri ne yazık ki, sıcak havadan ve ani yükselen tansiyon sonucu  beyin kanaması geçirmiş. Şu an yoğun bakımda bu saatlerde beyin ameliyatı geçiriyor. Bizler ise dua etmekten başka bir şey yapmadan bekleşiyoruz.

O zor işlerin insanı aslında. Bu ilk değil ölümle karşı karşıya gelmesi. Her defasında onu yenmeyi bilmiş, hayata sıkı, sıkı belinden sarılmış ancak yoğun yaşamını bir türlü düzeltememiş hiperaktif bir küçük anne. Ondan hiç umut kesmiyorum yeniden dönecek  o sıkı sıkıya  bağlı olduğu hiperaktif yaşamına. Hepimiz gece gündüz demeden dua ediyoruz. Lütfen sizde dua edin sevgili okuyucularım.

Ve tabi tahmin edebileceğiniz gibi şu an dünya bir tarafta sevgili canımdan bir parça olan yeğenimiz bir tarafta. Evde ağır bir hava esiyor. Çocuklar düşünceli konuşmaktan korkar gibi fısıldayarak dolaşıyorlar kendi aralarında bizse her an kulağımız telefonda  nerdeyse yemeden içmeden bekleşiyoruz.

Önümüzde deniz uzanıyor davetkâr bakışlarına  pirim vermiyoruz. Sanki bizden çok uzakta bir yerde duruyor. Bizimle  ilgisi bile yok.  Gece yataklarımıza bile girmedik dün. Hepimiz koltuklar üzerinde tünemiştik yoldan gelmiş yorgun argın olmamıza rağmen. Hayat ne kadar garip değil mi? Her şey bir anda değişebilir alt üst olabilir. Yeğenim daha evvelki gün misafirlerini kır evinde ağırlamış neşe içinde  yemiş içmiş daha sonra yüzmeye gitmişler hep beraber. Yola çıkarken ve denize girerken hiç aklından geçer miydi bir anda kanama geçirip ölümle burun burana geleceği? Ya da  hiç birimiz bunu düşünebilir miydik? Bir an önce daha bir nefes alımlık zamanda kahkaha atıyorken bir nefeslik zamanda ölümle burun buruna kalabiliyor insan. Bu kadar basit… Ve biz insanlar dünyada neyi paylaşamayız bir bilebilsem. Uyduruk kıytırık her şey için birbirimizi  kırıp  dünyada kalacak her şey için savaşıp değerlerimizi hunharca  savurabiliriz.

Ve biz ölü taşıyan ölüler olarak hiç ölmeyeceğimizi sanırız.

Sevgili okuyucularım  ameliyat  sona ermedi daha ve daha çok yazamayacağım ne kadar kendime hakim olmaya çalışsam da ablamın o birden acıyla yaşlanan suratı  gözlerimin önünden gitmiyor. Onun acısını hafifletecek  sözcükler bulamıyorum ne yazık ki ve tabi ki dua etmem gerek bir köşede yana yakıla üstelik  yazarak acıyı paylaşmakla  diğerlerine haksızlık yapıyormuşum gibi algılamama neden oluyor.

Bu yüzden şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte diyorum. Ve özellikle bu günlerde lütfen kendinize dikkat edin, güneşte fazla dolaşmayın, tansiyon gibi bir sıkıntınız varsa lütfen ihmal etmeyin ve çok su kaybetmeyin bol sıvı ve ayran tüketmeye çalışın ve hiç unutmayın ki hayat güzel ne olursa olsun ve ona gülümsemek daha güzel.  Ve lütfen dualarınızı bu minik anneden eksik etmeyin. Yase

& & & &  &

Felsefi öyküler

Yıllar önce Amerika’da yaşlı bir kayıkçı Missisippi Nehri’nin bir yakasından ötekine yolcu taşıyarak geçimini sağlıyordu. Yaşlı kayıkçı kayığındaki küreklerden birinin üstüne inanç, diğerine ise çalışmak yazmıştı. Bunların ne anlama geldiğini soranlara, kayıkçı şöyle yanıt veriyordu.; “Nehri karşıdan karşıya geçmek için her iki küreğe de ihtiyaç vardır. Çalışmaksızın inanç veya inançsız çalışmak sizi bir dairede döndürür, durur. Yaşam yoluna da tek kürekle çıkmak nehri tek kürekle geçmekten farksızdır. Yerimizde döner durur, hiçbir yere gidemeyiz”

& & & & & 

Atina halkı, yöneticilerinden fena halde şikâyetçiydi, ama onları nasıl göndereceklerini bir türlü bilemiyorlardı. Tartışmaların sonunda somut bir fikir çıkmıyordu. Bir gün Antisthenes kürsüye çıktı: “Atinalılar size bir teklifim var: Hemen bir kararname çıkarıp bütün eşeklerin at olduğunu ilan edin. Bundan sonra da eşeklere eşek demeyin, hep at deyin.”

