Çamura Batmak mı, Toz Dumandan Boğulmak mı?

0
88

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün arkadaşıma sordum çamur içinde vıcık, vıcık sokakta kaymadan geçebileceğimiz bir yer aranırken; “Çamuru mu tercih edersin toz dumanı mı?” (malum nedenlerden sokakların hali kuşkusuz) Hiç tereddüt etmeden anında “çamuru” dedi. Beyaz spor ayakkabıları beyaz kot pantolonu ve beyaz yeleği ile çevik bir hareketle kaldırıma atalarken. Tamda havasına ve sokağına  uygun giysi? Bir deterjan firmasının reklamı geldi hemen gözümün önüne, çamura bulanmış beyaz bir giysinin o deterjanla yıkandıktan sonraki hali. Ve çok hoşuma giden repliği “kirlenmek güzeldir.”  Felsefeme uygun. Kirlenmeyi severim, temizliğin tadını gönlümce çıkarabilmek için.

Tabi bazı kirler hiç temizlenemez onun için kirin mahiyeti de önemli. Yani en büyük kirlilik bendeniz için “kul hakkı yemek” şimdi bu kiri hangi deterjan temizleyebilir ki? “tövbeden” başka.

Çamur da kaymamaya dikkat ederek kaldırıma geçiyorum kaldırmalar da maşallah sanki kurtarıcı, onlar sokaktan beter parmak uçlarında bale yapar gibi gitmeniz gerekiyor ki bu yol çalışmaları başladı başlayalı zaten balerinliğe ilk adımları da atmıştık. Ve akrobasi yapmaya da. Kilolu, zayıf, çoluk çocuk, acayip komik görüntüler, kazı atlamaya çalışıyorduk her yerde. Kendime gülüyorum. Valla nasılda sanki ömrümüzce hendek atlamış gibi doğal atlıyoruz ve bundan da garip ama gerçekten zevk alıyoruz. Yani ben deniz ne yalan söyleyeyim zevk alıyordum sapık falan mıyım  yoksa? Niçin zevk alıyordum biliyor musunuz? Önceden yapmadığım bir şeyler yapıyordum çünkü tabi çok güzel şeyler değil ama çok güzel şeylerin dışında da bir şeyler yapılabilmeli değil mi ya?

Ve kirlenmek güzeldir dedim ya.  Anında bir bisikletli geçmez mi yanımızdan ve üstümüz başımız battı… Şimdi git bisikletliyi tut ve o çamurlara bula kim sana ne diyebilir ki? Zaten ona da ceza olmaz bu, zaten üstü başı batmış. Yani biraz daha fazla ya da az, pek fark etmeyecek.

Hoş bendeniz içinde çok dert değil ama beyazlar içindeki sevgili arkadaşım bu havada ve bu çamur da “nasıl temizliği koruyabilirim” sınavına girmiş gibi. Kendini kirlenmeden koruyabilecek? Hayret ki korudu? Demek neymiş? İnsan isterse üstünü başını kirletmeden de çamurdan geçilebilirmiş!

Kotum üzerindeki çamur lekelerine karışan önceki yağlı boya lekeleri ile iyice kirlenmişti ama haylaz bir çocuk gibi rahattı içim ve kıpır, kıpır. Düşünüyordum biraz önce çamura bulamak istediğim bisikletli çocuğun yerinde çamurlara bendeniz bulansam yinede böyle kıpır kıpı olur muyum diye.

Bilmiyorum denemek gerek tabi! Ama annem ne derdi “altın çamura düşünce altınlığından bir şey kaybetmez.” Demek yine kıpır, kıpır olabilirdim kendimden bir şey kaybetmeyeceğim ki hatta kendime bir şeyler ekleyeceğim.

Ve bu sabah bilgisayarı açtığımda ilk olarak gitti gidiyor com’a baktım. Neden mi oradan bir tablet aldım yine denemek için kendimi. Çok hoş hemen kapınıza geliyor. İadede edebiliyorsunuz bir sorun çıkarsa.

