Sözcükleri Silah Yaptık…

0
104

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah?  Birbirimize ne zaman bu kadar tahammülsüz olmaya başladık bilmiyorum.  O kadar tahammülsüz olduk ki Sanki üzerimizde patlamaya hazır bir bomba taşıyoruz.  Bir tek sözcükle  ” bum “ hiç düşünmüyoruz, önünü arkasını ağzımızdan çıkan sözün ve davranışın!.  Üstelik gerçekten kaba saba olduk!

Korkuyorum yakında alışacağız buna ve bir yaşam şekline çevireceğiz.  Kaba saba tahammülsüz; of korkunç bir şey! Oysa her zaman söylerim bir tek saniye bile yeter, konuşmadan düşünmek ve eyleme geçmek için. Bir tek saniye bir nefes alıp verme mesafesi bir göz kırpma arası.  Ama düşünmek gerçekten başka bir lüks gibi.?!

Bir sözün, tek bir sözün bile yaratacağı tahribattan ne kadar habersizmişiz! Öfkeyle sarf edilen sözcüklerin zamanla birikip içimizde yanar dağlar oluşturduğunu anlamamız ne kadar uzun sürmüş! Yazık patlamaya başlayınca kızgın lavların arasında kalınca ancak anladık ama artık çok geç kaldık. Ne zaman başladık biz bu dağları oluşturmaya? Ve bu kadar tahammülsüz bu kadar kaba saba olmaya?

Ayrılıklar kaçınılmaz olur artık en iyi ihtimalle. Oysa ayrılmakta lüks oldu.  Öldürmek daha kolay geliyor! Ayrılacağına öldür gitsin. Vahşileştikte aynı zamanda çünkü… Çocuklarımızı evde ölüme bırakırız. Kadınlarımızı sokak ortasında öldürürüz, küçük anneleri bebekleri ile birlikte boğarız!

Ve biz sözleri silah yaptık, ucu sivri, direk yüreğe isabet. Ve aslında x olduk. Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte her şeye rağmen. Yase

& & & & &

Hayatın Anlamı

Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı… Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir yanıtı olmalı diyormuş.. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabii ki…

Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona; “-Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın yanıtı verebilir” demişler.

Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş… Bilge “sana bunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor” demiş. Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş.

“Şimdi çık ve bahçede bir tur at, tekrar buraya gel … Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin…”

Adam, gözü çay kaşığında, bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş “kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?”

Adam şaşkın… “Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki…”

“Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel” demiş Bilge… Adam tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü  güzelliklerle büyülenmiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü… Geri geldiğinde bilge adama “bahçe nasıldı” diye sormuş… Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş “ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş: “Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın… Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır… Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli…”

& & & & &

Huzur Nedir?

Halkı tarafından çok sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar, birbirinden güzel resimler yaparlar, eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir.
Resimlerden birisinde bir göl vardır. Göl, tıpkı bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resim, bakanlara mükemmel bir huzur hissi verecek kadar güzeldir.

Diğer resimde de dağlar vardır. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Dağların üstündeki öfkeli gökyüzünden boşanan yağmurlar ve çakan şimşek ise resmi daha da sıkıntılı bir hale sokmaktadır. Dağın eteklerindeki şelale insana gürültüyü, yorgunluğu hatırlatacak kadar hırçın resmedilmiştir. Kısaca resim, pek de öyle huzur verecek türden değildir.

yase-huzur3

Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki, çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür. Çalılığın üstünde ise bir anne kuşun örttüğü bir kuş yuvası göze çarpmaktadır. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuşun kurduğu yuva izleyenlere harika bir huzur ve sakinlik örneği sunmaktadır.

Ödülü kim kazandı dersiniz? Tabi ki ikinci resim… Kral bunun nedenini şöyle açıkladı: “Huzur hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükûnet bulabilmesidir.”

Günün Şiiri

Acıyla Akran

Burada mayalanan aşkın yedeğinde

Gün vurdu mu yüzünü sulara

Bir haber beklerim sevinçli

Ulaşan mermere, taşa, içerdeki dosta

Usulcacık bir türküye girer gibi

Bir haber; kuşların kanadında

Burada taşrada bir esimlik rüzgar

Üşüttü mü gül yaprağını gizlice

Duyarım yüreğimde sessizce

Geri gelmeyecek örselenmiş gençliğimi

Bir haber döndürebilir beni

Buğulu mavi bozkır günlerime

Sarınıp yıldızlı gecelere, öyle ki

Çekip gidebilirim ipsiz serseri

Çalımsız bir ıslık tutturarak

Kırık dökük dizelerime benzeyen

Burada ırmağın sesinden başka

Yüreğimi uslandıracak kimse kalmadı

Haber gönder, çık gel, acıyla akranım artık

Ağarabilir usulca göğsümdeki karaltı.

Ahmet ADA

 

Unutamadığım

Açardın, yalnızlığımda

Mavi ve yeşil, açardın.

Tavşankanı, kınalı – berrak…

Yenerdim acıları, kahpelikleri…

Gitmek, gözlerinde gitmek sürgüne…

Yatmak, gözlerinde yatmak zindanı

Gözlerin hani?

“To be or not to be” değil.

“Cogito ergo sum” hiç değil…

Asıl iş, anlamak kaçınılmaz’ı,

Durdurulmaz çığı sonsuz akımı.

İçmek, gözlerinde içmek ayışığını.

Varmak, gözlerinde varmak can tılsımına.

Gözlerin hani?

Canımın gizlisinde bir can idin ki

Kan değil sevdamız akardı geceye,

Sıktıkça cellad, kemendi…

Duymak, gözlerinde duymak üç – ağaçları

Susmak, gözlerinde susmak,

Ustura gibi…

Gözlerin hani?

Ahmed ARİF

Günün Fıkrası 

Bir deli kahveye gitmiş. Çay istemiş. Çay gelir gelmez “Bu şekersiz, bana şeker getir” demiş. Adam şekeri getirmiş. Sonra bu olay 2.kez olunca garson bağırmış: “Ben tam 16 şeker koydum nasıl şekersiz olur.” Delide demiş ki: “Napayım. Karıştırınca hepsi yok oluyor”

Günün Sözleri

Her sabah bir işin başlamasını, her akşam bir işin bitişini gören; bir şeye girişen bir şeyi sona erdiren akşam istirahatını hak eder.

Henry Wadsworth Longfellow

Başarı merdiveni dinlenme yeri değildir, o merdivende basamaklar tırmanan birinin bir ayağını öteki ayağından daha yükseğe çıkarmasına imkân vermek için konulmuştur.

Thomas H. Huxley

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here