Elimiz Yüreğimizde, Dilimizde Dua

0
80

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Elimiz yüreğimizde bekleşiyoruz. Şu saatlerde usta gazeteci Mehmet Ali Birand yoğun bakımda TV haberlerden öğreniyoruz. İnsan ne garip bir yaratık ya bir varmış bir yokmuş, akşam haberlerinde yoktu, neden diye düşündüm ve bir sürü haber bombardımanına uğrayıp nedeni irdeleyemedim bile.

Bilgisayarımı açtım aldığımız ilk haber netten hayatını yitirdiği yönündeydi. Ancak daha sonra bunun yalan olduğu ve yoğun bakımda olduğu söylendi sabah haberlerinden öğrendiğimize göre yoğun bakımda imiş ve hayati tehlikenin devam ediyormuş… Elimiz yüreğimizde duamız onunla… Dilerim barışın geldiğini hep birlikte görürüz.

& & & & &

Elimiz yine yüreğimizde 3 PKK’lı kadının Fransa’da öldürülmesinden beri. Barış görüşmeleri sekteye uğrar mı diye. Ülkemizde cenazeler defnedilirken bir kaos yaşanır mı diye. Çok şükür ki sağ duyu hakim görünüyor şu ana dek. Dilerim devam etsin. Bu sınavdan hep birlikte sağlıklı ve barış içinde çıkalım.

Kesinlikle bu süreçte kızanlara hak veriyorum, bende kızıyorum çünkü üzülüyorum ve kahroluyorum hatta ve bazı şeyler yaşanıyor ki üstüne üstlük, kendimize kapılıp sağduyunun ipini bir kaçırsak hiçte hoş olamayan şeylerin yaşanmasına bile neden olabileceğimiz; ancak biz yinede gözümüzün birini açıp diğerini kapamak durumunda kalıyoruz. Yani hepimiz teker, teker bedel ödüyoruz aslında. Şehitlerimizi, gencecik gazilerimizi, babasız kalan çocukları, çocuksuz kalan anneleri düşününce…

Ve aynı nedenlerden ötürü de barışa destek veriyoruz. Bizi kahreden ayıran nedenlerden bir an önce kurtulmak için. Yüreğimiz buruk acımız içimizde yinede barış diyoruz ve anneler ağlamasın çocuklar babasız kalmasın, gençler şehit olmasın, ülkemiz genç ve sağlıklı gençlerin ve genç kalmaya devam edenlerin yaşadığı bir ülke olsun diye. Her rengi her dili her sesi ile ebrunun en güzel örneği olsun diye.

& & & & &

Ve kadınlarımız. Terör onları vuruyor, yetmiyor erkek egemen bir toplumda eşlerinden çektikleri bir yana her gün bir en azından bir kadın ölüyor onlarcası yüzlercesi hatta binlercesi her gün kocadan, babadan, abiden şiddet görüyor. Taciz ediliyor hakarete uğruyor ötekileştiriliyor.

Kadın olmak başlı başına bir sorun oldu son zamanlarda. Evlenmekten korkan, erkekten korkan babadan, abiden kaçan kadınlar çoğaldı. Adamların gözü dönmüş bir öldürmeye başlıyorlar toptan hallediyorlar işlerini bu nasıl bir şey. Adam cinnet geçiriyor eşini üç çocuğunu birden öldürüyor, adam kıskanıyor boşandığı kadını sokak ortasında bıçaklıyor, adam kurtulmak istiyor damdan atıyor. Adam kızıyor parçalıyor. Nasıl bir vahşet içine girdik anlaşılır gibi değil.

Öldürme şekilleri de başka bir vahşet ve her ölümde değişik bir vahşet gözleniyor. Öldürmekle yetinmiyor bu caniler hayret valla… Peki, ama neden öldürüyorlar hepsinin nedeni var. Yoksulluk başta gelen nedenlerden biri… Töreler, kişisel kıskançlık ve hırslar onu izliyor. Ve en önemlisi hepsi sorunlarını öldürmekle çözeceklerine inanıyorlar ve ölümlerden ölüm beğenerek cinayet işler hala geldiler. Ya tecavüzcüler tüylerim ürperiyor uykularım kaçıyor, paranoyak oluyorum onları düşündükçe. Hiçbir canlıya yakışmayacak bir şey bu ve ne yazık ki günde binlerce kadın yine tecavüze uğruyor taciz ediliyor.

Hadım edilmeli demiştik kardeşimle tecavüzcüler bir sürü lakırdı olmuştu bu fikrimizden dolayı ama şimdi çok şükür ki bu yasa çıkıyor ilaçla hadım edilme ile ilgili. Peki ama bu canavarlarla nasıl başa çıkacağız başka şekilde?

