Değerli okurlarım, bu mesleğe delikanlılık yaşlarında başladım, kesintisiz devam ettim. Mesleğimi çok sevmekle beraber, onu itibarını zaafa uğratmamak için elimden gelen ne varsa yapıyorum. Yazdığım tüm makaleler bir gerçeğe dayanmaktadır ve zaten çoğu da yaşanmıştır. Sandalyede oturarak bu yaşa gelmedik ya…
Reklam yapıyor demezseniz, hava atıyor diye de düşünmezseniz, yıllar önce bana yazan muhterem bir okurumun mektubunu aynen sunmak istiyorum ki; mektubun içeriğini daha önceleri de gündeminize getirdiğimi hatırlıyorum.
“…Yıllardan beri spor makalelerinizi ve sanat ve kültür sayfanızı zevkle okuyorum. Yazılarınızı okurken eşimle beraber yıllarca geriye gidiyor ve de o günleri tekrar yaşıyoruz. Üslubunuzda hiçbir değişiklik olmamakla beraber, okurunuz olduktan sonra kelime haznemiz de güçlendi. 41 yaşındayım, üniversite mezunuyum, 11 yaşında bir oğlum var. Demokrasinin futbolda da yaşanabileceğine örnek; Fanatik Fenerbahçeli bir eşe sahibim. Ben Galatasaraylıyım, çünkü Metin Oktay efsaneleriyle büyüdüm. 14 yıl şampiyonluk görememiş büyük bir camianın kızıyım. 2000 yılında bir şairimizin ‘Sende ben imkansızlığı seviyorum güzelim. Umutsuzluğu asla değil’ dizeleriyle bire bir özdeş UEFA ve Süper kupayı da kazanan, kazandıran Sarı-Kırmızı canların destansı çocukları, biz dişi aslanlarda öyle etki yarattı ki.
Beni görenler, inanın ne kadar genç görünüyorsun diyorlar. Bu takım adrenalin salgımızda öyle güçlü değişiklikler yaptı ki, hiçbir kozmetik ve estetiğe ihtiyaç duymuyorum. İstanbul’un Sarı-Lacivertli takımı ile Ankara’nın Kırmızı-Siyahlı takımları arasında oynana bir müsabakadaki çirkinlikleri yazacaktım ama size olan saygımızdan ve de üslubunuza ters düşme endişesinden dolayı vazgeçtim. Bundan dolayı da Fenerbahçeli eşimden de teşekkür aldım.
Futbol seyir oyunudur ve ‘Güzele Bakmak Sevaptır’ diye de bir atasözümüz vardır. Bu tamamda, futbolun güzelini izlemek herkese nasip olmuyor. Güzel golleri karizmatik olan atar ya da attırırsa, o golün değeri daha bir başka oluyor. Golü atan ayaklar gencecik ve istikbal vadeden olursa, spordan anlayanların istikbale bakışları da tamamen değişik oluyor. Daha nice sarı-Kırmız sevinçlerde buluşmak üzere…”
Efendim, bu mesleğin raconunda istenmeyen konular kesinlikle yazılmaz ve yazılmamalı da. O muhterem kardeşimizin yazmamızı istemediği konu, muhtemelen ya önemli bir hakem hatasıdır, seyirci taşkınlığı ya da küfürlü sloganlardır. Bunun dışında başka bir şey olamaz diye düşünmekteyim. Eğer bu söylediklerimse endişeler boşuna! Son dönemde tribünler öylesine hareketli ki, taraftarlar öylesine ölümüne konuşuyorlar ki, bunları anlatmak bile istemiyorum. Alıştık, çok iyi anlaşıyoruz ve bunlarla da kadim dost olduk.
Yerel basında, özellikle gazeteniz (İskenderun Gazetesi) de yazmaya başlamadan önce tanıdıklarım ya da beni tanıyanlar belli sayıda idi. Üç aşağı beş yukarı sonuç değişmiyor. Benim anlayışıma göre “Epeyce bir yol kat etmişiz…” Böyle algılıyorum. Telefonla arayın okurlarım, bazı mekanlarda yazılarımı zevkle okuduklarını söyleyen dostlarımın ifadeleri ve nezaket gösterip yaptıkları iltifatlar, motivasyonumuzu ikiye üçe katlıyor. Onlara şükranlarımı sunarım. Bu defa da böyle olsun. Zaten bir genelleme yaptım. Teşekkürler.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA