Eğitimde Röveşataya Yatmak!

1
274

“Eğitimde Büyük Eşitsizlik, Okumak da Zenginin Hakkı” manşetli haber üzerinden yazdığım,  eğitimde “yarışmacı sistemi” eleştiren geçen haftaki yazıyı okuyan bir arkadaşım, önce “Kalemine sağlık” dedi.. Sonra ‘çok okunan ünlü bir kalemin’ “N’olacak bu ligin hali?” başlıklı makalesine atıfla aynı konuyu “okunurluk” açısından bir de futboldan terimlerle yazmamı önerdi ve söz konusu makaleyi de yazıcıdan çıkartıp verdi..

 ‘Ünlü kalemin’ adı geçen makalesini okudum.. Ve fakat hemen söylemeliyim ki, futboldan terimlerle yazı denemesini daha önce de bu sütunda  denemiştim.. İlkini, 12 Mayıs 2005 tarihinde yazdığım “röveşatalı eğitim” yazılarından ikincisini, 14 Mayıs 2012 tarihinde yenileyerek yinelemiştim.. Arkadaşın önerisi sonrasında, arşivden röveşatalı eğitim yazılarını çıkarttım ve  kurgusal tekniğini yenileyerek bu yazıyı kaleme aldım..

Başlama vuruşunu yapmadan önce, kurguladığım yazının, “Yarışmacı Sistemde Ofsayta Düşmemek!” konu başlığını kondisyon çalışması bağlamında birkaç meslektaşımla paylaştım..  Yaptığım geri pas kornere çıkmış olmalı ki, bir arkadaş topu köşe direğine taşıdı ve “Penaltıya sebep olma da..”kavisli şutunu çekti.. Gelen topadiğer arkadaş; “Topu taca atma da..” volesini çaktı.. Defanstan; “Yazılarımda topu taca attığımı hiç sanmıyorum” cümlesiyle havalandım..“Eğitim konulu yazıları velilerim de okumuyor  zaten” cümleli agresif bir kale atışıyla topu türbinlere gönderdim.. Derviş Bey, fair play bir davranışla; “Çocukları okusun da..”  diyerek topu santraya taşıdı.. “Okumak da zenginin hakkı” manşetine atıfla orta çizgiden röveşataya yattı: “Eskiden ‘ceketimi satar çocuğumu okuturum!’ diye bir söz vardı. Yarışmacı sistemde ise çocukların okuyabilmesi için babaların çok ceketi olması gerek!”

Buraya kadar yazdıklarımı okudum ve yarışmacı sistemle ilgili sanki boş alanlarda top gezdiriyormuşum gibi bir algıya kapıldım.. Eğitim de dahil her alanda algılar üzerinden yapılan yargısal değerlendirmelere atfen, “Değer yargılarımız, aile başta olmak üzere içinde yaşadığımız toplumla eğitimsel etkileşimli yaşantılarımız sonrası oluşur” cümlesini yazdım..  İçinde yaşadığımız toplum  yerine, takım camiasını yazarsam, topu altı pas çizgisine taşıyacağını düşündüm.. Zira yarışmacı sisteminyargısal değeri,tutulan takımların renklerine göre değişmekteydi.. Öte yandan renksiz tutumda olanlar da, sahadaki oyunun niteliğinden çok, skor tabelasındaki sınav puanlarının nicelliğiyle ilgiliydi.. Ve fakat bununla birlikte röveşatadan atılan gollerin ayrımsız her takım seyircisi tarafından ayakta alkışlandığı da bir gerçekti..

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre eğitim doğal bir insani haktı.. Bu halde öğrencileri başarılı başarısız şeklinde sıralayarak etiketleyen yarışmacı sistemin seçmeci, elemeci sınavları, hem hak ihlalinin, hem de eşitsizliğin nedeniydi..Yarışmacı sistemin gerektirdiği bilgi donanımını özel dersler ve dershaneler aracılığıyla kapatan yüksek sosyoekonomik düzeydeki öğrenciler adeta penaltıdan gol atmaktaydı.. Düşük sosyoekonomik düzeydeki birkaç öğrencinin röveşatadan fileleri havalandırması, fırsatta eşitlik olarak algılanıp ayakta alkışlansa da, hakkın ihkakı anlamına gelmiyordu.. “İhkak-ı hakk” kavramını ise Ferit Devellioğlu, Lügat’ında; “bir hakkı usûlü dairesinde yerine getirme, bir hakkı muhakeme neticesinde ispat ve izhâr etme” şeklinde açıklıyordu..

J. Christion, röveşata cümlesinde; “Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır” diyordu.. Bu sözün analizi, J. Jenkins’in  “Yanılgı insanlar içindir fakat silginiz kaleminizden önce bitmesin” çift vuruşuyla sentezlendiğinde, “yaz boz tahtasına” dönüşen, düzeltiyorum oyun içinde sürekli kuralı değiştirilen yarışmacı sistemin eleştirisine bir özet olabilirdi.. Peki, TEOG(SS)’li, YGS’li, LYS’li yarışmacı sistem, futbolla kıyaslanabilir miydi? Ali Bulaç, “Mukayeselerin doğru olması için iki unsur arasında illet bağı/nedensel ilişkisi aranır” diyor ve ekliyordu: “Eğer illet bağı yoksa kıyas sahih kabul edilmez.” İlgili konular arasında illet bağı açısından sıralanacak şu soruların yanıtları acaba sahih kıyas bağlamında değerlendirilebilinir miydi? Mesela? Mesela, hangi öğrenciler çıkabiliyordu kendi yarı sahasından? Hangi öğretmenler yapıyordu mesela ceza sahalarında kusurlu hareketleri? Kimlerdi mesela topu hep çizgiden götürmeye çalışanlar? Mesela, kimlerdi önüne çıkana basıp geçen çalımı? Sezdirmeden rakibini çelmeleyenler kimlerdi? Kimlerdi mesela göstere göstere dirsekleyenler? Sahi, tam saha pres yapan okul hangisiydi? Hangisiydi hükmen yenik sayılan? Hakemlik adına, deneme sınavlarıyla yarışmacı sisteme amigoluk yapanlar kimlerdi? Kimlerdi mesela şişirme notlarla şikeci olanlar? Ya, bırakın günleri, anlık bile olmayan sezon sonu görüşleriyle, o eyyamcı eğitim bilimciler?

Seçmesi elemesi olmayan sistem umudumu saklı tutarak, kazansalar da kazanamasalar da “önlerindeki kalan maçlara/sınavlara bakan” yarışmacı eğitim yorgunu öğrencilerimize “iyi tatiller” diliyorum..

Selam ve saygılar…

1 YORUM

  1. DÜNYA KUPASI MAÇLARI BAŞLADI. KİMİN İYİ OYNADIĞI DEĞİL KİMLERİN OYNATTIĞINA BAKMAK. RÖVEŞATAYI OYNATANLARIN KALESİNE GOL ATMA ZAMANI GELDİ.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here