Yaz Gazeteci Yaz!

0
274

Dünün verilerini toplayıp bugünün fotoğrafını çekerek, yarına dair toplumsal yaşamın “değişen” yüzüne yorumlarla ayna tutmak toplum bilimcilerin işiydi.. Gazetecilerin işi de benzerdi.. Mesela, günlük çıkan gazetelerde bugünün fotoğrafı bağlamında dünün haberleriyle birlikte yarına dair yorumlar yer almaktaydı..

Her sabah, aynaya bakarak yıkamaktaydık yüzümüzü.. Aynalar, ‘doğruyu’ söyleyen dostumuzdu bizim.. Zamanla deformasyon sonucu çarpıklıklar olsa da yüzümüzde, gözümüzün içine bakarak devam etmekteydiler doğru enformasyonlarına.. Kendimize çeki düzen vermek için güvenebilirdik bu anlamla gerçeği doğru yansıtan aynalara.. Bununla birlikte çarpık ve komik görüntüler yansıtan, dev veya cüce gibi gösteren, gerçeği çarpıtan aynalar da yok değildi çevremizde.. Güvenilir olan doğru söyleyen aynalardı elbette..

Gazeteler, ifade hak ve özgürlüğünü yasal hukukun öngördüğü nitelikler çerçevesinde ve doğru haber bilgisiyle topluma çarpıtmadan yansıtan aynalardı.. Bu bağlamda gazetecilerin sorumluluk anlamıyla duyumsadıkları ilke; ulusal kamu yararıydı.. Ve bu ilke, güçlüden değil Hak ve haklıdan yana ahlaki, vicdani değerler  anlayışını da içermekteydi..

Doğru haberde güvenilir kaynak, muhabirlerin ilk elden tanıklığı demekti.. Ve fakat muhabirlerin değil, “güvenirliği meçhul veya güvenilmezliği malum kimi kaynakların yönlendirme amaçlı” paketleyip verdiği bir haberi; ilk elden tanıklık adına, doğruluğu doğrulanmadan veya kamu yararı gözetilmeden haberleştirildiğinde “yanlış” olabiliyordu.. Benzer yanlışlık haberlerin veriliş tarzından da kaynaklanabiliyordu..  Ki bu olgu, günümüz “internet gazeteciliğinde” çokça yaşanmaktaydı..

Nabi Avcı, yirmi küsur yıl öncesinde “haberlerin” henüz “internet” üzerinden “bilgi” diye paketlenerek cep telefonları marifetiyle tüketime sunulmadığı bir zamanda yazdığı “Enformatik Cehalet” adlı kitabında, “çağın bilgi bombardımanında giderek cahilleştiğimizi, cahilleştirildiğimizi” ileri sürmekteydi.. Oysa gazeteler, “haberler” üzerinden “bilgi” sahibi olmamıza aracılık ediyordu.. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz!” sözü ise, araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’ya aitti..

“Pencere” başlıklı sütununda, “Üslubu beyan, ayniyle insan / beyandaki üslup insanın aynasıdır” zarif diliyle tarihe tanıklık yapan İlhan Selçuk, bir makalesine, “Gazete tarihin ilk müsveddesidir” cümlesiyle başlamış ve “Biz Babıali’de kendi içimizde moral değerlerimizi savunamazsak bu gidişle ‘tarihin müsveddesi’ değil, ‘müsveddenin tarihi’ olacağa benzeriz” yargısıyla bitirmişti.. Müsvedde, yazı taslağı, karalama olarak tanımlanmaktaydı.. Karalama, mecazen kötülemek, iftira etmek anlamında da kullanılmaktaydı..

“Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur” sözü, ‘Babıali’ gazetecilerinden Hasan Pulur’a aitti.. Bu bağlamda mesela doğar doğmaz ağlayan bebe, çevresindekilere haberi veriyor dolayısıyla gazetecilik yapıyordu.. Bu anlamda gazeteci, haberi ilk ağızdan, bildiren veya yazan kimse oluyordu.. Ki bu, kimi ‘müsvedde aydınların’ yaptığı gibi “ikinci el düşünce tacirliği” benzeri internet üzerinden kopyala yapıştır değil, olayın yerinden, haberin kaynağından ‘ilk elden’ haberin müsveddesini çıkartmak demek oluyordu..

Selçuk’un, ‘müsveddenin tarihi’ olarak nitelediği durum, aslında gazeteciliğe de bulaşan kapitalist ilişkilerin doğasındaki “şeyleşme” virüsü, değerler tüketimi hastalığıydı.. Mesela, tiraj yada reyting kaygısıyla popüler, ilginç, magazinel olaylar haber diye sunulmakta, en trajik olaylar dahi eğlenceyle verilmekte, haberler tarihsel ve toplumsal bağlarından kopartılarak hedonizme/hazcılığa feda edilmekteydi.. Bu türden gazeteciliğin eleştirisini Selda, yıllar önce ‘Yaz Gazeteci Yaz’ şarkısında dile getirmişti.. Söz konusu şarkı, “Şehirde ojeli parmakları yazma, bir de bizim köyde nasırlaşmış elleri yaz” diye başlıyor ve devam ediyordu.. “Bankada parası olan kulları yazma, Şöhretten bunalmış dilleri yazma..”

10 Ocak günü, “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanmaktaydı.. Dünün verili haberi bağlamında bugünden hatırlamak gerekiyordu ki, 10 Ocak, 1921 yılında emperyalizme karşı kazandığımız Birinci İnönü Zaferinin de tarihiydi..

Son tahlilde, “İran’da yaşanan olaylar” haberine, “emperyalistler işbaşında, bu filmin müsveddelerini daha önce de görmüştük” yorumunu ekliyor, “Haber kutsal, yorum hürdür!”  ilkesi üzerinden ‘yerli ve milli’ basın emekçilerimizin “Gazeteciler Bayramını” kutluyorum..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here