Futbolda Kaptanlık ve Alkışlar (5)

0
45

Değerli okurlarım, birkaç gündür kaptan olmanın ve iyi bir kaptanda aranan özellikleri anlatmaya çalıştım. Bu işi yapmayacak kişi gider teknik direktörüne “ben bu işi yapamıyorum, iyi birine verin” demeli, diyebilmeli. Başka türlü yırtma şansı bulunmamaktadır. Yırtma demiştim ya aniden aklıma yırtma kültürü ile ilgili bir örnek geldi, yanımda olan bir hadise. Bu ne pişkinlik, bu ne rezalet, bu ne kültür zenginliği hiç sormayın gitsin.

Ülkemizde seçmenden oy almış milletvekillerinden birisi, ehliyet ruhsat sorulduğunda onuru kırılmış, rencide olmuş. Bir televizyon programında; “Polis bize daha kibar, daha saygılı davranabilirdi” diyor. Böyle diyor ama görevini yapan polisi de eleştiriyor. Oysa trafik polisinde ne biber gazı, tazyikli su, cop gibi eğlenceli şeyler yok. Onlar sadece ehliyetini ruhsatını görmek istemişler, bu da görevleri gereği, başka türlü düşünülemez. Gezi parkı olaylarıyla bu ehliyet sorma işini biraz birbirine yaklaştırırlarsa, yaklaştırırlarsa değil karıştırırlarsa siz o zaman görün Taksim Parkını ya da gezi Parkı’nı… Neler oluyor neler?

Burada, kişisel fikrimi aktarmak istiyorum. Milletvekili güç kavramını, vatandaşın dünyasını değiştirebilecek adam olmakla değil, imtiyazlı olmakla bağdaştırıyor. Yırtmış o bir kere, yırtmamışlarla aynı kefeye konulmak istemiyor. Düşünebiliyor musunuz? Polisin radara yakalanmış her hangi bir araca işlem yapması kadar bizim milletvekilleri için “Gücüne asaletine hakaret sayılıyor…”

Çalışan üreten bir millet yerine tek derdi “Yırtık” olan bir toplum yaratıldığının zaten farkındayız, bu “Yırtma Kültürü Ağzı”nın en tepeye kadar sıçradığını görmek insanda benzersiz bir hayal kırıklığı yaratıyor.  “Çalışmıyoruz ve bir de çok tatilimiz var. 19 Mayıs, 29 Ekim falan” sizler öyle diyenlere bakmayın. Ülkemizde insanlar üç kuruş kazanmak için standartların üstünde çalışıyor, daha doğrusu şirketlerin kendi acımasız kurallarına uymayanları, uymaya mecbur bırakılıyorlar.

Neden? O tahmin edilen yerlerde de ülkemizde yaşamımızın bir parçası haline gelen korku kültürü hakim. “O işi sen yapmazsan, bedava yapacak birileri hemen bulunur…” İnsanlar böylesine ucuz, böylesine gaddar bir korku kültürü içinde yaşamaya mecbur bırakıldığında, yapılan işin kalitesi, içeriği önem taşımaz hale geliyor. Bugün milyonlar acımasız iş koşulları altında mesai doldurma anlayışıyla çalışıyor. Milletvekilleri de polis daha centilmen olabilirdi diyor.

Peki, polis nasıl davranmalıydı? “Araçta milletvekili mi var? N’olur camı açsında elini uzatsın öpeyim, gücü bana geçsin. Milletvekilinin kılına bile dokunsam faydadır. Bırakın onun eline bir dokunayım yeter. Mutlaka faydasını görürüm…”

Polis düşünmez ve düşünmemeli. Polis devleti bile olsa böyle düşünülmez. Polisimiz de sakinleşmeli. Bunu becermezsek, futbol maçlarında görev alacak polisler asabi tansiyondan futbolculara saldırırlar. Bana ne Suriye’den soruna çözüm değil. İnsani yardım başka, eline silah vermek başka. Bir de oy sahibi olurlarsa, tadından yenmez!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here