Değerli Okurlarım, kendilerini futbola adamış, hürmette kusur etmemiş, aynı zamanda bir döneme damgasını vurmuş, efsane olmuş sporcuları gündeminize getirmek (ölenleri yâd etmek, yaşayanların kulaklarını çınlatmak) yazarlığın şanındandır diye düşünüyorum. Çoğunlukla sizler de öyle istiyorsunuz.
İsimlerini zikrettiğim o müthiş futbolcuları yakından gördüm. Stillerini, futbol ahlaklarını yakından bilirim. Onlardan söz etmek istiyorum. Bir defasında Ordinaryüs Lefter hakkında bildiklerimi yazarken, televizyonda rahmete kavuştuğunu öğrendim. Bu nedenle Turgay Şeren hakkında yazacaklarımı erteledim. Ateş hattına çok yakın da ondan…
İstanbulspor, Türk futboluna önemli futbolcular veren bir takımımızdır. Cemil Turan da o takımda yetişmiş ve Fenerbahçe’ye transfer olmuştur. Kıvrak, şutör ve de golcü. Yediği tekmelerin haddi hesabı yok. Dönüp bakmazdı bile. Tıpkı merhum Metin Oktay gibi… Hayranlıkla izlediğim oyunculardan biriydi. Bazı futbolcular gibi onunda at merakı vardı. Performansını ters yönde etkileyen bir hadiseydi.
Futbolumuzu el birliğiyle katlediyoruz. Sevgisizlik içinde yaşıyoruz, saha içindeki aktif futbolcularda hakemlerin iyi niyetlerini istismar edip rakiplerini sindirmeye çalışıyorlar. Kırılarak sahaya atılan plastik koltukların yenileri takılabiliyor ama ölenler ve yaralananlar ne olacak? Ülkemizde de, dünyada da bunun çok üzücü örnekleri var. Teşvik priminin şike ile eş değerde olduğunu yasalar söylüyor. Gelin görün ki, bazı kulüp başkanlarının kanunları salladıkları yok.
“Teşvik primini veririm de, teşvik primini alırım da…” Hem de, anlı şanlı ulusal basının karşısında aynen böyle söylüyor. Satılık kalemler soru bile soramıyor. Nedeni belli. Gevşek bir federasyon var da ondan. Buna benzer bir makalem daha öncede yayınlanmıştı. Okurlarımın ısrarı üzerine kısa da olsa değinmek istedim. Konumuz şike değil ama küçük bir paragraf düşmek istiyorum. Şikeye tevessül etmiş bir futbol takımına bilerek ve isteyerek transfer olmuş bir futbolcunun, kendisi zaten hikâye… O takımı sevdiğinden gelmiyor.
Bu şekilde, bu konuda soru soran okurlarıma da bildiğim kadarıyla cevap vermiş oldum. Şikeden dolayı Avrupa Kupaları yasaklanan takıma ya da takımlara, bir futbolcu neden transfer olmak ister ki?
Bu makaleye başladığımda ligler henüz başlamamıştı. Hatta Süper Kupa Finali de oynanmamıştı. Takımlarımızın lige hazır olup olmadıkları hakkında fazla bilgim yok. Umarım kamp dönemleri faydalı geçmiştir. Ligler başlamada delikanlı federasyon esip gürlüyor. Asarım keserim falan filan. Hele bir ligler başlasın bakalım, Karaman’ın koyununu görürüz.
Sporcu olan Başbakanı şimdi en tepeye getirdiler. Oradan Türk sporunu etkileyebilir mi? Ya da, bir yörüngeye oturtabilir mi? Bunu zaman gösterecek. Çünkü zaman en iyi ilaçtır. Doktorlar bile ısrarla öyle söylüyorlar. Gerçek payı olduğunu sanıyorum. Yine de, Tanrı kötüleri ıslah etsin, milletimizi korusun!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA