Bugün Günlerden Babalar

0
419

Değerli okurlarım, yarın “Babalar” Günü! Bu özel gün, Ramazan ayına denk geldiği için, Ramazan yazılarımıza bu haftalık ara vererek, ‘Babalar Günü’ yazısı yazmaya karar verdim, müsaade ederseniz! Aslında “ne yazsam” diye bir türlü karar veremedim. Ne yazarsam yazayım, inanıyorum ki, her satırında birçok babaların izleri vardır. Bu nedenle rahatsızlığımı söyleyebilirim. Evin direğinin yıkılması hiç de “hayra alamet” değildir. Kiremitler aşağı düşecek gibi olur. Yağan yağmur aheste-aheste içeriye damlar, felaket yaşayacakmışız gibi gelir insana.

Babaların ölmesi acıların en safıdır. Etraf zifiri karanlıktır, kalpler oldukça hızlı atar. İçini yeni oluşmuş yaralar kaplar. Uzandığın yatağında yetim bir çocukla uyanmaktır adeta. Oturduğu koltuğa kimse bakamaz ve uzun süre kimse de oturamaz. Hüznün sindiği duvarlara yapılan her konuşma kesik kesiktir. Sanırsınız giden babanın konuşması gereken yerlerdir o susulan anlar. O sessizlik sağır eder, açan ağzını konuşamaz.

Babanın ölmesi boşluğa haykırmaktır, dilediğin kadar bağır, sadece sesin yankılanır o kadar. Naçar kalırsın! Sana, önce alışmak, sonra unutur gibi olmak, daha sonra da ölünceye kadar hatırlamak düşer.

Onlar ölünce bizler büyüyoruz diyoruz ama keşke ölmeseler diyebilme lüksümüz de yok. Çocukken her şeyi bilen, herkesten güçlü olan babamız, biz büyüdükçe küçülüyor. Zamanını geçmişte kalmış bir yaşlı olarak kendi köşesinden bize bakıyor. Uzakta olsa da, bize dokunmasa da…

Usandıracak kadar ayrıntılı sorularla hayatı öğrendiğimiz, her şeyi bilen babamızın sorularıyla biz büyüdükçe artık bize sıkıcı gelmeye başlıyor. Müdahale etmese, soru sormasa ne iyi olur dediğimiz zamanlar çok oluyor artık. Bizden ondan daha iyi biliyoruz ya her şeyi (!) zaman artık onun zamanı değil ya… Teknoloji ile beraber her şey değişti ya!

Oysa ne zaman ki babanızı kaybediyorsunuz, işte o zaman işte o zaman gerçekten büyüyorsunuz. Çünkü o güçlü çınarın gölgesi yok artık üzerinizde. Fark etmediğiniz halde yağmurdan sizi koruyormuş meğer o gölge. Gün geliyor aileniz oluyor ve siz de baba oluyorsunuz. Sizin koruduğunuz birileri var ama o gölgeyi, sizi koruyan  o gölgeyi çok arıyorsunuz.

Babama sarılıp seni seviyorum diyemedim. Ne büyük şansızlık değil mi? Şimdi haykırmak istiyorum. Yanıt veremez ama belki duyar diyorum.

Seni Seviyorum Babacığım! Seni erkek çocuğu gibi seviyorum. Seni on üç çocuğundan biri olarak seviyorum. Üç torununun babası olarak seviyorum. Seni şu fani ve köhne dünyada “kocaman” seviyorum.

Uzun sözün kısası, babaları hayatta olanlar, gidin onları öpün koklayın. “Hayır Duaları”nı alın. Hakkın rahmetine kavuşmuşlarsa dualarınızı gönderin. Bu vesile ile gazetedeki arkadaşlarımın da Babalar Gününü en iyi dileklerimle kutlar, rahatsız olanlara acil şifalar dilerim.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Acıları Sessiz Yudumlayanlar

Değerli okurlarım, Bu Pazar (yarın) “Babalar Günü” bütün babalara sağlık, afiyet, hayatta olmayanlara da, Allah’tan rahmet diliyoruz.

Kapitalist dünyanın, sırf piyasayı canlandırmak, tüketimi coşturmak, esnafın cirosunu katlamak için bile olsa, anneleri, babaları bir güne sığdırtmaya içerlersem de, bu günün anısına daktilomun başına geçtiğimde inanan yas tutuyorum. Küçük yaşta annemi, uzun zaman öncede babamı toprağa verdim. Onlar için iyi ki bir şeyler karalayabiliyorum. Hem yâd ediyorum, hem de kimseye belli etmeden gözyaşı döküyorum.

