Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Şehit haberleri gelmeye devam ediyorken dehşetle “biz bu tabloyu daha öncede yaşamıştık” demekten kendimizi almıyoruz. Bir el basmıştı düğmeye her taraf cehenneme, gözyaşlarımız kana dönmüştü. Şimdide aynı gizli el bastı düğmeye ve her taraf yine cehennem! Şimdi aynı şeyleri yaşıyor olmaktan duyduğumuz acı her şeye rağmen “sağduyu” dememizi zorlaştırıyor olsa da bizler ona sarılmaktan başka çaremiz olmadığının ayrımındayız.
Gün geçmiyor yuvalara kan damlamasının yürekleri kor ateş yakıp kül etmesin! Anneler, babalar, yakınlar Türk bayrağına sarılmış tabutlara sarılarak feryat figanları ile yeri göğü inletmesin ve bütün bunlar olurken bundan yarar umanlar melek kesilip acılı ailelerden daha da acılı ama artık inandırmayan sözlerle başsağlığında bulunmasın! Bundan daha kara, daha sıcak, daha kanlı bir yaz tatili olabilir mi? Halk bıkkın, halk bezgin, halk acılı, halk “ne olacaksa olsun” diyerek erken seçime razı durumda eğer kan dökülmesi bunla sona erecekse! Buna inandırılmak isteniyor sanki? Ancak artık kimse inanmıyor, kimsenin doğruluğuna, yalansızlığına, samimiyetine ve hiçbir partiye güvenmiyor. Çünkü koalisyon kurma çalışmalarının başarısızlığı gösterdi ki kimsenin halkı düşündüğü yok; herkes kişisel derdinin peşinde. Ne sanıyor bu seçilenler? Düşünüyorum. Bu milleti aptal mı sanıyorlar? Bu milletin ecdadı kurtuluş savaşı vermiş, bu millet aptal ve gafil olabilir mi? Ve bu millet. Sandıklarda değişmez denenleri bile bir çırpıda değiştirebilen bir millet. Yalnızca istesin. Herkesin bilmesi gereken bir şey vardır ki, kimse kendine güvenmesin, hiç kimse vazgeçilemez değildir! Düşmez kalkmaz bir tek yaratandır. Bizler sonsuza dek “yurtta sulh cihanda sulh” diyen bir liderin neferleri olarak buna inanıyoruz.
Ve sevgili okuyucularım havalar sıcak, yalnızca bu bile başlı başına bir sıkıntı ve insanlar haber izlemek gazete okumak istemiyor ki sıkıntıları artmasın, uykuları kaçmasın ve içleri nefretle dolmasın. Çünkü okudukça, izledikçe isyanla kabarıyor içleri, acıyla büzülüyor yürekler, mideler. Ve sağduyuya sarılmak gerçekten zorlanıyor!
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım. Bu sıkıcı ve acılı durumların yaşandığı zamanda hayat, akmaya devam ediyor şaşılacak bir hızla. Daha dündü İskenderun’dan Gazipaşa’ya gelişim. Her gidiş ve gelişimde macera yaşamak bendenizin kaderi oldu sanki? Normal olarak biletimi alıp otobüse yetiştiğim olmamıştır daha, yetişsem bile muhakkak sonunda bendenizi çıldırtan, yoran bir sürü olay yaşamışımdır. Emre ve Berke’ye göre; Bendeniz, bölünmeye uğramış bir benliğe sahipmişim. Her parçası bir tarafta aynen isimlerim gibi. A gerçekten çok isim bölünme yaratabilir mi? Belki? Neyse son dakikada söylene, söylene ağabeyim yetiştirdi bendenizi otogara. Neden daha önceden hazır olamıyormuşum, neden telefonum yanımda değil, neden biletini önceden almamışım, türünden son derece haklı nedenlerden ötürü. Bendenizde koşturmaktan, kan-ter içinde yanına kurulmuş sakin, sakin dinliyorum arada birde, “Çok haklısın Hamitçim” demekle yetiniyorum. Belli ki itiraz edip kendimi savunmamı bekliyor ama neyi savunayım ki? Sonunda otogardayız. “Sen bekleme” diyorum. “Oruçsun” “Sen biletini al önce” diyor. Bileti üç gün önceden ayırtmışım gönül rahatlığı ile yazıhaneye giriyorum. Yazıhanede kimse yok. Kapalı ızbandut gibi bir adam ne arıyorsunuz diyor. Kanım donuyor kendimi korku filmlerinde gibi hissediyorum. Ne demek ya… “Ben sizden bilet ayırtmıştım” diyorum adam beni iterek başka bir firmayı işaret ediyor. Daha önce adını duymadığım. Bendiniz itiraz etmeye devam ediyorum. “Bakalım” diyor. Bakıyor bilgisayarda yok. -tabi ki yok olacak-kardeşim ben sizden ayırtmadım ki? E ne yapacağız? Tabi ki gidecekseniz bizden alacaksınız? Abim istersen dönelim dedi? Yok dedim millet bekliyor sonra dönmek bu sıcakta ve aynı şeyleri yaşamak? Olmaz, ne yapalım?” “Tabi ki gidecekseniz bizden alacaksınız?”