Biri sorar: “Peki bunun bize ne faydası var?”

Antisthenes cevap verir: “Ne demek ne faydası var? Yeni yönetici konusunda anlaşamadığınıza göre, çözüm bulunana kadar eşekler tarafından yönetilmek utancından kurtulmuş oluruz.”

& & & & &

Filozoflardan biri konferans vermek için kürsüye çıkar. Bakar ki kimse kendisini dinlemiyor mikrofondan yüksek bir sesle size 2 cümle bir şey söyleyip bitireceğim der ve bir fıkra anlatmaya başlar: “Geçmiş zamanda adamın biri gideceği yere ulaşmak için bir eşek kiralar. Eşeğin asıl sahibi de zaten aynı yere gitmektedir. Birlikte çıkarlar çöl yoluna. Bir süre sonra sıcak şiddetlenir sığınacak gölge ararlar. Fakat eşeğin gölgesinden başka gölgelik bulamazlar. Eşeği kiralayan hemen eşeğin gölgesine sığınır. Eşeğin asıl sahibi itiraz eder; bu eşeğin sahibi benim diye. Diğeri nasıl olur der ben bu eşeği kiraladım paranı da verdim. Diğeri evet sen eşeği kiraladın ama ben gölgesini sana kiralamadım ki der.”

Filozof lafın burasında kürsüden iner. Herkesi almıştır bir merak acaba gölge kimin hakkı diye. Israr ederler filozofa ille de hikâyenin sonunu söyle diye. Filozof tekrar kürsüye çıkar ve “Ben sizin hayatınızı etkileyecek bilgiler vermek için buraya geldim beni dinlemediniz bile, tutmuşsunuz eşeğin gölgesi kimin hakkı diye tartışıyorsunuz” der ve sözü bitirir.

Etrafınıza bir bakın insanlar eşeklerin gölgesini mi tartışıyor yoksa hayatlarına yön verecek konuları mı?

Günün Şiiri

MONA ROSA II – Ölüm ve Çerçeveler

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bir hançer bölüyor, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve…

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Gece kar yağacak sabaha kadar.
Toprakta et, kemik çıtırtıları…
Yarı ölüleri bir korku tutar
Değince bir taşa kafatasları.
-Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları…-

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Açıyor elini göğe bir kadın.
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların…

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları
Sızıyor bir kapı aralığından;
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı.

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Çocuklara açar mağaraları
Gün görmemiş kuşlar ve örümcekler.
İlân-ı aşk eden dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder..

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları,
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer.
Baykuşlar ötüyor harabelerde;
Yanıyor lâmbalar, hafif ve sarı.
Bir kaza kurşunu bulur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları…
Bir ruhun ışığı vardır göklerde,
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Ötüyor baykuşlar harabelerde.

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer.
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler.
Ta içinde duyar ani bir ağrı,
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler.

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş.
Bir neşe şarkısı tutturur gider

Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş;
Kurşunlar sıkılır göklere doğru,
Serçe yavruları yuvada titrer.
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı…

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
İnce yelkenleri alıyor yeller.
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller.
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı,
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları…

İnce yelkenleri alıyor yeller;
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı.
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlıyor siyah kediler;
Titriyor gönüller ve kara bayrak,
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı.

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı,
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bölüyor bir hançer, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve…

Sezai KARAKOÇ

Günün Sözleri

Her sabah bir işin başlamasını, her akşam bir işin bitişini gören, bir şeye girişen bir şeyi sona erdiren akşam istirahatını hak eder.

Henry Wadsworth Longfellow

Başarı merdiveni dinlenme yeri değildir, o merdivende basamaklar tırmanan birinin bir ayağını öteki ayağından daha yükseğe çıkarmasına imkân vermek için konulmuştur.

Thomas H. Huxley

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here