Engellileri Unutmak Mümkün mü?

0
264

Sanat Yazısı

Hiç Kimseye El Avuç Açmak İstemeyen Cefakâr İnsanlar

Engellileri Unutmak Mümkün mü?

Değerli okurlarım, ortalama 8-9 milyon engellinin bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu rakam küçümsenemez! Bazı Avrupa ülkelerinin nüfusundan daha fazla maalesef!

Hatırlayacağınız gibi 3 Aralık “DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ” idi. Bizlerde o tarihte engellilerimizi her zaman olduğu gibi unutmamıştık. Böylesine belli günlerde, konuşmalar yapılır, nutuklar atılır da, daha sonra bu hareketli ortam yerini sessizliğe bırakır. Nedense öyle?

Hepimizin bildiği gibi, engelli kardeşlerimiz karşılıksız bir şey istemiyorlar, bunu beklemiyorlar bile. Onurlu yaşamak istiyorlar. Onlar, kurum ve kuruluşlardan sadece, yapabilecekleri, kimselere muhtaç olmayacakları bir iş istiyorlar. Köşe başlarında dilenenlerden çok farklıdır onlar.

Onlar, engelsizlerin yaptıkları rezilliği yapamazlar. Fiziken olduğu gibi, düşünce olarak da mümkün değildir. İnsanları dolandırmıyorlar, bankaların altını boşaltmıyorlar ve kader kurbanı engelliler, sadece bir iş istiyorlar, sadece bir iş… Ne çok şey değil mi? Kimselere muhtaç olmadan çalışmak, helal ekmek yemek, onurlu ve gururlu yaşamak herkesin en doğal hakkı değil midir?

öcal sanat21

Bizlere düşen görev şu olmalıdır diye düşünüyorum. Onlara umut vermeyeceksek, umutlarını da yok etmeyelim. Umut, çok şeydir, her şeydir. Bütün İnsanların yarınlardan bir beklentisi vardır ve onun adı da “UMUTTUR.”

Geç gelsin diye dualar ettiğimiz ölümü bile, bekleyenler, umut edenler vardır. Umutlar da yarınlarda gizlidir. Umut ve İnanç birbirinin ikizidir, göbekten bağlıdır birbirine… Evimizden sapa sağlam çıkıp da, akşam sapa sağlam dönebileceğimizi kim temin edebilir. Günlük yaşamımız bile sürprizlerle doludur.

Dünya Engelliler Günü; 3 Aralık diye, duygularımızı o güne odaklayıp sınırlandırmayalım. Onlardan alacağımız dersler o kadar fazla ki! Spor sahalarında, engelli sporcuların verdiği mücadele, olmak ve olmamak gibi bir şey, takdire şayan doğrusu.

Daha önceki bir zamanda sizlere sunduğum bir anımda da, onların ne denli asil, vakur ve özverili olduklarına tanık olmuştum. O nedenle, mümkün olduğunca onları üzmeyelim! Onların umutlarını kırmayalım.

Bizleri saygıyla dinleyen o insanlardan ders alalım. Onlara ihtiyacımız olduğunu da unutmayalım. Engellilerin her gününü en iyi dileklerimle kutluyorum.

Mutlu olun, mutlu kaklın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemdem

Ruhun Mahiyetini Bilemeyiz

Değerli okurlarım, ‘…ölenlerin ruhunun Allah katına çıkması ya da takım ruhunun galeyana gelmesi, şu takımın ruhu, bu takımın ruhu falan…’ Siz okurlarımdan böyle bir soru yönetilmişti bana. Bu soruyu sormaktan çok, yanıtlamak yürek ister. Biraz kendimizden ve daha çok araştırarak bu çok zor soruya yanıt bulmaya çalıştım.

Ruhun mahiyetini bilmek imkânsızdır. Aklın erdiği bilgileri anlayan his organlarından beyine gelen duyguları alan, bedendeki bütün kuvvetleri, hareketleri idare eden, kullanan ruhtur. Ruh, göz vasıtasıyla renkleri, kulakla sesleri kavrar, sinirleri çalıştırır. Adaleleri hareket ettirir ve böylece bedene iş yaptırır. Aklı kullanmak, düşünmek ve gülmek gibi şeyleri yapan ruhtur.

