Kitaplardan Ders Almak!

0
352

Kimi “kendi ıssız adasında” okur kitapları, kimi okurken ıssızlıkla çevreler kendi adasını.. Sorulsa; “Issız bir adaya gidecek olsaydınız, yanınıza alacağınız üç şey?” diye, “biri kitap” der belki okumak için ıssız ada arayan kimi kitap dostları..

Yeni ders yılı başlarken, ders aldığım ‘ıssız ada hikâyeli’ kitaplardan söz etmek istiyorum bu yazıda..  1150’li yıllarda Endülüslü İbni Tufeyl yazmış ilk ‘ıssız ada’ hikayesini.. Adı; “Hay Bin Yakazan.” Isısız adadaki Hay’ın bebeklik ve çocukluk dönemi gözlem yaparak geçiyor.. İnceliyor, araştırıyor.. Kendisine annelik yapan ceylanın peşinde koşarak becerikliliği öğreniyor.. Diğer canlılar ve doğayla mücadelesinde kendi başkalığının farkına varıyor.. Ellerini keşfediyor mesela bir dal parçasında.. Eline bir organ gibi eklediği dal parçasıyla koruyor kendini.. Dal parçasının bir alet olduğunu keşfediyor.. Keşfini düşünürken bir hazine sandığı olan aklını keşfediyor.. Keşifler yolculuğunda kullanıyor aklını bir alet gibi.. Aklıyla keşfettiklerini elleriyle alete dönüştürüyor.. İcat ediyor yaşamını sürdürebileceği araçları.. Aklın ve ellerin emeğiyle yüceliyor Hay, insan oluyor.. Ve anlıyoruz  insanın, doğanın sırlarını çözebilecek tek seçilmiş canlı, eşrefi mahlukat olduğunu hikayenin sonunda..

Defoe, 1700’lü yıllarda yazmış Hay’dan etkilenerek Robenson’u.. Yazar, ıssız adaya düşürdüğü Robenson’a ilk iş olarak bir “akıl defteri” tutturuyor.. Hay’ın gözlem yaparak, inceleyerek, araştırarak, keşfederek icat ettiği aletleri, Robinson batan gemide bir marangoz sandığı içinde buluyor.. “Benim için bir hazine değerindeydi” diye not düşüyor akıl defterine..

Hay ve Robenson adlı  romanlardan eğitim adına aldığım dersleri yazabilirim artık.. Önce, “Öğrenmeyen öğrenci yoktur, ortamla etkileşerek her öğrenci öğrenebilir. Öğrenme parmak izi gibi kişiye özgüdür. Hiç kimse başkasının yerine öğrenemez. Her birey önceki bilgileriyle ilişkilendirip zihinsel yapılandırmalarla yeni bilgileri öğrenir” ilkelerini hatırlayalım öğrenme sürecinin.. Sonra, kendi adalarında birer Hay veya Robenson olduğunu düşünelim çocuklarımızın.. Düşünelim, mesela; bireysel özelliklerinin farkına varamazlar mı? Yetenek ve ilgi alanlarının farkında olarak bunları geliştiremezler mi? Bilgi edinme yollarını öğrenip bilgiyi kullanamazlar mı? Kendine özgü öğrenme stillerinin farkına varıp bunları etkili şeklide kullanamazlar mı? Kendini gerçekleştirme ve “Yaşam Boyu Öğrenme” bilincini yaşam biçimi haline getiremezler mi?

Doğuştan getirdiğimiz yetileri eğitimsel bir süreç içinde yeni kabullerle geliştirerek kazanıyoruz yeteneklerimizi.. Bu bağlamda Robenson’un sandık içinde bulduğu ve bir hazine olarak nitelediği ‘beceri ve yetenek’ aletlerinin ‘akıl yürütme ve kullanma’ şeklinde dönüşmüş halinin, birer ada olan sınıfların eğitim öğretim doğasında olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla.. Ve fakat çocuklarımızın zihinlerine yalnız ezber çekici koyup, her şeyi çivi gibi algılamalarına ve her problemi çekiçle çözmeye çalışmalarına yol açmadan tabi ki..

Peki, neler olmalı çocuğumuzun eğitimle keşfedecekleri veya kazanacakları hazine sandığı zihinlerinde? Öğrenmeyi öğrenme becerisi mesela.. Eleştirel, yaratıcı düşünmeyi öğrenme becerisi, problem çözme ve karar verme becerisi, sorgulama ve araştırma tekniklerini kullanabilme becerisi.. Daha? Sağlıklı iletişim kurabilme becerisi.. Hayatta karşılaştıkları çeşitli problemleri, uygun ve doğru aletler kullanarak çözebilme becerileri özetle.. Niçin? Bu becerilere sahip olmayan çocuklarımız, kendilerini “Güliver” gibi maceralar içinde bulabilirler çünkü..

Jonathan Swit, 1726 yılında yazmış Guliver’in Gezileri’ni.. Bir anti Robenson’dur Güliver.. Bireysel yalnızlığı olsa da, ıssız değildir zira düştüğü adalar.. Onu önce cücelerin, sonra devlerin yaşadığı adalarda gezdirir yazar.. Cüceler adasında bir devdir Güliver ve fakat bir cücedir devler arasında..

Çocuklarımız ne dev gibi görsün kendilerini ne de devler arasında cüce.. Ya? Birer Robenson olsunlar kendi adalarında.. Ve bulsunlar zihinlerindeki bir hazine değerinde olan akıl yürütme aletlerini.. Tüm olgu, olay ve nesnelerin birbirleriyle ilişkili olduğunu kavrasınlar Hay gibi..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here