Tabletim geldi ve iki resim çekebildim ancak “pat” dedi kapandı. Dikkat ediyorum bendenizin eşyaları da bana benziyor. Bende hep her şeyi “pat” diye yaparım. “Pat” derim sergimi açarım “pat” derim yolda belim tutulur iptal olurum. “Pat” derim çantamı omuzlar uzaklara giderim ve sürekli “pat” durumları yaşarım zaten bu tablet işine de “pat” diye girdim. Önceden bir tane almıştım azıcık kullanmadan benden çok ihtiyacı olan birine verdim. Öyle netten alışveriş yapmak tarzım değil ama yine “pat” dedim oradan ısmarladım ve şimdi bir sorun var ama halledilmeyecek gibi değil bu yüzden sıkıntı yok zaten ikinci üçüncü planlarım hazır.

Yani bugün -yağmurlu bir gündü- sokak çamurluydu, biz temizlik sınavındaydık, türünden bir yazı yoktu dağarcığımda.

Ve garip ama gerçek, Hz. Davud’un bahçe duvarından atlayarak gelen konukları vardı dağarcığımda neden onlar düşmüştü aklıma? Muhakkak bir nedeni vardır da şimdi anımsamıyorum ama yazınca anımsayacağım…

Hani ona “korkma, bizim aramızda adaletle karar ver” demişler. “Biz iki kardeşiz ve benim bir tek koyunum var ama ağabeyimin  tam doksan dokuz koyunu var ve o benden tek koyunumu istiyor ve konuşma da beni yendi” diyor. “Aramızda sen hüküm ver.” Kuşkusuz adaletle hükmedilince abi suçlu bulundu. Ancak orada bir mesaj vardı. Ve Hz. Davut o mesajı almıştı.

Ve bu sabah benimde gündemimde bu vardı. “Konuşmada beni yendi” tümcesi çok manidar. Demek insan haksız olsa da, konuşarak karşısındakinin elindekini alabilecek kadar başarılı olabiliyor. Bu durum ya konuşma sanatı ile ilgili ya da korku ve tehditle gerçekleşebilir. Öyküde kesinlikle konuşma sanatı ile ikna yoluna gidildiğine inanıyorum da öyküden çıkıp gerçeğe döndüğümüzde konuşma sanattan çıkıp çirkefliğe tehdit ve korkuya dönüyor ve resmen el koymaya kadar varıyor.

Ve belki aklıma düşmesinin nedeni kendimi bu günlerde adil olmaya çalışmak zorunda algılamam. Her konuda adil… Ancak kendimi kesinlikle doksan dokuz koyunu olan  abinin bir tek koyunu olan kardeşi gibi hissediyorum ve elimdeki koyunun korumakta güçlük çekiyorum çünkü onu elimden almak için çok kötü yollara başvurulacak biliyorum. Ve kötülükten korkuyorum elimdekinden vazgeçecek kadar. Ve kendimi savaşmak ya da boyun eğmek ikileminde algılıyorum. Ne olurdu benimde mesaj alabilecek kapasitede bir  ara yapıcım olsaydı. “Vicdanım”  diyorum en doğru ara yapıcıdır. Ancak  çirkefliği oda kaldırmak istemiyor. Ve yine aklıma rahmetli İnönü geliyor; “Bir memlekette namuslular da, en az namussuzlar kadar cesur olmalı” sözü. Ama bu o kadar da kolay değil gibi görünüyor bu günlerde gözüme. Yani öyle çamurda kirlenmek gibi değil. Çamurdan bembeyaz giysi ile kirlenmeden geçebilmekle ilgili.

Ve sevgili okuyucularım hayat her şeye rağmen çok güzel ya. Elindekinden vazgeçecek olsan bile  güzel ve sağlıklı yaşamanın anahtarı sağlıklı düşünceden geçiyor. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım, sağlıklı düşünelim diyorum hep birlikte el ele… Yase

Günün Şiiri

Bana Zamandan Söz Ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle
yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla
baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.

Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız.
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır
anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın
şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır…

Murathan MUNGAN

Günün Fıkrası

İki çocuğu olan köy delikanlısı askerliğini yapıp da evine döndüğünde bakmış karısı Ayşe üç çocukla bir masanın etrafındalar. Birden öfkelenip bağırmaya başlamış; “Abovv… Bu üçüncü çocuk nerden çıktı? Askere giderken iki çocuğumuz vardı… Bu sonuncusu benden olamaz.” Ayşe ona gayet sakin cevap verir; “-Ne bağırıyorsun?? Sana baba mı diyir?? Oturmuş yoğurdini yiyir!”

Günün Sözü

Aslında hiç bir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında düşündüğümüze bağlıdır.

William SHAKESPEARE

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here