Vatan Yahut 30 Ağustos!

1
165

‘Vatan Yahut Silistre’ Namık Kemal’in, Kırım Savaşı sırasında, kuşatma altındaki Silistre’nin savunulduğu cephedeki vatansever kahramanları anlattığı eserinin adı..

Dört perdelik bu eserin ilk sahneye konulduğu 1873 yılında, millet üzerinde çok büyük etkisi olur.. Bu etki sonrasında, padişahın mülkü olan  topraklar, milletin vatanına dönüşür..

Namık Kemallerle ekilir kuvayı milliye tohumları vatan topraklarına.. Ekilen kuvayı milliye tohumları yeşerir ve kök salar Anadolu’da.. Devamında, Mustafa Kemal önderliğindeki İstiklal Savaşı sırasında, Anadolu’nun savunulduğu tüm cephelerdeki emperyalizme karşı direnen vatansever kahramanların adı olur Kuvayı Milliye.. Ve 30 Ağustosta, emperyalist işgale karşı ilan eder kesin ve mutlak Zaferini..

Vatanı emperyalist işgalden kurtarmak için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziranda Amasya’da, vatanseverlerle yaptığı toplantı sonrasında yayımladığı bildiride; “Vatanın bütünü, milletin istiklali tehlikededir. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” demiş ve devamında, 23 Temmuzda toplanan Erzurum Kongresi sonrasında alınan şu kararları açıklamıştı: “Milli hudutlar içinde vatan bir bütündür,  onun çeşitli kısımları birbirinden ayrılamaz. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Devletinin dağılması halinde millet birlikte müdafaa ve mukavemet edecektir. Kuvayı milliyeyi amil ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır.”

28 Ocak 1920’de, İstanbul’da Kuvayı Milliyeci vatanseverler, Meclisi Mebusan’da, “vatanın felahı ve milletin istiklali” yönlü “Misakı Milli’yi ilan etmişti.. Emperyalist güçler, 16 Martta Meclisi Mebusanı basmış, Kuvayı Milliye taraftarı mebusları tutuklayarak İstanbul’u resmen işgal etmişti..

Mustafa Kemal önderliğindeki vatanseverler, ‘Kuvayı Milliyeyi amil ve milli iradeyi hakim kılmak’ esasından hareketle, 23 Nisan’da,  her ilden yeni seçilen milletvekilleri ve İstanbul’dan gelenlerle birlikte, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisini kurdular.. Bundan sonra vatanın müdafaası ve milletin istiklali, milli iradenin hakim olduğu bu milli direniş çatısı altında gerçekleştirilecekti..Ve gerçekleştirildi; önce Sakarya’da, sonra Afyon’da..

23 Ağustos 1921’de başlayan emperyalist işgalci saldırıya karşı, Başkomutan Mustafa Kemal, Kuvayı Milliyeye şu emri veriyordu:  “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatan topraklarıdır!” 22 gün 22 gece  şanlı direnişle kalktı ayağa Sakarya..

Sakarya’dan su içerek geçti bir yıl.. Mustafa Kemal, bir yıl sonra çevirdi Sakarya’nın suyunu Afyon’a.. 26 Ağustos 1922 Kocatepe.. Zaferin doruğu Kocatepe’de Mustafa Kemal.. Sırtını dayadığı dağlarda İsmet Paşa, Fevzi Paşa, paşalar.. Ve her biri birer dağ olan Mehmetçikler.. Nazım Hikmet, o dağ gibi Mehmetçikleri anlatır ‘Kuvayı Milliye Destanı’nda..

 “Dağlarda tek / tek / ateşler yanıyordu./ Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki / şayak kalpaklı adam / nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden / güzel, rahat günlere inanıyordu // Sarışın bir kurda benziyordu / Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. / Yürüdü uçurumun başına kadar, / eğildi, durdu / Bıraksalar / İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak / ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak / Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.. // Saat 5.30..  / Ve başladı topçu ateşiyle / ve fecirle birlikte büyük taarruz.. / Sonra / Sonra düşmanın müstahkem cepheleri düştü. / Sonra, / Sonra, düşmanın ordusu kuvayi külliyesini ihata ettik / Aslıhanlar civarında / 30 Ağustosa kadar. / Sonra, / Sonra, 30 Ağustosta düşman kuvayi külliyesi imha ve esir olundu..”

30 Ağustos 1922’de, “Dört nala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” diye haykırdı zaferi “Sakarya’dan su içen” Kuvayı Milliyenin neferleri..

Tarih denilince her ne kadar geçmiş zaman fotoğraflansa da zihnimizde, tarih anlayışı denildiğinde geçmiş, şimdi ve gelecek bütünlüğünde ışır bilincimiz.. “Gerçekleşmiş olandan gerçekleşmekte olana ve buradan da gerçekleşecek olana doğru diyalektik geçiş bağlantısı kurmak” şeklinde tanımlar Hegel, tarih bilincini.. “Toplumların üretim şekli ve araçları temelinde iktisadi ilişkiler üzerinden” açıklar Marks da tarihinin mantığını.. “Tarihi, bu ilişkiler tümlüğü içinde insanların bizatihi kendisi yapar” der ve ekler: “Tarihte belirleyici etken, son kertede gerçek yaşamın üretimi ve yeniden üretimidir.”

Emperyalizme karşı gerçek yaşamı 30 Ağustos 1922de üreten ve emperyalist işgal girişimine karşı 15 Temmuz 2016’da yeniden üreten Kuvayı Milliyenin neferlerini selamlayarak kutluyorum Zafer Bayramımızı..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

1 YORUM

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here