Geçmiş Bayramınız Kutlu Olsun

0
63

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bayram ve bayram tatili sona erdi. Her ne kadar bu bayramda tatil yapanlar artmış gibi görünse de aslında çoğumuz bayram moduna girmedik. Giremedik… En eski yazılarıma baktım ilk yıllar kaygısızdı bayram yazılarım, anılar vardı, özlemler ve bol-bol bayram kutlamaları yani hafif ve kaygısızdı. Yıl-yıl ilerlerken yazılarım sertleşmeye başladı, içinde acı olmaya başladı, biraz daha ilerilerde şehit haberleri ile baya bir kötü oldu…

Geçen yılın yazısı bile bu yıldakinden daha hafifti ve içinde bayram kokusu vardı. Ancak şimdi geride bıraktığımız bu bayram, bayram değil artık. Yalnızca dinimizin gereklerini yerine getirmek için çaba harcıyoruz, her şey ateş pahası, herkes üzgün, küskün, Mehmetçiğimiz yabancı ülkelerde savaşıyor, hain PKK tarafından şehit edilen Mehmetçiklerimizi bayram öncesi toprağa teslim ettik. Ve biz bu ortamda bayram kutlamaya nasıl hazırlanabilirdik? Tabi ki bu durumda bayram çokta bayrama benzemez. İçimiz kırık dökük, yüreğimiz yaralı bereli, aklımız fikrimiz Mehmetçikte, gençlerimizde, geleceklerinde! Gülmekten korkuyoruz, neşe zaten uzağımızda, şimdi keder, kuşku ve acı zamanındayız. Ancak umutlarımız kapının önünde beklemekte. Arada bir onları doyurabiliyoruz ancak bu günlerde bitkin ve yorgunlar.

Vatan Sağ Olsun…

Dolar derken, rahip krizi derken, enflasyon ve işsizlikten yakınırken her şeyin üstüne gelen şehit haberleri ile tarumar olduk bayram öncesi. Dolar gün gelir düşer, yoksulluk şu ya da bu şekilde çekilir ama arka arkaya gelen şehit haberleri yürekleri yerinden oynatır… Ölünceye dek hiç geçmeyecek bir çentik atar yüreğe hiç geçmeyen. Bayram üzeri gelen dört şehit ve beş yaralı haberi ile işsizliği, hızla yoksullaştığımızı unutup defalarca çentik yedik yüreğimize.

Her ne kadar ateş düştüğü yeri yakar diyorsak ta aslında ateşin düşmediği yer kalmadığından birimizin acısı hepimizin acısını defalarca yeniden hep yeniden depreştiriyor.

Ve bayram öncesi şehitler gözyaşları ve intikam yeminleri ile teker teker doğdukları il ve ilçelerde toprağın şefkatli ellerine teslim edildiler. Vatan sağ olsun. Onlardan helallik istiyoruz, haklarını helal etsinler ve nur içinde uyusunlar… Defalarca lanet olsun teröre ve destekleyenlere. Allah sabır versin ailelerine, çocuklarına, sevenlerine.

İçimiz kan ağlıyor bayrama yine buruk, yine acılı girdik… Bize bunu yaşatanlar Allahlarından bulsunlar. Ve sevgili okuyucularım valla o kadar canımız sıkılıyor ki yazmak gelmiyor içimizden yeminle.

Ve sevgili okuyucularım belki bayramlar ve özel günler bir fırsattır umutlarımızı güçlendirmek için. Her ne kadar kırgın, küskün, yaslı, kuşkulu ve yorgun olsak da bayramı fırsat bilip iyi şeyler yapmaya çalıştık diye düşünüyorum. Birbirimizle bayramlaşmayı selamlaşmayı unutturmasın içimizin ağırlığı.

Ve geçmiş kurban bayramımız kutlu olsun, bütün yurtta ve cihanda sulha vesile olsun dilerim. Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalalım, hep birlikte, her zaman, ayrımsız, gayrımsız. Yase

& & & & &

Yol Kenarına Diken Eken Adam

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekti. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başladı. Gelip geçenler: “Bu dikenleri sök, insanları rahatsız etmesinler” demeye başladılar. Fakat adam bunları duyuyor fakat aldırmıyordu. Bir gün Allah’ın bir velisi ona: “Mutlaka bu dikenleri sök.” dedi.

Adam itiraz etmedi. “Evet mutlaka bir gün sökerim.” dedi.

Adam ha bire yarın yarın dedikçe dikenler büyüyüp kuvvetleniyordu.

Veli adama: “Ey vaadinde durmayan adam, sök şu dikenleri bu işi sürüncemede bırakma” dedi.

Adam: “Babacığım, bir hayli gün var, bugün olmazsa yarın, bir gün mutlaka bu işi yapacağım” dedi.

