İlhan Selçuk Kimdir?

0
114

Değerli okurlarım, “Cumhuriyet” çocuğudur ve Cumhuriyetten sadece iki yıl sonra, yani 1925 yılında Aydın’da dünyaya merhaba demiştir. Subay çocuğu olduğundan ve o dönemlerde de tayinler sık-sık yapıldığından, Türkiye’yi karış-karış gezdiğini anılarından biliyoruz.

İstanbul Hukuk Fakültesini 1950 yılında bitirdi ve Avukatlık yapmasına rağmen, yazmaya karşı büyük zaafı ve isteği vardı. Böyle olunca da, avukatlığı bırakıp matbaacılık, dergi ve gazetelerde yazarlık ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. Gazetecilik ve yazarlık konusunda Ağabeyi Rahmetli Turhan Selçuk’tan oldukça etkilenmişti. Beraberce 41.5 adlı mizah dergisini çıkardılar, daha sonra muhalif duruşuyla adını duyuran “DOLMUŞ” dergisiyle yola devam ettiler.

Terhis olduktan sonra ilk durağı Akşam Gazetesi oldu ve daha sonra Tanin ve bir süre sonra da sol eğilimli Vatan Gazetesi’ne geçti. Yazarlıkta gazete çok önemlidir. Uyum içindeyseniz her şey yolunda, değilse bir ton balla yenilmez olur.

Rahmetli İlhan Selçuk Ağabey herkes tarafından tanınan bir yazar olmuştu. Bu sıralarda Nadir Nadi’nin (Başyazar) teklifini kabul ederek ömrünü adadığı ve ismiyle özdeşleşecek “Cumhuriyet Gazetesi”ne yazar oldu, yıl 1963. Bu tarih benim için çok önemlidir. Sanat yazımda da sözünü ettiğim gibi, Rahmetliyi tanımıştım. Bu sıralarda “YÖN” Dergisinde da yazıları yayınlanmaktaydı. Sol görüşlü olduğundan bu dergi kapatıldı ve “DEVRİM” dergisinde yazmaya başladı.

12 Eylül 1980 darbesinde gözaltına alındı alınmasına da, hakkında o kadar çok dava açıldı ki, bu davalar gazetecilik yaşamının bir parçası haline geldi. Hepimizin bildiği gibi, 1990’lı yıllardan itibaren Cumhuriyet Gazete’sinin laik ve cumhuriyet çizgisinin sözcüsü haline gelmesinde en etkili isim oldu.

Merhum İlhan Selçuk 45 yıl Cumhuriyet Gazetesinde yazdı, başyazarı ve imtiyaz sahibi oldu. Köşesinden uzak kalmadı ama nedense bazı çalışma arkadaşlarıyla ters düştü. Bunu da gazetecilik mesleğinde doğal olarak kabul etmeliyiz.

Böylesine güçlü kalem her defasında susturulmaya çalışıldı. Bunların hepsi de boşunaydı tabi. En son 21 Mart 2008’de sabaha karşı saat 04.30’da Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alındı. 40 saat gözaltında kaldı. Ardından yurtdışı yasağı konularak serbest bırakıldı.

Merhum İlhan Selçuk Ağabey, Cumhuriyet Gazetesindeki köşesi Pencere’de okurlarına erkenden veda etmiştir. Köşesinde şöyle diyordu:

“…Pazartesi günü yürekten ameliyat olacağız. Söylenenlere bakılırsa, epey gıllıgışlı bir operasyonmuş, nalları havaya dikersek bozulmayalım, olur böyle şeyler… Nalları dikmezsem daha görüşürüz. Dikersem, her ne kadar kusurumuz da olsa af ola… İkisine de eyvallah…”

Efendim, işte böylesine temiz, sevimli, yakışıklı, devrimci, laik ve de Atatürk ilke ve inkılâplarına yürekten bağlı, kaleminden kan damlayan bir gazeteciyi, bir yazarı, bir devrimciyi ebedi istirahatgâhında dinlenmeye terk ettik. Tanıyınca daha zor oluyor yazmak. Onu tanımakla sevinçli ve de gururluyum. En azından iltifatlarına mazhar oldum. Türk basının ve tanıyanlarının başı sağ olsun… Nur İçinde Uyusun!

Mutlu olum, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

İlhan Selçuk Dinlenmede

Değerli okurlarım, yazı ya da makale yazmanın kolayı olmaz tabi de, aramızdan ebediyen ayrılan birileri hakkında iki satır bir şeyler yazmanız gerekiyorsa, inanın belli bir noktaya ya da daktilonuzun tuşlarına, anlamsız, amaçsız biraz da korku içinde bakmanız gerekir.

Bu makaleye başlarken, inanmayacaksınız ama yukarıda söylediğim vasıflarla iç içeyim ve büyük bir sıkıntı yaşamaktayım.

