Eğitim ve Demokrasi

0
116

“Demokratik davranış ve düşüncenin, birey için yaşamın bir parçası haline dönüştürülmesinde eğitimin işlevi tartışmasızdır.” Editörlüğünü, Doç. Dr. Ali Şimşek’in yaptığı “Sınıfta Demokrasi” adlı kitabın “sunu” bölümü bu cümle ile başlıyor..

Söz konusu kitabın “önsözü” de şu cümle ile başlıyor.. “Bir ülkede demokrasinin yerleşmesi, büyük ölçüde yurttaşların genel eğitim düzeyine bağlıdır.”

Niçin? Yanıtı “Sınıfta Demokrasi” adlı kitabın önsözünde: “Demokratik yaşamın gerektirdiği bilgi, tutum ve becerilerle donatılmış bireylerin oluşturduğu bir toplumda demokrasinin yaşam biçimi haline gelmesi çok daha kolaydır. Ancak bu süreç kendiliğinden gerçekleşmediği için, toplumdaki tüm bireylere demokratik değerlerin kazandırılması gerekmektedir. Bunun da bilinen en etkili yolu eğitimdir.”

Buradan, sunu ve önsözde dile getirilen cümleleri özetlersek “demokrasi eğitimle başlıyor” diyebiliriz..  İyi de, demokrasi yalnızca “anlatılan bir bilgi midir?” Yoksa anlatıdan öte, “yaşanılan bir süreç mi?”

Öğrencilerimize, demokrasiyi anlatılan bir bilgi olmaktan öte, bir süreç içinde yaşayarak öğrenebilmeleri için, Milli Eğitim Bakanlığımız Eylül 2004 tarihli ve 2564 sayılı Tebliğler Dergisinde yayımlanan yönergeyle okullarımızda Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri oluşturma uygulaması başlattı..

Uygulamanın içeriğinde ne var? Çocuklarımızda yerleşik bir demokrasi kültürünün oluşturulması, yapılandırılması, içselleştirilmesi amacıyla; seçme ve seçilme hakkı.. Tam bir genel seçim havasında adaylık, tanıtım serbestliği, gizli oy, açık sayım süreci.. Devamla okul meclisi oluşturma.. Devamla bir meclis ciddiyetinde çalışma..

Demokratik toplumsal yaşamın kesintisiz sürecinde bireyler birbirinin halefi durumundadır.  Süreç içinde her birey “halif” olabilir. (Birbirinin yerine geçebilir)  Her birey “halif” oluşu içerir diğer anlatımla  “muhaliflik” her bireyin doğal yapısında vardır. Bu anlamla muhalif oluş; her işe karışmanın ya da karşı çıkmanın değil, o işi yapan bireyin yerine halif olabilirliği, yani muhalifliğin, mantıksal doğru, etiksel iyi, estetiksel güzellik çalışmalarıyla sergileyebilmenin tanımıdır.

Ben, “yerleşik bir demokrasi kültürü oluşturabilme” başarımızın, okul toplumu içerisinde; öğrenci kulüplerinden öğrenci meclisine her türden etkinliklerde, her öğrencimize halif olabilme bilincini verebilmemize bağlı olduğunu düşünüyorum..

1949 tarihinde toplanan 4. Milli Eğitim Şurasında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Tahsin Banguoğlu bakın ne diyor?

“Çocuklarımıza, okullarda hayatla ilgisi olmayan birçok maddeler okutuyoruz, memleketin realitesinde bulunmayan birtakım şeyler öğretiyoruz. Memleket mevzularını, çocuğun muhitindeki mevzuları ders konusu yapıp onlara öğretmiyoruz. Öğrettiğimiz konular hayati değildir. Bir de buna ilave olarak bir rapor hâlinde yüksek heyetinize sunduğumuz “Demokrasi Terbiyesi” meselesi vardır. Biz Türk milletinin maarifçileri sıfatıyla memleketimizde bugün cereyan etmekte olan rejim istihalesine lâkayt kalamazdık. Kalamazdık, çünkü bu memleketin iktibas ettiği yeni fikirlerin ön safhasında öğretmenler bulunmuşlardır. Bu vazifeyi aynı zamanda seleflerimiz olan nesillere karşı da borçluyuz.

Bu memlekette medeniyet fikrinin ön saflarında öğretmenler bulunmuşlardır. Bu memlekette hürriyet fikrinin ön saflarında öğretmenler bulunmuşlardır. Bu memlekette cumhuriyet için yine ön saflarda öğretmenler bulunmuşlardır. Bu sefer bu demokrasi idealinin ön safında da yine bizim arkadaşlarımız bulunacaktır. Buna hiç şüphe yoktur. Demokrasi idaresi yeni bir terbiye meselesidir, memlekette yeni bir fikrin mal edilmesidir. Bu  fikri yeni nesillere gereği gibi aşılayacak  ve bu yeni hayat tarzını onlara fiilen  öğretecek gene hocalarımızdır.”

Bu duygu ve düşüncelerle selamlıyorum “milli irade nöbetiyle” demokrasimizi yaşayanları ve yaşatanları..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here