Allah’ın (c.c.) velisi bunun üzerine şu sözleri söyledi: “Sen, hep yarın diyerek bu işi erteliyorsun, fakat şunu bil ki her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor, dikenleri sökecek olan sen ise güç kuvvet kaybediyorsun, dikenler gün geçtikçe gençleşiyor sense ihtiyarlıyorsun”

 

& & & & &

Sevdiğin Kadar Sevilirsin

Her şey sende gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın

Kanatların çırpındığı kadar hafif

kalbinin attığı kadar canlısın

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü

Ne renk olursa olsun kaşın gözün

Karşındakini gördüğüdür rengin

Yaşadıklarını kar sayma

Yaşadığın kadar yakınsın sonuna

Ne kadar yaşarsan yaşa

Sevdiğin kadardır ömrün

Gülebildiğin kadar mutlusun

Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin

Sakın bitti sanma her şeyi;

sevdiğin kadar sevilirsin

Sevdiğin kadar sevileceksin

Ay ışındadır sevgiliye duyulan hasret

Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak

Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın

Ve güçlü his ettiğin kadar güçlü

Kendini güzel hissettiğin kadar güzel

İşte budur hayat, işte budur yaşamak

Bunu hatırladığın kadar yaşarsın

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün;

Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

Çiçek sulandığı kadar güzeldir

kuşlar ötebildiği kadar sevimli

Bebek ağladığı kadar bebektir

Ve her şeyi öğrendiğin kadar

Bilirsin Bunu da öğren;

Sevdiğin Kadar Sevilirsin

Can YÜCEL

Açıldı Cennet Kapısı

Açıldı Cennet kapısı

Lal-ü güherdir yapısı

Kıldan incedir köprüsü

Geçebilirsen gel beri

Canımız melek canıdır

Tenimiz Selman tenidir

İçtiğimiz aslan sütüdür

İçebilirsen gel beri

Ben hocama kul olmuşum

Üstattan öğüt almışım

Ben kanadım bağlamışım

Çözebilirsen gel beri

Ben has bahçenin gülüyüm

Aynı cemin bülbülüyüm

Kırk kapının kilidiyim

Açabilirsen gel beri

Pir Sultan’ım Haydar hemen

Dağlar bürüdü duman

İşte İncil işte Kur’an

Seçebilirsen gel beri

Pir Sultan Abdal

Günün Şiiri

Son Aşık

Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım.

Ey sevdiğim ben umutsuz değilim gene

Ak düşünce saçların kumral rengine.

Kollarında son aşkın ben olacağım.

Ey başında şimdi sevda rüzgarları esen

Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün

Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün.

O mukadder günü,

Bilmem düşündün mü sen?

Ben bir beyaz saçlı aşık, sen bir ihtiyar

O gün bana yaklaşırken ey ilahi yar

Esirgeme gözlerimden bir son buseni

Kirpiğinden yavaş yavaş,bir damla aksın

Çünkü ruhum sen de o gün anlayacaksın

Ki hiç kimse benim kadar sevmemiş seni seni.

Faruk Nafız ÇAMLIBEL

Günün Fıkrası

Amerika’da 22 no’lu karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş. Bu aracı radarla incelemiş ve minimum 50 km. ile gidilmesi gereken yolda bu aracın tam 22 km./saatle gittiğini fark etmiş. Bu araba yolu tıkıyormuş. Ve aracı durdurup sürücüyü uyarmaya karar vermiş. Ve aracın peşinden gidip aracı durdurmuş, birde ne görsün. Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze ve aracın arkasındaki koltuklarda da çok korkmuş 3 tane yaşlı teyze daha var.

Polisi görünce yaşlı sürücü: “Polis bey çok mu hızlı gidiyordum?” diye endişe ile sormuş. Polis demiş ki; “Hanımefendi, hızlı değil, aksine çok yavaş gidiyorsunuz Ve bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km. hızla gidiyorsunuz.” Yaşlı teyze: “Ama otoyolun girişinde 22 yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim!” Polis: “Teyzeciğim demiş, o 22 otoyolun numarası. Bu yolda minimum 50 km hızla gitmelisiniz.”

Kadın “tamam, bundan sonra hızlanacağım” demiş. Polis tam kendi arabasına giderken, gözü yine arkada oturan, hiç konuşmayan ve çok korkmuş 3 yaşlı teyzeye kaymış. Ve sormaya karar vermiş sürücüye. “Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim? Bu arkada oturan kişilerin nesi var? Çok korkmuş gözüküyorlar, sanki dillerini yutmuşlar gibi!” Kadın şöyle cevap vermiş: “Valla bende anlamadım, 250 no’lu karayolundan çıktıktan beri böyleler.”

Günün Sözü

Görmeden görebilirim ama düşünmeden düşünemem.
Paul VALERİY

Gazap ve öfkeden kaçınınız. Çünkü onun başlangıcı delilik ve sonu ise pişmanlıktır.

Gece ile gündüz seni işlerler. Onları sen işle. Onlar her gün senden bir şey koparıyor, sen de onlardan bir şey koparmaya bak.
Hz. Ali

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here