Spora Tahrik Egemen Olunca (2)

0
76

Değerli okurlarım, futbolda “Kadınlar Dünya Şampiyonasını” yakından izledim. O ne asalet, o ne zarafet… Hayran olmamak mümkün değil. Üstelik futbol ahlakı en üst düzeyde! Gelinde saygı duymayın. Erkekler gibi rakibe zarar vermeyi düşünmüyorlar bile. Daha da önemlisi, hepsinin saçları tepesinde topuz. Yani saçlarıyla rakip rahatsız olmasın diye sanırım.

Bizde bazı oyuncuların bıyıkları, sakalları var da saçları da omuzlarına kadar iniyor. Erkek misin, kadın mısın kardeşim. Kendine biraz çeki düzen versene… Bu bir tahrik unsuru olmalı. Futbol müsabakalarında taraftarların duygusallığı, maç öncesi verilen sivri beyanatlar, muhtemelen hakemlerin yanlış beyanatları olaylara neden oluyor diyebiliriz ama olayları hoş görmek mümkün değildir.

Müsabakalardan önce İstiklal Marşımız okunuyor ve daha sonra oyuncular tokalaşıyor, yakın dostluğu olanlar dostça sarılıyorlar. Bu çok güzel bir tablo! Peki, daha sonra neden tekmeler havada uçuşuyor, dil kondisyonları kendini gösteriyor? Nedeni açık ve seçik…

Daha önce dolduruşa gelmişlerdir, gaza gelmişlerdir de ondan. Hepsi galibiyet için ter döküyor ama hiç birisi de gökten zembille inmemiştir. İçlerinde iyi niyetliler olmasa bütün müsabakalar karakolda biter. Bu şekilde ezeli dostlar bir anda ezeli düşman olup çıkıyor. Örnek vermeme gerek var mı bilmiyorum.

Bu tahrik neleri beraberinde getiriyor biliyor musunuz? İnsanların içindeki üstü küllenmiş vahşet, bir anda canlanıyor kor haline geliyor. Her taraf zifiri karanlık oluyor. O esnada spordan ve dostluktan söz edilebilir mi? Aynı zamanda bir korku hâsıl oluyor.

Korkudan sonra gelen vahşet birbirine göbekten bağlıdır. Birbirini tamamlayan iki önemli unsurdur. Bu tahrik ve korku insanları birbirine düşman eden modernite çöküntüsünün ömrünü uzatıyor. Batı aydınlanmasının mücadeleci, cidalci, diyalektik, tahrikçi, devrimci söylemi bir anda kendini doğruluyor. Yani, insan insanın kurdudur demekle kalmıyor, kurt kesiliyor ve de kurtlaşıyor. Bu olaylara neden olanlarda uzaktan kıs-kıs gülüyorlar. İşin en acı tarafı da bu olmalı bana göre.

Genel olarak, azınlıktakiler, çoğunluktan korkarlar, çekinirler. Ancak zaman-zaman çoğunlukta olanlar azınlıktan korkuyor, korkar hale geliyor. Bu orantısız yaklaşımı Milli Bayramlarımızda görebilmemiz mümkün. Her yıl bu çirkinlikleri yaşıyoruz. Bu gidişle daha da yaşarız sanırım.

Atatürk Düşünce Derneği, Türkiye Gençlik Birliği, İtfaiye Emekçiler Derneği, Sendikalar ve Diğer Toplum Örgütleri… Milli Bayramlarda yasa dışı olan neler vardı? Türk Bayrakları mı? Atatürk Posterleri mi? İşte, azınlığın çoğunluğa galebe çaldığı böyle anlardır. Kaba kuvvetle, mekân değiştirmekle Atatürk sevgisi gönüllerden silinmez.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here