Bir Aziz Nesin Vardı!

0
85

Değerli Dostlarım, tüm hayatı boyunca haksızlıkları, toplumsal bozuklukları, fırsatçılığı, herkesin kolayca sevebileceği canlı, hareketli, dolambaçsız bir dille anlattı. Bu konuda o denli ustalaştı ki, TÜRK deyimler sözlüğüne “Tam Aziz Nesin’lik olay” diye bir deyimin yerleşmesini sağladı.

Türk mizahının en önemli ustalarından olan Aziz Nesin, hayata ilk adımlarını espriye, şakaya pekiyi gözle bakılmayan, gayet ciddi bir ortamda atmıştı. 20 Aralık 1915’te Heybeliada’da doğup, Süleymaniye’de büyüyen yazar, çocuk yaşta Kuleli Askeri Lisesi’ne ve ardından Harp Okulu’nu bitirip 1937de Asteğmen olarak göreve başladı. İkinci Dünya savaşı’nı kışla atmosferinde geçirdi. 1945’te ordudan ayrılıp sivil hayata geçti ve yayıncılığa başladı. 1946’da Markopaşa adlı mizah dergisini çıkardı. Bu derginin kapanmasının ardından Malumpaşa’yı yayın hayatına soktu.

Gazetecilikte yapan Aziz Nesin, toplumdaki sivrilmiş ya da sıradan kişileri olağanüstü bir incelikle karikatürleştirme yeteneğine sahipti. Bürokrasiyle alay eder, Devlet çarkının işleyişindeki bozuklukları zarif ama keskin bir üslupla eleştirirdi.

Aziz Nesin tüm ömrünü bir arı gibi hep çalışarak geçirirdi. İki çocuğunu büyütürken çok yoksulluk çekti, perişan oldu, hapishanelerde göründü. Ama belirli bir zaman sonra yazdığı kitaplar hak ettiği ilgiyi gördü. O aşamadan sonra çok kazandı. Ama hiç lükse kaçmadı ve de tasarruf yaptı, üstüne not aldığı kâğıtları bile arkalı önlü kullandı.

Kimseye eyvallah etmedi, dimdik ayakta kaldı. Dişinden tırnağından esirgeyerek oluşturduğu tasarruflarla yoksul çocukların okumasını sağlamak için 1972’de Aziz Nesin Vakfı’nı kurdu. Çatalca da aldığı araziyi de bir yurt ve okul yaptırdı. Bugüne kadar yüzlerce yoksul ve kimsesiz çocuk burada eğitim gördü.

Aziz Nesin, halkın içinde sıradan biri gibi yaşadı. Eserleri de gündelik hayattan beslendi. Hikâyeleri, Romanları elden ele geçti, dilden dile çevrildi. Dünyanın 78 ülkesinde yayımlandı. 80 yıllık bir ömrün bilânçosu görkemli ve göz kamaştırıcıydı. 37’si hikâye, 5’i şiir, 10’u roman,6’sı anı, 4’ü gezi notları ve konuşmalardan oluşan 73 kitap ve 9 sahnelenmiş oyun.

Ödül almak O’nun için doğal bir hadiseydi. 1968’de Karacanı birinciliğini, 1970’de Türk Dili Kurumu Tiyatro ödülünü, 1956-57’de iki kez üst üste İtalya’nın dünyada en saygın ödülü olan Altın Palmiye’yi, 1969’ da Bulgaristan’da Altın Kirpi’yi, aynı tarihte Sovyetler Birliği’nde Krokodil ödülünü ve kısa süre sonra 1975’te Asya-Afrika Yazarlar Birliği’nin Lotus ödülünü kazandı.

Biraz da, doğrudan kendi görüşlerimi sunmak istiyorum. Üstadı yaşamım boyunca bir kez gördüm. Ankara’da bir tiyatroda “Müfettişler Müfettişi” isimli bir oyunu izliyordu. İlgi odağı değildi, halktan biriydi.

O bir bayraktı adeta. Silkeleyen, sarıp sarmalayan, koruyan koruyucu, bir uyarıcı… Türk milletinin şansıydı ama bildiğiniz gibi Sivas Madımak’da O’nu yakmaya bile kalktılar. Aziz Nesinler kolay yetişmiyor, böyle bir değerin gelebileceğine de pek ihtimal vermiyorum. Zaten yaşıyor olsaydı, balyozlanarak, fişlenerek kafeste olacaktı. Aydınlar peşinden giderken, öbür kesimde, O’nu öldürmeye çalışıyor.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

En Büyük Yanlışlar Ne Zaman Yapılır?

