2’ci Hatay Kitap Fuarı (3)

0
95

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Siyasette rüzgârlar hızlı esiyor, seçime iki ay gibi bir zaman kala. Aday adayları Ankara yolunu yol edindi. Kapalı kapılar ardında neler yaşanıyor kim bilir? Neyse siyaset şimdilerde çokta ilgilendirmiyor bizi çünkü inancımızı yitirdik… Bekliyoruz adaylar bir belli olsun belki o zaman ilgimiz yeniden filizlenir?

Ve sevgili okuyucularım 2. Hatay kitap fuarından son izlenimleri yazmaya devam ediyorum bugün. Dün sağımda solumda oturan arkadaşlarımı tanıtmıştım şimdi sırada genç bir arkadaşımız var. Şiir ve öykülerinin harmanlandığı “Kor” adlı kitabın yazarı Cemile Toprak. Cemile genç bir arkadaşımız, ilk Kitabı Hatay’ın ilk ve şimdilik tek yayınevi olan Kitap Otağı Yayınevinden çıktı. Okunması kolay, öyküleri yüreğe dokunan bir kitap… Bu kitabı da  Kitap Otağında bulabilirsiniz. Birlikte geçirdiğimiz sayılı saatlerde  söyleşebildiğimiz için çok mutlu olduğum bir arkadaş. Yolu açık olsun dilerim.

Kitap fuarına  ilgi gerçekten çok güzeldi. On gün boyunca sürmüş. Bu ilgiye bendeniz  sadece iki gün şahit olabildim. Ve iki günü dolu dolu yaşadım. Hafta sonu olduğu için öğrenciler çoğunluktaydı. İrfan Değirmencioğlu’na ilgi çoktu ki (şimdilere kendisi CHP’den milletvekili aday adayı) kan ter içinde kalmıştı kitap imzalamaktan ve resim çektirmekten. Oradan ayrılanların yüzlerinde güller açıyordu nerdeyse.

Ve Banu Avar ve  Canan Tan, İlyas Salman’dan sonra en çok   ziyaret edilen, önlerinde kuyruklar eksik olmayan stantlardı. Söyleşi programları çokta ilgi çekici gelmemişti sanırım ziyaretçilere. Örneğin   “Sinema ve Psikoloji” adlı söyleşiyi  nerdeyse  on kişi kadar izledi. Biz, Antakyalı yazar dostlarla katıldık. Tabi çokta zevkli olmadı, eski kapıların resimlerinden oluşan sergiye de ilgi çok büyük değildi. Ancak kitaplar ve yazarlarla ilgilendi ziyaretçiler sanırım. Kitap fuarında yalnızca kitap ve yazarlar olsun düşüncesi içindeydiler.

Neyse bendeniz hem kitapçıları tek tek geziyor hem de “Zehra” nın başında duruyordum. Aynı zamanda Ayla Kutlu’nun gelmesini bekliyordum. Evet sevgili okuyucularım fuarın son günü sevgili, değerli büyüğümüz Ayla Kutlu  saat 14 gibi gelip kitap imzalamaya başlayınca bendenizde hemen sıraya girdim. Elimde “Zehra” doğrusu resim çektirmek isteyenlerden dolayı sıra bendenize  zor geldi. Her zamanki gibi parlıyordu Ayla Hanım  beyaz saçları, gülümseyen yüzü ile. Beni görünce ”Yase” dedi. Evet Yase diye destekledim. Selamlaştık, onu sevgiyle, saygıyla öptüm. Zehra’yı görünce hemen ilgilendi kapağa bakar bakmaz “hayatını mı yazdın” dedi.  Resmini sanki önceden görmüş gibi. Gülümsedim çok hoşuma gitti  “hayır bendenizin hayatı   değil ama içimizden herhangi birinin hayatı” dedim. Yanına oturdum biraz söyleştik. Kitap imzalamak için daha birçok yere gidecekti ancak daha sonra İskenderun’a dönecekmiş, dönüşte  görüşmek umudu ile ayrıldım kitabını imzaladı. Onu göğsüme bastırıp ilkokul öğrencisi gibi  sevinçle sekerek kitap otağının standına  döndüm.

