Geride Bıraktığımız Öğretmenler Günü

0
55

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Öğretmenler gününde önce Başöğretmenimiz sevgili Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün rahmetli öğretmenlerimizi, saygıyla rahmet ve minnetle andık. Onlar yüreklerimizde bizimle birlikte yaşıyor ve yaşamaya devam edecektir. Ve şu anda bizimle birlikte olan Sevgili öğretmenlerimizin, gözlerinden, ellerinden saygıyla, sevgiyle, öperken; atama bekleyen yüzlerce öğretmen adayının en yakın zamanda, atanmasını diliyoruz. Ki dün atama sürprizi ile karşılaştı genç öğretmenlerin bir kısmı; ancak yıllarca atama bekleyen yüzlerce öğretmen hala atanmayı bekliyor.

Arkadaşım, kuzenim ve yeğenim başta olmak üzere daha birçok tanıdık tanımadık öğretmen adayı ve atanmayı bekleyen yüzlerce öğretmen maden ocaklarında, halde yük taşıyarak geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. (Emile Zola’nın kitaplarından birinde yaşıyor gibiyiz yeminle) Çalışmanın her şekli kutsaldır ve kutlanması gerekir. Ancak her insan istediği sevdalandığı mesleği yapmak için okur.

Ve o meslekte ilerlemek ister. Ancak öğretmenlerin çoğu bankalara ya da esnafa borçlu oldukları için yan mesleklerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Mesleklerinin maddi karşılığını ne yazık ki alamıyorlar. Buna rağmen atanan öğretmenler sevinçten çığlık atarken öğretmen oldukları için ayrıca şükrediyorlardı. Çünkü mesleklerin kutsallığının ayrımında ve sevdasındalar. Bütün maddi kısıtlılığa rağmen… Gerçi bütün meslekler kutsaldır dedik ancak öğretmenlik bir başka kutsaldır. Yoksa Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” demezdi. Kuran-ı Kerim “oku” diye başlamazdı. Demek öğrenmek, bilmek her şeyden önce geliyor.

Ve bize ilk okumayı öğreten öğretmendir. Öğretirken eğiten, yol gösteren ışık olan, idol olan öğretmendir. Bir annenin hakkı, bir de öğretmenin hakkı ödenmez, diye düşünürüm her zaman.

Ve Eflatun “dünyada barışı sağlayacak sihirli değnek annelerin ve öğretmenlerin elindedir” diyerek düşüncemi güçlendirmekte ve bu bilinçle her geçen gün öğretmenlerime olan sevgim, saygım ve onların asla kabul etmedikleri minnettim katlanarak artıyor. Socrates “Dünyada her şeye kıymet biçilir ama öğretmenin eserine kıymet biçilemez” der. Ve her öğretmen başka bir öğretmenin eseridir. Bu yüzden öğretmenlerimizin maddi ve manevi durumları kesinlikle düzeltilmeli, nitelikleri boşa harcanmamalı. Çünkü öğretmenimiz aynamızdır. Annemizden sonra. Bazen önce. Bendeniz örneğin rahmetle minnetle, saygıyla sevgiyle her zaman andığım öğretmenimin birçok özeliklerini kendime uyarlamışımdır. Ve her öğrenci öğretmeninden, dersten başka bir şeyleri kesinlikle alır.

Ve sevgili okuyucularım öğretmenler gününde öğretmenlerimizin ellerinden yanaklarından saygıyla öperken, sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım diyorum. Öğretmenler günü, güne haftaya sığmaz, her gün onların günüdür. Yase

& & & & & &

Bir köy okuluna atanan ancak köyü ve harabe okulu görünce arkasına bakmadan geri dönen bir öğretmen ile ilgili, alışık olmadığımız bir sonla biten hikayeyi paylaşmak istiyorum…

ÖĞRETMEN

Bir Ağustos gecesi eski köy evinin yıkılmaya yüz tutmuş toprak damında yüreğini dinliyordu Ayşe öğretmen. Tarlalardan gelen saman kokusu ve çekirge sesleriyle hayallere dalmıştı

Uzakta çok uzakta bir köy gördü, güneşin kavurucu sıcağı bu kurak köyde daha etkiliydi sanki. Köye araba çıkmadığı için 45 dakikadır yürüyordu, elindeki bavul gittikçe ağırlaşmıştı. Sonunda köy meydanına vardı köy Muhtarı sevinçle, umut dolu gözlerle karşıladı Ayşe öğretmeni, evine buyur etti fakat Ayşe bir an önce okulu görmek, öğrencileriyle tanışmak istiyordu. Heyecanlıydı nasıl olmasın ilk atamasıydı bu

Bir iki hoşbeşten sonra okula doğru yürümeye başladılar, Muhtar anlatıyor Ayşe dinliyordu, her adımda heyecanını biraz daha kaybederek. Okul harabeye dönmüş içinde hayvan besleniyordu, öğretmen lojmanı ise köy bekçisine verilmişti. Çocuklar çoktan ayrılmışlardı okuldan yaşı büyük olanlar tarlada tapanda daha küçüklerse evlerde. Bir kaç azimli öğrenci köye 4km uzaktaki başka bir köy okuluna gidiyorlardı. Adam olmak memleketlerini kurtarmak için.

Muhtar anlattıkça Ayşe öğretmenin gözleri bulutlandı, kendi köyünü düşündü orada ki okulu, öğrencileri, öğretmensiz geçen yılları. Onun köyündeki okul yıkılmıştı 20 yıldır da köye öğretmen gönderilmemişti. İmkanı olan aileler çocuklarını kasabadaki okula gönderiyor, imkanı olmayanlarsa kaderlerine boyun eğiyorlardı.