Ruh, parçalanmadığı ve parçalardan meydana gelmediği için, hiç değişmez ve de bozulmaz. Ruh bir sanatkâra benzer. Beden sanatkârın elindeki sanat aletleri gibidir. İnsanın ölmesi, ruhun bedenden ayrılmasıdır. Bu da, sanatkârın sanat aletlerinin yok olmasına benzer.

Cesetten ayrılan ruh, ya azaba ya da nimete kavuşur. İyilerin ki yükselir, kötülerin ki yedi kat yerin zeminine iner. Bedenden ayrılan ruh, aletsiz, vasıtasız olarak her şeyi bilir. Bunun için, çeşitli nimet veya azapla karşılaşır.

Ruh bedendeyken, bir uzuv, örneğin her hangi bir yeriniz rahatsızlansa ruh buna tesir edemez. Ölüm ise bütün uzuvların iş göremez hale gelmesi demektir. Bununla beraber ruh, bedenden ayrılınca yine bilir, görür ve de anlar. Sevinir, üzülür, bu özellikleri yok olmaz.

Uykuda da, ölünce de, ruh bedenden ayrılır; fakat uykuda ayrılmasıyla ölüm sonrası ayrılması arasında çok fark vardır. Uyandığımızda tekrar gelecek, vefat halinde ebediyen gelmeyecektir. Cenab-ı Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de, uykuları esnasında ruhlarını alır. Dikkat edecek olursak, bu iki ifade arasında çok önemli ibretler vardır.

Uykuda ruhun bedenden ayrılması, bir kimsenin geziye çıkması, seyahatten sonra mutlu bir biçimde vatanına dönmesine benzer. Ölürken ruhun ayrılması böyle değildir. Bu ayrılık, vatanı işgal olan, evleri viran malı mülkü talan olan kimsenin vatanından ayrılması gibidir.

öcal sanat20

Bu nedenle, uykudaki ayrılmasında sıkıntı ve acı yoktur. Aksine sevinç ve rahatlık vardır. Ölürken ayrılmasında ise, çok acılar ve güçlükler hâsıl olur. Uyuyanın vatanı Dünyadır ve Dünyadaki gibi davranırlar. Ölenin ise vatanı yıkılır ahirete göç eder. Ona ahiret muamelesi yaparlar.

Cenab-ı Allah, insanın ruhunu bilinmez şekilde yarattı. Ruh madde ve cisim değildir. Belli bir yeri yoktur. Ruh, bedenin ne içinde nede dışındadır. Ne bitişik, nede ayrıdır. Yalnız onu varlıkta durdurmaktadır. Bedenin her zerresini diri tutan ruhtur. Âlemi varlıkta tutan Allah, bedeni de ruh vasıtasıyla diri tutmaktadır. Bu konuda söylenecek başka sözler olacağını düşünmüyorum.

Bazen duyarız birilerinden. İnsan ruhu şu kadar yüz yıl sonra tekrar aynı bedene girecek, yaşama devam edecek. Bırakın söylemeyi, düşünmek bile saçmalıktan öteye gidemez.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Yaşamak İstiyorum

Herkes gülerken ağlamak neden?

Anladım ki, yaşanmaz sevmeden

Olmadan ruhun cansız bir beden

Yaşamak istiyorum artık ben…

Yaşamaz bir bitki su vermeden

Açmaz çiçeğini güneş görmeden

Yaşatalı canlıları incitmeden

Doğmuş gibi oluruz her gün yeniden

Bir ömür geçiyor farkında olmadan

Daha güllerin kokusuna doymadan

Sevda çanları bizim için çalmadan

Göçüp gideriz belki bu topraktan

Yaşamak istiyorum ben hala

Dolmasın kalbimiz kin ve yalanla

Çıkmışız üç günlük şu yola

Doldurmayalım onu da günahlarımızla

Emel AYDINALP-Etlik/Ankara

Günün Sözü

Az Konuşup, Çok Dinlemelisin!

Öcal’dan İnciler

Kadının Dili Asla Paslanmaz!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here