Rahmetli İlhan Selçuk Ağabeyle göğüs göğse bir dostluğum yoktu. Onunla kadehte tokuşturmuş değildim. Meslek hayatımda o beyefendi insanla sadece iki kez karşılaştım. Birincisinde, ustalarımızdan Fikret Otyam Ağabeyi ziyarete gelmişlerdi, tesadüfen beraber olduk. Fikret Ağabey beni rahmetliye öylesine övdü ki, utandığımı söylemeliyim.

öcal sanat19

Rahmetli: “Böyle gençleri değerlendirmek hepimizin görevi” dedi.

Fikret Ağabey de: “Öcal’ı bırakmayı katiyen düşünmüyoruz” şeklinde cevapladı.

Fiket Ağabey’in odasında iki kişi daha vardı. Çalıştığım gazetenin yazı işleri müdürlerinden Sayın Öcal Uluç (Şimdi Türkiye Gazetesinde yazıyor) İkinci kişi de, kendisini mülkiyeli olarak tanıdığımız Hasan Cemal isimli genç bir gazeteci. (Şu aşamada hangi gazetede olduğunu bilmiyorum…)

Ölüm denilen hadise doğal olarak herkesi üzer ve hayal kırıklılığına uğratır ama o vefat eden kişiyi tanıyorsanız ve özellikle size sempati duymuş ve örnek olmuşsa, tabi ki daha fazla üzüntü duyar insan.

İkinci karşılaşmamız da; o zaman Ankara’nın Bab-ı Ali’si olarak kabul edilen Rüzgarlı Sokak’ın matbaalar bölümünde olmuştu, rahmetli genel olarak koyu renkli elbiseyi tercih ederdi. Siyah dalgalı saçlı ve siyah bıyıklı idi. Kıyafetine dikkat eden ender gazetecilerden birisiydi.

Bana gelince; kendimi bildim bileli daima Grand Tuvalet olmuşumdur. Yaz-Kış benim için hiç fark etmez, kıyafetime dikkat ederim. Rüzgârlı Sokak’da karşılaştığımızda,

“-Nasılsın Öcal?” diye seslendi (beni iyice süzdükten sonra…)

“-Saygılar sunarım ağabey” dedim.

Bir daha da kendilerini göremedim ama Cumhuriyet Gazetesi’ndeki 45 yıllık köşesine arada bir göz atıyordum. Rahmetli İlhan Selçuk Ağabeyi sadece bir köşe yazarı olarak değerlendiremeyiz. Öyle düşünürsek haksızlık etmiş oluruz.

Atatürk İlke ve İnkılâplarına yürekten bağlı, Cumhuriyet değerlerinin yılmaz savunucusuydu. Laik Cumhuriyete, demokrasiye bağlılığını bir an olsun yitirmeden, karanlık gülere karşı verdiği mücadelelerle de O’nu yâd edeceğiz.

İşte, Türk Basını böyle bir duayenini sonsuza uğurladı. Yeri dolar mı, dolmaz mı bilemem ama İlhan Salçuk’lar kolay yetişmiyor. Türk basınının ve sevenlerinin başı sağ olsun.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Gazeteci Olmanın Raconu

Merhum Gazeteci-Yazar İlhan Selçuk Ağabey için yazdıklarım, 1963 ve sonrası bildiğimiz dahilindedir. Daha önce yaşananlar anılarıyla doğrudan ilgilidir. Rahmetliyle ilk tanışmamızda, ne hikmetse şu ifadenin üstüne basa bas ve gözlerimizin içine baka-baka şunları söylemişti: “GAZETECİ DELİKANLI OLUR…”

Biz bu vecizeyi özümledik, içimize sindirdik de, yerel basınımızı da mecburen birine bir şey söylemeye kalksan Alem-i Cihan, zehir zemberek kesiliyor. Git bak, alt tarafı bağlar gazeli o da başka mesele. Sene-i devriyemizde, müsait ortam oluşursa, özellikle gerek olursa, kimseleri incitmeden ve de darıltmadan bir şeyler söylemem gerekecek diye düşünmekteyim.

Gazeteniz “İskenderun”un matbaasının mürekkep kokan hurufat kasalarının önünden geçerken içi burkulmayan gazeteci değildir. O mis gibi kokular, 60-70 yıl öncesini çağrıştırıyor.

Bizlere gelince; büyüklerimizi kaybettikten sonra, kendimizi anlatıyoruz. Durup dururken kendimiz için kalem oynatsak, şehrimizin o büyük gazetecileri, reklâm için asfalt çiğneyen ustalar kim bilir neler yazarlar. Onlar bilmiyorlar ki, “Gazeteciliğin raconunda delikanlılık yatar…”

Günün Sözü

Gazeteci Ölür de Eserleri Ölmez!

Öcal’dan İnciler

Pısırık Olanlara, Gazeteci Denmez!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here