Ve sevgili okuyucularım öğrenciler gerçekten çok ilgili yani 1864 yılında  Nabizade Nazım tarafından yazılmış olan ancak   kitapçılarda hala olan Zehra adlı kitabı sandılar bendeniz in yazdığı “Zehra”yı… “Hayır” dedim. O Osmanlılar zamanında yazılmış bir eser biliyorsunuz zaten bu ise Cumhuriyet kitabı. Ancak sizin için çok güzel bir karşılaştırma tezi olabilir. 1864’te  yaşayan Zehra ve  1946’da yaşayan Zehra’ları  zaman, mekan, olaylar bakımından İrdeleyebilirsiniz. Tabi gençlerin bu öneri çok hoşlarına gitti gerçekten deyip  iki Zehra’dan birini bendenizden diğerini kitapçılardan almaya karar  verdiler.

Bendenizde tam burada Nebizade Nazım’ın ilk ve tek kitabı olan Zehra’yı yıllar önce okuduğumdan azıcık bilgi vermek istiyorum. Zehra adlı romanda Zehra zengin bir aile kızıdır. Küçük yaşta annesini yitirir. Sevgi ve şefkatten yoksun kalır. Bu yüzden sinirli, kıskanç ve geçimsizdir. Her şeye öfkelenir. Büyüyünce, babası onu iş yerinde katip olarak çalıştırdığı Suphi ile evlendirir. Zehra bir süre kocasıyla iyi geçinir. Sonra eski huyları depreşir. Eşini herkesten kıskanır, durmadan onu rahatsız eden bir karakter. Bendenizin Zehra’sı ise, bunun tam tersi bir karakter. Evlilikleri babalarının istediği yönde olmasına rağmen psikolojileri tamamen değişik… Okuduğunuzda hak vereceksiniz.

Ve sevgili okuyucularım “Zehra”nın ilk kitap fuarı serüveni burada sona eriyor. Onu yalnız bırakmadığınız için çok teşekkürler. En yakın zamanda kitap otağı raflarında olacak. Şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım hep birlikte ayrımsız gayrımsız… Yase

Günün Şiiri

Orda Bir Çocuk… Burada Ben

Bir ana gülümserken yorgun ve güzel Yüreği müjdelerle tüy gibi hafiflerken, Orda, bir çocuk doğar sımsıcak dünyamıza Burda ben…  Dal nasıl, yaprak nasıl, ekin nasıl büyürse Toprak nasıl uyanırsa bir incecik yağmurdan Orda bir çocuk büyür yumak yumak bir nurdan, Burda ben…  Koştuğu, atladığı, durduğu, uzandığı, Düşüp kaldığı yerlerde gözbebeğim var. Orda, toz-toprak içinde bir çocuk ağlar, Burda ben…  Ne oyun oynamak ister, ne uyku ne su, Ne elişi resimleri gönlünü alır. Orda, bir uzak evde bir çocuk yetim kalır, Burda ben…  Dokunsam, martı gibi uçup gidecek sanki, Solgun yüzlü bir avuç kar. Orda, bir gece yarısı, bir hasta çocuk sayıklar, Burda ben…  Birden bire uyanır bir ana uykusundan, Sapsarı bir korkuyla bakakalır nefessiz. Orda, sabaha karşı bir çocuk ölür sessiz, Burda ben…

Yavuz Bülent BÂKİLER

İsimsiz Şiir

Üstüme, lapa lapa kar yağıyor yeniden

Yeniden yüreğim beyaz bir lâle

Berrak sular, ışıklar, çiçekler, renkler…

Yeniden karşımda birer şelâle.

 

Artık benim için ne ekmek, ne su…

Sağımda, solumda vehim ordusu

Ve hep O’nu, bulamamak korkusu

Soyundum yeniden büyük melâle…

 

Bana, alev gibi bir şeyler yazdı

Sanki baştanbaşa şiirdi, nazdı…

Kırk yıl bile düşünseydim olmazdı

Gelmezdi bu sevda akla-hayale.

 

Bitmiş tükenmiştim; efkârım çoktu

Salkım söğütlerden bir farkım yoktu

Yâr beni yeni bir yarışa soktu

Şu hâlime bakın: deli-divane…

 

Gönlüm nakış-nakış renkli bir kilim

Bir kınalı-sürmeli türküdür dilim

Yeminle anlatsam kim inanır; kim

İçinde düştüğüm bu çılgın hâle?

 

Karışıp gitsem mi ebâbillere…

Adını versem mi karanfillere

Seslenip dursam mı şu sahillere:

Yavuz Bülent BÂKİLER

Günün Sözü

Bir erkeğin yumruğundan daha serttir bir kadının son sözü: Çünkü biri dişlerini döker, diğeri düşlerini…

William BUTLE

Kaderim Kanlı Gözyaşlarımla Süsledi Gözlerimi, Ben Her Sabah Pollyana Rolünü Üstlendim.

Cemile TOPRAK