Ve eli mahkum aldık bileti abime “git” dedim adam gitmedi! Sağlıkla gitmemi bekledi zahar? Belki yine bir şeyler olur falan. Neyse otobüs kalktı ön yargılı olmamak gerekir tabi ilk kez bindiğim bu araç baya rahattı yerimde iyiydi. Zaten bendenizi yalnızca üç kağıtçılık sinirlendirir ve onu kabullenmem ama doğruya doğru, rahatsam rahatım kardeşim o kadar. Ve hadi kazasız belasız geldik Gazipaşa’ya. Berk’e ile Hasan bekliyor. Saat gecenin yarısı 03 gibi. Beklemeleri için çok ısrar etmiştim o saatte taksi bulmak zor çünkü. Aç ve uykusuzdum bu yüzden başım dolu doluydu. Muavin valizli uzattı aldık ben titizleniyorum “çocuklar çantam ağır dikkatli olun” Berke “Gül sende garipsin çok hafif ya” diyor. Taksiyle geliyoruz. Eve girip çantamı açıyorum. Allah, Allah bu ne diyorum gerçekten hafif? Ve bu ne benim değil bu kim koymuş falan derken ayrımına varıyorum ki. Çantalar değişmiş yanlış çanta almışız? İki gün çantam gelecek diye bekledim. Başvurmadık yer kalmadı dünyanın taksi parası çabası. Kime neye kızacağım bilmiyorum. Tabi ki kendime kızmalıyım. Ama hiç kızmadım hem suçlu hem güçlü bari sus! Bende sustum ve çantamın gelmesini bekledim uslu, uslu.
Ve sevgili okuyucularım bu yazı uzardı daha ama burada hayat başka akıyor. Ve yazımı kesmek zorundayım. Sağlık ve sevgiyle kalalım şimdi. Hep birlikte ayrımsız gayrımsız. Yurtta sulh Cihan da sulh sözünü dilimizden düşürmeden… Yase
Günün Şiiri
Tanrı Baba
Tanrı Baba, bir sabah uyanınca,
Biz insanları düşündü nasılsa,
Gitti pencereye: “Kim bilir, dedi;
Belki o gezegen yok oldu gitti.
Ama baktı, uzakta, çok uzakta,
Bir köşecikte fır dönüyor dünya.
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı,
Alsın vallahi bir şey anlıyorsam
Bu dünyalıların tutumlarından.
Ey benim minnacık yaratıklarım,
Ak ve kara, donuk ve yanıklarım,
Dedi Tanrı, en babacan haliyle;
Sizi ben yönetiyormuşum sözde.
Oysa, görüyorsunuz, Allah’a şükür,
Benim de sürüyle bakanlarım var,
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı,
Alsın vallahi, çocuklar, bu bakanları
İkişer üçer atmazsam kapı dışarı.
Boşuna mı kızlar verdim, şarap verdim size?
Güzel güzel yaşayasınız diye.
Nasıl olur da siz benim inadıma
Orduların Tanrısı dersiniz bana?
Ne yüzle adımı alıp dilinize
Top atarsınız birbirinize?
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı;
Alsın vallahi, çocuklar, bir tek
Orduyu kumanda ettiysem bugüne dek.
Şu süslü püslü zibidilerin işi ne
Yaldızlı tahtlar üstünde?
Nedir o kasılmaları, böbürlenmeleri?
Beslediğimiz bu karınca beyleri
Sözden benden kutsal haklar almışlar
Benim inayetimle kral olmuşlar
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı;
Alsın vallahi, benden geldiyse eğer
Sizleri böyle kötü yönetenler.
Hiç bana kızmayın artık, çocuklar;
Temiz yürekli olun, bana yeter.
Sevişin, güle oynaya yaşayın,
Sizi yakar makarım diye korkmayın
Kralına da, yobazına da basın kalayı…
Ama keselim, Allahaısmarladık
Curnalcılar duyarsa yandık
Şeytan canımı alsın, dedi Tanrı
Alsın vallahi, o yüzsüz herifleri
Sokarsam kapımdan içeri.
Pierre-Jean de BÉRANGER-Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
Günün Fıkrası
Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve “Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız” der.
“1-Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve işe mutlu gitmesini sağlayın.
2-Öğlenleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
3-Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı.
4-Eve gelince dinlenmesini sağlayın, hatta ayaklarına masaj yapın.
5-Haftada en az üç kere birlikte olun, eğer isterse daha fazla birlikte olun.
Eğer bu dediklerimi harfiyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak” der doktor.
Eve geldiklerinde adam karısına sorar, “Ne dedi doktor sana?” Kadın cevaplar; “Ölecekmişsin.”
Günün Sözü
Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür ama eğer uyumuyor, uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz, nafiledir.
Mahatma Gandhi
Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı!
Elie Wisel