Bence yoksulluk, eğitimsizlik ailede sevgisizlik ve çözülmüşlük. Nedenlerin başında geliyor. Keşke hepimiz adil olabilseydik paylaşımcı ve özverili olabilseydik. Ama hayır hepimizin düşüncesi şu ya da bu şekilde zengin olmak gemisini kurtaran kaptan geride kalan ne olursa olsun. Böyle düşünemeyenler de ya keriz ya da saf diye nitelendiriliyor iş bilmeyenler. Ve nüfus böyle artmaya devam ettikçe işimiz zor görünüyor.

Ve gemisini kurtaran kaptan demişken… Gemiden düşen yolcu haberi yine en sıcak haberlerden biriydi. Nasıl bir aymazlık ve dikkatsizlik ve eğitimsizlik? Göz göre göre adam gömüldü sulara olacak şey değil. Ah bu memlekette yaşıyorsanız ince bir ip üzerinde yaşıyorsunuz demektir. Her adımınızı dikkatle atmanız gerekir. Yoksa başınıza gelenden siz sorumlu olursunuz ve sizi kurtaracak biri çıkmaz. Çıksa da yardımdan çok zarar verir.

Gemiden düşen adam örneği gibi… Sedyeden düşürülen hasta gibi ve açık rögar kapağından lağım çukuruna düşen genç örneğinde olduğu gibi… Valla Allah’a emanet yaşıyoruz ne denir.

Ve sevgili okuyucularım sözde altın yılına girdik. Bu gidişle değil altın yıl gümüş yıl bile değil yaşadığımız yıl. Tabi bazılarımız için bazıları da, altın değil zümrüt gibi de yaşayabiliyorlar yıllarını. Her şeye rağmen her zaman…

Ve sevgili okuyucularım dünya böyle bir şey işte. Evrende bir zerre ve o zerre içinde dev adamlar ve yine zerre insanlar börtü böcekler! Ve şimdilik hoşça kalın sevgili okuyucularım. Sağlık ve sevgiyle, birlik ve beraberlik içinde her zaman… Yase

Günün Şiiri

ZEYBEKİKO
yıldızları say, şu yıldız aşkın kurşuna
dizilişidir
öteki ölümün çarmıha gerilişi

ve  o ilerde hiç konuşmayan
susuşun üvey yıldızı.
solgun, yanıp sönen
düşmanlıkların

bir gün olmayacak düşmanlıkların
olmayacak mitralyözlerin
barikatların

tutuklu kamplarının
ve tel örgülerin parlak yıldızı.

sana sesleniyorum, sesimi duy
beni anla.

bir batık gemiden esen
deli rüzgarla

geldim yanına
senin, deli rüzgarla.

yağmurda
kararmış, adları okunmayan

kırılmış mermerleri, yosun bağlamış
sarıkları, harçları
bilemem hangisindedir
yitirilmiş gömüt taşları

karların altındadır.

ilkyaz gelince
sürgün açar ölülerimiz
yan yana.

aynı topraklarda.

kalkar
horon teperler ve sirtaki.

giritten dedem seslenir
foçadan senin deden

ilkyaz gelince

aynı taştan evlerde
aynı at arabalarına binip

verirlerdi aynı selamı

aynı gelinciklere

ve aynı suların şarkısıyla.

hey takis petrulas
yıldızları say

yoksa bir yıldız da
sen ekle
ben senin dostunum.
hey behçet aysan
yıldızları say
yoksa bir yıldız da
sen ekle
ben senin dostunum.

solgun, yanıp sönen yıldızların.

yıllar sonra yine sabaha karşı
yine böyle bir ağaç hışırtısı

saat 03’ü vurduğu zamanlar
bana bu şiiri yazdırdı.

saatin 03’ü vurduğu zamanlar
iki yüreğim birden vardı.

ya batık bir gemi ya bir deniz feneri.
Behçet AYSAN

Günün Fıkrası

Adamın biri, papağan almak ister. Gittiği dükkândaki papağanları sırayla inceler.1.kafeste rengârenk, pırıl-pırıl tüyleri olan papağanı beğenir. Etiketinde 5.000 dolar yazılıdır. Dükkân sahibine sorar. “Bu kuş niye bu kadar pahalı?” Dükkân sahibi “Bu papağan tam 7 dil biliyor, onun için”. Adam başka bir kafeste bembeyaz şahane bir kuş daha görür. Hem de 10.000 dolarlık. Yine sorar. Meğer bu kuş anayasayı ezbere okurmuş da ondan. Adam bir bakar en köşede ki kafeste, tüyleri dökülmüş ve kararmış yaşlıca bir kuş var. Ama o da ne tam 50.000 dolar. Peki der bu perişan haldeki kuşun nesi var. Dükkân sahibi “ Vallahi birader, bu kuşun nesi var biz de bilmiyoruz. Ama öteki papağanlar sabahları buna günaydın üstat diyorlar.”

Günün Sözü

Barışı sevin, kini ve kavgayı bir tarafa atın. Çünkü bunlar kötülüklerin anasıdır.
A. Tscherming

Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.
Eflatun

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here