Değerli okurlarım, insanlar en iyi dönemlerinde hatayı ve yanlışı daha çok yaparlar. Örneğin kendini kabul ettirmiş bir yönetici, herkese sevgi gösterisine aldanır ve işte burada hata var yapmaya başlar. Bir toplumda ne kadar çok barıştan ve namustan söz edilirse, savaş yanlıları ve namussuzlar daha çoktur ve ön plana çıkarlar.

Savaşların da kuralları vardır, kan dökülür, insanlar ölür ve her taraf enkaza dönüşür ama hastaneler ve mabetlere dokunulmaz. Genellikle bu hep böyle olmuştur. Ancak bazı savaşlar vardır ki kuralsızdır, kural tanımaz. Öyle bile olsa bu savaşın sonunda barışın sağlanıp, sağlanamayacağı şüphelidir. Burada yanlışlar kişiseldir ve savaşın da galibi yoktur.

Evet, en büyük yanlışlar iyi dönemlerde yapılır. Böyle bir kural yoktur ama insanların içgüdüleri, psikolojileri kendilerini öyle yönlendirir. İlk nefesle son nefes arasındaki süreçte bir şeylere alışmamız gerekiyor. Başarı üstün başarı kazanmanın sevinçle dolup taşmanın birilerine çılgınca yakınlık duymanın ardından neler geleceğini tahmin edebilmeliyiz, ayaklarımız yere bastığı sürece! Evet, mutlu olduğumuzda başarıyı omurgasından yakaladığımızda, bize en yakın duranlar bile bu duygularımızı anlamayacaklardır ya da anlayamayabilirler.

Bu insanlar olumlu yaklaşımlarınızın kaynağını araştırmaya başlarlar. En zor koşullarda bile başarılı olmanız onları ters yönde etkiler ve sizi alabildiğine kıskanırlar. İşte o zaman duygularınıza yenik düşersiniz, o insanları seviyesine inmeye çalışırsınız, elinizde olmadan! Sizin için artık hatalardan öte yanlışlar dönemi başlamıştır istemeden.

İlişkilerde de böyle değil midir? Siz küçücük mutlulukları bir araya getirerek çok büyük mutluluk demetinin mimari olmuşsunuz ama başarılı oldunuz diye sizi önce ezmeye, daha sonra da aşağı çekmeye çalışırlar. Gözlerinizdeki sevinç ve başarı kıvılcımlarını görmezden gelip kendi hayatlarının çaresizliğine, sefilliğine davetiye çıkarırlar. Sevmenin ve sevilmenin zirvesinde bile olsanız tevazu ve mütevazı sözcüklerini hatırlamakta çok büyük faydalar vardır.

Ancak hatırlamak yetmez, içinize sindireceksiniz. O zaman her şey kamuflajlanır ve değerleriniz o kem gözlerden zarar görmeyecek mesafeyi kazanmış olur. En iyi döneminizde bile hatayı az yapmış olursunuz.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Bizim Kadınlarımız

Çiçekler kadar değerli olan kadınlarımız hakkında doğru bildiğimiz yanlışlar var. Aman dikkatli olalım!

Kadınlarımıza verilecek en güzel hediye çiçektir… Ne kadar güzel! Tamamen yanlış. Onlar mütevazı olduklarından, sadece tek taşlı bir yüzüğe kanaat ederler. Ne kadar asiller değil mi?

Kadınların morallerini düzeltmek için güzel sözler söylemek gerek. Asilane bir yaklaşım doğrusu. Hayır! Alış verişe çıkarsan moralleri süper olur.

Depresyonda oldukları zaman yaptıkları en kolay şey, saçlarının rengini ve şeklini değiştirmektir. En sağlıklı çözüm sanırım bu olmalı. Şehrimizde her köşe başında kuaför var. Hepsinin de durumu iyi. Bunların yüzünden, erkeklerin kuaförleri sinek avlıyor.

Çirkin kadın yoktur da, güzelleşmesini bilmeyen kadın vardır. Genel olarak doğru bir yaklaşım. Yine de söylemekte yarar var. Karanlık olunca bütün kadınlar güzeldir.

Günün Sözü

En Büyük Yanlışlar En İyi Dönemlerde Yapılır.

Öcal’dan İnciler

Çirkin Kadın Yoktur, Güzelleşmesini Bilmeyen Kadın Vardır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here