Elimde bir hediye babama gidip, boynuna sarılmak bana nasip olmadı. Beraberken bile, örneğin dini bayramlarda, elini öperdim ama doyasıya sıkı-sıkı boynuna sarılamazdım, utanırdım. Babamla aramızda bir duvar vardı ama bu duvar sevgi duvarıydı. Sevgi duvarı da olsa, sonuçta aramızda bir esnek duvar vardı. Ben babamı gerçekten çok sevdim, O’nun da beni sevdiğini biliyorum.

Hani, yakın dostlar birbirine sıkı-sıkı sarılırlar ya… İşte babama öylesine sarılamadığım içimde uhde kaldı. Allah rahmet etsin! Babam, torunlarını yanından ayırmaz, kucağından indirmezdi. Sanırım çocukken beni de kucağına alırdı. Mutlaka öyledir. Hangi çocuk, babasının kucağındayken ya da sohbet ederken, onunla gururlanmadığını söyleyebilir ki?

Babaların gözünde o sevgi pırıltılarını gören çocuk hiç büyümek ister mi? Hep çocuk kalmak ister diye düşünüyorum. Çok ilginçtir, kaç yaşında olursa olsun, bir erkeğin babasını kaybetmesi için hep erkendir. Bunu da samimi olarak belirtmek istiyorum.

Çoğu zaman, annelerin gölgesinde kalıp, sevgilerini belli etmeseler de babaların yeri bir başkadır. Hiçbir karşılık beklemeden hayatı boyunca size daha iyi bir gelecek sunmak için çalışan babanızı özellikle bu Pazar (aslında her gün) unutmayın. Uzaktaysa ve gidemiyorsanız bir telefonla hatırını sorun. Beraberseniz sıcak bir öpücüğün yanında, O’nu mutlu edecek bir hediye alın.

öcal sanat6

Dünya’da bir asra yakın bir zamandan beri kutlanan “Babalar Günü” babaları anmak ve hatırlama için iyi bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Ancak hiçbir zaman Anneler Gününe karşılık olsun diye düşünülmemiştir. Hediye konusunda da babalar anneler gibi değildir. En mütevazı bir hediye bile onları çok mutlu eder. Çocukları yanında olduğu sürece, hediye akıllarına bile gelmez.

“İdeal insan, iyilik yapmaktan keyif alır… Kendisine iyilik yapılırsa, mahcubiyet duyar. Çünkü iyilik yapmak üstünlük işareti, muhtaç duruma düşmek zaaf işaretidir. Karşılaşacağınız nankörlükten dolayı üzülmemek için hazırlıklı olun, karşılık beklemeden iyilik yapın…”

Bu küçük paragraf, babaların ne denli alçak gönüllü olduğunu ifade etmiyor mu? Eğer ediyorsa, ben de bu paragrafı tüm babalara hediye ediyorum. Bütün babalara saygılar sunarım, hayatta olmayanlara da gani-gani rahmet diliyorum.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Görünmeyen Gözyaşları

Bir köşede saatlerce gözyaşı döken bir baba, gözyaşlarını sile-sile, morartmış göz pınarlarını. Çok ilginçtir, kimseye de bir şey söylemiyor. Naçar kalmış, acze düşmüş zavallı baba… Derdini de söyleyemiyordu ki… Durumu fark edenlere ise… “Allah bana şu anda bir ölüm versin. Yaşamaya hakkım yok. Okullar açıldı, çocuğuma hiçbir şey alamadım. Ne önlük, kitap, defter hiçbir şey alamadım. Benim gibi insan olur mu?” diyerek derdini anlatabilir. Acze düşmüş bir babanın feryatlarıydı.

Baba olmak kolay değildir. Belki de en zor bir şeydir. O babalar, mafya babalarıyla, kumarhane, bar pavyon babalarıyla sakın karıştırmayalım. Uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu saydıklarım, babaların “yüz karası” diğerleri de “başımızın tacı, örnek aldığımız” insanlardır.

Günün Sözü

Babaların Ölmesi Daima Erkendir!

Öcal’dan İnciler

Babaların En Acı Günü Çocuğunu Kaybetmesidir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here