Ayşe de çiftçilikle geçinen bir ailenin 7 çocuğundan 5.siydi. Abileri okumak istememiş babaları gibi çiftçiliği tercih etmişlerdi. Ayşe ise okumak istemiş ve bütün aileden destek görmüştü, en çokta babası Emin efendiden. Emin efendi çok güvenirdi kızına okuyacak, öğretmen olacak derdi. Ayşe de babasının yüzünü kara çıkarmamış 1.likle mezun olmuştu fakülteden. Babasının göğsünü kabartmış, ümitlerine yelken olmuştu. Zira babası şehirde öğretmen olsun istiyordu. Köy yaşantısından kurtulmalıydı kızı bunun için çok çalışmıştı.

Ayşe de babası gibi düşünüyordu, şehrin yıldızlarını daha çok sevmişti bu köhne köydeki ay ışığından. Şehrin ışıkları onu da cezbetmişti. Betonarme okullarda, düzenli sınıflarda, temiz önlüklü öğrencileri olsun istiyordu. Bunca sıkıntıdan sonra hak ettiğini düşünüyordu rahat bir yaşamı.

Ama şimdi bu köy, bu çocuklar, harabeye dönmüş okul, Muhtarın umut dolu bakışları. Altüst olmuştu bütün hayalleri. Bir an önce çıkıp gitmeliydi bu köyden, şehrin ışıkları onu bekliyordu. Bunca emek boşuna mıydı? Hayır! kalamazdı bu köyde, babasına söz vermişti dönemezdi sözünden. Gönlüde bunu istiyordu zaten “ben giderim başkası gelir” dedi ve ardına bakmadan uzaklaştı köyden.

Babasının sesiyle dağıldı düşünceleri. Güneydoğuda kız çocuklarının erken yaşta evlendirildikleri için intihar ettiğinden bahsediyor, ailelerine bin bir lanet ediyor kızıyordu. “Cehalet bu başka bir şey değil” diyordu.

Ayşe öğretmen köyün adını duyduğunda yüreğinin titrediğini hissetti, bedeni buz kesmiş, gözleri alev alev yanıyordu. Ayşe öğretmen bir şeyi hiç bir zaman bilemedi, o köye ondan başka öğretmen gelmemişti ve hiç bir zamanda gelmeyecekti.

Çok sonra bir damla gözyaşı aktı göz pınarlarından kaderlerine terk edilmiş tüm köy çocuklarına.

Günün Şiiri

Öğretmen

Dosttur o çalışanla, dosttur o yarışanla
Yarınlara el ele beraber koşanlarla,
Mutludur o, simsiyah saçları olmuşsa ak,
Dünden daha güçlüdür uyanırken her sabah.

Doğruya, güzelliğe, odur yolu gösteren
Odur hep geleceğe güvenle gülümseyen.
Bir ana, bir babadır çocuklara sunulan.
Odur eli öpülen, odur fedakâr insan.

Sarsılmaz bir inançla görevini sevmekte,
Ömrünü adamıştır milletine hizmette.
Ruhlara şekil veren, kafaları besleyen
Uygarlığa yürürken en öndedir öğretmen.

Nevin EMGEN

Ziller Çalacak

Zil çalacak… Sizler derslere gireceksiniz bir bir
Zil çalacak, ziller çalacak benim için,
Duyacağım evlerden, kırlardan, denizlerden;
Ta içimden birisi gidecek uça ese…
Ama ben, ben artık gidemeyeceğim.

Zil çalacak… Siz geminize, treninize gireceksiniz bir bir
Zil çalacak, ziller çalacak benim için,
Duyacağım iskelelerden, istasyonlardan bütün;
Ta içimden birisi koşacak ardınızdan….
Ama ben, ben artık gelemeyeceğim.

Sonra bir gün bir zil çalacak yine
Hiç kimseler kimsecikler duymayacak,
Ne sınıflar, ne iskeleler, ne istasyonlar, ne siz…
Ta içimden birisi kalacak oralarda
Ben gideceğim.

Zeki Ömer DEFNE

Öğretmenim

Ben bir gülüm, sen bahçıvan;

Çok açarsam eser senin,

Mis kokarsam hüner senin

Ama bir de soldurursan

Günah senin, günah senin öğretmenim…

Ben elmasım, sarraf sensin

Pırlantaysam, emek senin

Parlıyorsam yaldız senin

Ama bir de parçalarsan

Kırık senin, kırık senin öğretmenim…

Ben boş defter, kalem sensin;

Doğru yazsan yarın senin,

Güzel yazsan ikbal senin

Ama bir de karalarsan

Vicdan senin, vicdan senin öğretmenim…

Ben öğrenci, sen öğretmen;

Başarırsam hüner senin,

Kazanırsam zafer senin

Ama birde kaybedersem

Yok diyecek başka sözüm;

Yorum senin, yorum senin öğretmenim…

Günün Sözü

Talebelerine öğrenme arzusu aşılayamayan bir öğretmen soğuk demiri döven bir demirci gibidir.

Horace MANN

Bir öğretmen ebediyete hükmeden insandır. Tesirlerinin nerede biteceği asla bilinemez.

Henry ADAMS

Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve muhterem unsurlarıdır.

Mustafa Kemal ATATÜRK

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here