Parkomatlar, Sosyal Tesisler ve Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha…

0
96

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Parkomat konusu iyice alevlenirken bendeniz elimde olmadan eğleniyorum.  Neden mi? Çünkü araç sahipleri, caddelere park edemeyince ara sokaklarda boş yer avlama derdinde şimdi.  Ara sokakların sakinleri de, kapıların önüne park yapan yabancıları sürekli uyarmak için balkonlarda nöbet tutuyorlar. Seslerini duyuyorum “Oraya bırakmayın kardeşim” “diye. Yani bir sıkıntı ki sormayın gitsin. Bu yüzden ara ve ana sokaklar şimdilerde iyice daraldı. Yetmiyor, park yeri arayanlar tarafından da iyice trafik sıklaştı. Sokak sakinleri şikâyetçi, sürücüler şikâyetçi ve şaşkın!

Parkomatçı arkadaşların da Allah yardımcıları olsun herhalde bu işe girerken hiç akılarına gelmemişti bu kadar yorulacakları, azar işitecekleri ve aşağılanacakları. Onlara bakınca, aklıma Gogol’un kitaplarındaki, siyah giysili, siyah fötr şapkalı, ince bıyıklı, hilekâr bakışlı, ufak tefek, ellerinde onlara  benzeyin siyah, suyu çekilmiş, kırış-kırış, kendilerinden büyük, yine siyah çantaları ile güneşin altında toz toprak arasında köye gelen vergi toplayıcıları  geliyor. Köylüler onları görünce  korkudan kaçak yer ararlardı. Şimdi bu genç ve güneşten mayışmış arkadaşlar kuşkusuz o hilekârlarla aynı kefede değiller, ancak akılara bunu getiriyorlar. Onların yerine üzgünüm doğrusu.

Ve  bu vergi toplayıcılar aklıma düşüyorsa kabahat kimin dersiniz? Tabi ki alt yapıyı düzenlemeden, yeterli ve ucuz  park alanı temin etmeden bu uygulamayı yürürlüğe sokanlar. Bendeniz önceden de demiştim. Uygulamayı bir yere kadar gerçekten yararlı buluyorum ve ona karşı değilim. Dörtlüleri yakmış cadde ortasında park eden sorumsuzlara iyi bir ders verdiğini düşünüyorum. Tabi parkomatçı arkadaşları tavlamaya çalışmazlarsa ki öyle bir duruma şahit oldum. O genç arkadaşlar iş ahlaklarına bunu yedirmezler  diye düşünmek istiyorum. Buda aklıma geliyorsa yine o hilekâr vergi memurları yüzünden  geliyor  ne yapayım?

Uygulamanın başladığının iki gün sonrası, Mithat Paşa Caddesine çıktığımda gözlerime inanamadım. Kaldırım kenarları bomboştu esnafın ne iş yaptığını ilk kez  gördük! Dükkânların önü açıldı. “Vay canına” dedim, cezanın yaptırım gücüne bak sen? Ama birde baktım ki ara sokaklar dolu şimdide. Ve cezanın yaptırım gücü kalktı sanırım oda sınırlıydı zaten ya? Yine araçlar dizlemeye başladı ama en azından  şimdilik bir sıra. Öyle aralarından zig-zag yapmak zorunda kalmadan karşı kaldırıma geçilebiliyor. Valla yararlı olsa da olmasa da bazı rahatsız edici kokular var ya insanın şu fesat canı sıkılıyor valla.

& & & & &

Sosyal Tesisler

Ve şu sosyal tesisler. Kardeşim bunların adı üstünde sosyal tesisi değil mi? Daha hangi değerli markayı yapıştırmak istiyorsunuz bu değerin yerine Allah aşkınıza ya. Normal sırdan vatandaş gelip orada oturmak denizi izlemek ve memlekettin temiz kokusunu içine çekmek istiyor. İcabında  ailesi ile icabında yurt dışından gelen arkadaşları ile… Emekliler kahvelerde zaman harcamak istemeyenler orada sıcak bir çay içip sıcak sohbetler yapmak istiyor denize karşı oturarak.

Çimen olan her yerde piknik yapar oldu halk kimse görmüyor mu? Mangal yakanlar,  nargile içenler semaver fokurdatanlar. Çoluk çocuk etrafa yayılmış. Bu insanların piknik yapacak alanları var mı bundan başka? Yok! Ne yapacaklar tabi gelip yayılacaklar mangaları yatakları döşekleri ile birlikte sahilde yeşil gördükleri her alana. Ve karşıda sevsinler dev bir karabasan gibi yükselmeye davam eden Hilton faciası! İçimden bir şey söylemek geliyor ama ne yapayım ki terbiyeliyim, Allah kahretsin.

Ne güzel olur ama değil mi? Ultra zenginler Hilton Otelin devasa havuzlarında  yüzüp güneşleniyor, karşılarında ise çimenlerin üzerinde yayılmış, yatak döşekleri ile piknik yapan insanlar? Merak ediyorum doğrusu şimdi Hilton yapımda,  devasa araçların havaya savurduğu egzoz dumanını, çimento artıklarını sözde piknik yaparken ciğerlerine çeken bu vatandaşlara  yarın Hilton bitince “Hadi  burada piknik yapmak yasak” mı diyeceksiniz?

Sosyal tesisleri de marka yapalım demiştiniz, olmuş olsun, oraya da giremiyorsunuz. Şimdi bile zor. Bir çay dört lira üstelik sen kalkıp alıyorsun. Çoluk-çocuk gitsen günlük yemek masrafı ile aptal bir cay içiyorsun, aptal diyorum çünkü soğuk eski bulaşık suyu gibi bir çay geliyor, çay demeye bin şahit ister.

İnternetini kullanmıyorsun. Çünkü kullanabilmen için evinde tesisin kullandığı internetten olmalı. Zaten evinde varsa, gençler ve internet kefelere gitmek istemeyenler neden gelsin ki o tesise adı sosyal olan? O sosyal tesisler her zaman sosyal kalmalı adına uygun olarak.  Fiyatlar düşmeli, isteyen eskisi gibi  semaver isteyebilmeli, çayını şekerini kendisi getirebilmeli ve dışından çerez dışında pastasını tostunu da…

Sosyal tesisin amacı hizmettir! Unutmamak lazım bunu, kar değildir. İçerden almak isteyenler için de bir şeyler koyun. Yani sık-sık telefon alıyorum okuyucularımdan, sosyal tesislerin pahalığından ve çayların kötü olduğundan şikâyet eden… Hoş telefona da gerek yok ki, bizzat yaşıyorum.

Ve son olarak internet herkese açık olmalı, öyle birine var, diğerine yok olmaz böyle şey. Her şey ucuz hatta bedava olursa belki insanlar o çimenler yerine sosyal tesisleri kullanırlar. Sahil boyunca uzan açık havada kır düğünü yapalar. Kına geceleri düzenlerler. Pastanelerde kutlayacakları doğum günlerini sosyal tesiste kutlarlar. Valla sosyal tesis deyince akla insanların bir arda olabileceği ucuzdan öte sıcak ve rahat bir mekân gelmek istiyor ama yine ne yapayım ki aklıma klasik Fransız  Romanlardaki iğrenç tesisler ve sosyal konutlar düşüyor beleğime. Ve bu yüzden ödüm kopuyor ya iğrenç ya da marka olacak olmalarından bu tesislerin…

& & & & &

Nazım Culha

Ve doğrusu; Arsuz Belediye Başkanı Sayın Nazım  Culha’yı gönülden kutluyorum. Başkan olduğu günden beri yaptıkları ve yapmayı düşündüğü şeyler için. Gerçek bir sosyal demokrat olarak çalışıyor ve son icraatı bunun kanıtı. Yolu açık olsun ve bazıları ders alabilir bence.

arsuz bld meclisi22arsuz bld meclisi22

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım, her zaman hep birlikte ayrımsız-gayrımsız. Bu konuda Çok güzel bir öykü vardı aklımda önceden okuduğum ama yerim kalmadı yarın paylaşırız inşallah. Yase

Ramazan Hadisleri

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.

Size Ramazan ayı geldi. O bereket ayıdır. O ayda tam hayır vardır ve Allah sizi gasyeder. Rahmetini inzal eder, hataları siler, duaları kabul eder. Sizin rağbetinize bakar ve sizinle meleklerine iftihar eder. Onun için Allah’a kendi tarafınızdan hayır ödeyin (Çok hayır yaparak Ramazan’ın hakkini verin). Zira saki, o ayda Allah’ın Rahmetinden mahrum kalan kimsedir.

Günün Şiiri

Büyük İnsanlık

Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.

Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.

Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.

Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.

Nazım Hikmet RAN

Günün Fıkrası

Ağlayan Sen Olacaksın

Hoca’nın oğullarından biri yakın köylerin birinde çömlekçilik yapıyormuş. Bir gün Hoca yanına gidince: “Baba, bütün paramı şu çömleklere yatırdım” demiş. “Hava güneşli olur da zamanında hepsi kurursa zengin olacağım. Ama yağışlı olursa anam ağlayacak…!”

Hoca oradan ayrılıp başka bir köyde oturan büyük oğluna uğramış. Oğlu: “Baba, varım yoğum şu tarlada, zamanında rahmet yağarsa zengin oldum gitti. Kuraklık olursa anam ağlayacak” demiş.

Hoca eve canı sıkkın dönmüş. Karısı: “Hayrola Efendi, yüzün neden asık?” demiş. “Benimki bir şey değil” demiş Hoca; “Asıl sen kendi halini düşün. Yağmur yağsa da yağmasa da ağlayan sen olacaksın.”

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here