Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İskenderun’da Cuma gecesinden bu güne dek süren orman yangını tüm çalışmalara rağmen kontrol altına alınamadı ya da tam alındı rüzgar yeniden başlattı. Dün (Pazar) günü gece yeniden alevler dağları sardı. Gündüz dumandan göz gözü görmüyordu, akşamsa birden alevler sardı her tarafı yetmedi bir de dağıldı iki tarafa, oturduğumuz yerden, pencereden ve terastan ne yazık ki bize dek gelen yoğun dumanı soluyarak ve ağlayarak izliyorduk elimiz kolumuz bağlı. Nasıl bir şey, nasıl bir zihniyet bir ülkenin ciğerleri olan ormanları yakmayı düşünebilir? İnsan kendine neden bu kadar ihanet eder? Düşün taşın zordur işin, içinden çıkabilene aşk olsun.
Bu sabahta helikopterler iş başındaydı ve nihayet yağmur başladı. Dilerim oraya da yağıyordur. Ancak ne hikmetse sanki doğada kızmış bize. Üç gün sımsıcak rüzgarlar ve fırtına ile yangının dağılarak sürmesini sağladıktan sonra ancak bugün yağmaya başladı. Oysa ilk günden yağsaydı ki yağacak gibide görünüyordu. Ne iyi olurdu. Ama dedim ya doğa bize kızmış haklı olarak ve elinizle yaktığınızı gözyaşınız söndüremez gördüğünüz gibi demeye getirdi. Doğru söze ne denir. Üç gündür kontrol altına bir alınıp bir yeniden kontrolden çıkan yangını ancak bu yağmur kökten söndürebilir diye düşünüyorum. Ve bu sabah yağmurun altında durdum ki içime vuran yangınını söndürsün. Giysilerim ıslandı ama yüreğime inemedi serinliği hala ciğerlerimin dumanı tütüyor. Ve yağmura rağmen sabahtan beri helikopterler su taşıyor.
Eğer birileri yaptırdı ya da yaptı ise vicdanlarından bulsunlar cezalarını diyoruz. Hiçbir ceza ondan etkili değildir diye düşünüyorum tabi var ise böyle bir şey onlarda. Ve biz ormanlarımızı koruyalım, hepimizin ayrı, ayrı görevi var hepimiz görev bilinci içinde olursak olabilecek şeyleri asgariye indirmek zor olmaz
Şimdi bekleyin ki ormanlar yeniden büyüsün? Ah ah ah.
& & & & &
Ve biz şehitlerimize ağlamaya devam ediyoruz daha 23 yaşında bizim şehit. Bütün düşleri, hayalleri, aşkları, sevgileri yarım kaldı. Ardında kavurucu bir acı ve korkunç bir inançsızlık. Güzele ve insanlığa verilen sözlere ve hayata dair inançsızlık.4
& & & & &
Geçenlerde bende izledim Esra Elönü denen başı bağlı dudakları ve tırnakları boyalı gazeteci, tv’de program yapan hatunu. Her zaman düşünmüşümdür bu hatunun orda işi ne. Bir defa konuşması güzel bile değil. Öylece havalı başörtüsünün altından aklarına dek boyalı gözleri ile etrafı süzmesi de pek hoş görünmüyor.
Tam kapatacağım o sözler döküldü dilinden. Hanım efendi Atatürk’ü sevmezmiş. Gerekçesi de CHP’nin başı örtülülere bakış acısı imiş. Eh ne denir? Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. O kişi sizin, şimdi onun hakkında ahkam kesecek bir ülkede yaşamınıza Allah’ın izni ve Mehmetçiklerin azmi ve ilahi gücü ile selamete ulaştırmış cumhuriyet ve demokrasi getirmiş biri olsa da. Bari CHP’yi işin içine katmayın. Ayrıca CHP’ye binlerce başörtülü hanımda oy verirken partiye de üye oluyor. Bir sizin mi başınızda örtü varmış ki?
Benim hiçbir zaman örtü ve örtülülerle meselem olamaz. Hepimizin ailesinde örtülüler vardı ve olmaya devam ediyor. Annem ve teyzelerimin de başında örtü var. Ancak kimse örtüsünü kullanmıyor fikirlerini belirtmek için. Ve kimse kendini bir şey sanmıyor.
Kimse kendini bir şey sanmasın herkes olduğu yer kadar yer kaplar. Ne bir santim ileri ne bir santim geri. Ayrıca kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama bunu yaymak zorunda değil. Sevmek ya da sevmemek ancak kişiyi bağlar. Biz seveni de sevmeyeni de yardandan dolayı severiz. Siz isterseniz sevmeyin canım zaten kimsenin sevginize ihtiyacı da yok ki. Ve şimdi sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase
M.Ö. 2000 yılından önce yaklaşık 8 milyar hektar olan dünya ormanları son 150 yılda endişe verici bir hızla azalma eğilimine girmiş ve son verilere göre toplam alanı 3.2 milyar hektar düzeyine inmiştir.Peki ne olmuş da 4000 yıllık geçmiş tüketilip son 150 yıla kurban edilmiş? Bu tükenişte orman yangınlarının küçümsenemeyecek bir rolü bulunmaktadır. Ormanın temiz havasından yararlanmak için gelip piknik artığı cam kırıklarını arkada bırakan aileler, sigara içenlerin kendi akciğerlerini yok etmekle kalmayıp bizim de doğal akciğerlerimizi yani bin yıllık ağaçlarımızı yok etme amacıyla yere attıkları sigara izmaritleri, henüz kor halinde bırakılan mangal kömürleri… Gözünü para ve yükselme hırsı bürümüş insanların(!) orman içinde veya bitişiğindeki tarla ve otlaklarını genişletmek istemeleri ya da orman içinde yaptıkları kanunsuz işlerini gizleme niyetleri günümüzde birçok faili meçhul orman cinayetinin bir numaralı nedeni olmuştur! Duyarlılığınıza sağlık Yasemin Hanım… Didem Deştioğlu
Yasemin hanım, yazınızı okudum, Mahsuni Şerif’in bir türküsü aklıma geldi: “koyun kurtla gezerdi, fikir farklı olmasaydı” diye! Ormanı yakanla sizin fikriniz aynı değil, selamlar berlin’den ormani seven bir dost ali… parlakali@msn.com