Eğitimde Algı Yanılsaması!

0
114

Nobel 2015 Kimya ödülü, iki bilim insanıyla birlikte Prof. Dr. Aziz Sancar’a verildi..Sancar, ilk, orta, lise öğrenimini Mardin’de,  üniversite öğrenimini İstanbul’da  yapmış, 1970’li yıllarda TÜBİTAK bursuyla Amerika’ya gitmiş, bilimsel araştırmalarına ABD üniversitelerinde devam etmiş ve Amerikan Ulusal Bilim Akademisine kabul edilmiş, Türk Ulusal kültürümüzden bir bilim insanı..

Talim Terbiye Kurulunun eski başkanlarından Prof. Dr. İrfan Erdoğan, 2007 yılında Antalya’da düzenlenen “Öğretmen Eğitimi Sempozyumu”nda yaptığı konuşmasında, (Sayın Sancar’ın başarısının alt yapısını da açıkladığını düşündüğüm) şu tespitte bulunmuştu: “Bizim zamanımızda Türkiye’nin her yerindeki lisenin bir iddiası vardı. İnsanların aklına çocuğumu hangi liseye göndersem daha iyi olur gibi bir düşünce gelmezdi. Çünkü her okul eşit derecede iddialıydı.” Sayın Erdoğan, söz konusu tespitin devamında, “Okullarımızı, çocukları hızla etiketleyen, damgalayan bir yapıya dönüştürmüş durumdayız” demiş ve eklemişti: “Okulun asıl amacı, belli öğrenme yaklaşımlarını ve eğitimsel etkileşimleri disipline etmektir. Okulda işlenen dersler ise öğrencinin öğrenme disiplini kazanarak kendi bilgisini genişletebilmesi adına yapılan organizasyonlardır. Ancak mevcut sistemde uygulanmakta olan sınavlar, okulları bu amaçtan uzaklaştırmıştır.”

Açıklamalarında; “Ben başarımı ‘Cumhuriyet’in eğitim sistemine borçluyum. Fedakâr öğretmenlerimiz vardı” diyen Aziz Hoca’nın bu başarısından, geçmişin eğitim kurumları adına pay çıkarmak elbette mümkün.. Peki, ya günümüz eğitim kurumları adına? Bireysel başarı algısını, bütünsel başarı algılamasından önce duyumsayarak “mümkündür” diyenlere birkaç kritik soru: Her yıl sınavlarda derece yaparak seçme liseleri, üniversiteleri kazanan öğrencilerimiz nerdeler? Yoksa “sınavları kazanırken mi kaybettik” bu çocuklarımızı?  Mesela, Sancar örneği bilim insanlarımız neden hala bilimsel araştırmalarını yurt dışındaki üniversitelerde yapmak durumunda kalıyor?

tuz ve su2

Nobel’le onurlandırılan Aziz Hoca’nın, öğrencilerimize “rol model” olması yönüyle kritik bir etki yaptığı muhakkak.. Ve fakat 1980 sonrası giderek birer hipodroma dönüşen eğitim kurumlarımızın bilimsel bütünlüğünün sorgulanması yönüyle krtik bir etki yaptığı da bir hakikat!

Bütünsel algının psikoloji dilindeki adı; biçim, şekil anlamlı gestalt.. Gestaltçı yorumculara göre; “Bütünün algılanması, parçaların algılanmasından önce gelir. Ve bütün, tüm parçalarının toplamından daha büyüktür.”

Duyusal ve algısal kayıtlarımızda korku, endişe, sevinç vb duygu ve heyecanların etkisiyle gerçeğe ilişkin uyaranların gerçekdışı yorumlanmasına algı yanılsaması deniyor.. Diğer adı; illüzyon.. Mesela, her yıl sınavlarda yarışan iki milyona yakın öğrencimizin fırsatta eşitlik algısı!

Erich Fromm,  “Yanılsama Zinciri” adlı kitabında şöyle diyor:  “Kelimelerin anlamlı olması için, söz konusu kişiliklerle yapılan işler arasında tam bir bağlam mevcut olmalıdır. Eğer böyle bir bütünlük yoksa, kelimelerin tek işlevi insanları aldatmak olur.. İnsan hakikati arayıp ona yaklaştığı ölçüde kendi gelişimine hakim olur. Bu tür bir arayış, illüzyonların reddi anlamına gelir.”

Peki, sorun ne? Sorunun kritik tanımı, Sakarya Ü. Eğit. Fak. Arş. Gör. Dr. Erkan Akgün’ün, makalesinde: “Ülkemizde eğitim sistemi, öğrencileri yaşama değil, seçme ve yerleştirme sınavlarına (yarışmaya) hazırlamak amacıyla kurulmuş gibidir.”

Kritik sözcüğünün kökeninde bulunan krino; ayırmak, seçmek, yargılamak anlamlarına geliyor.. Seçme varsa, bunun; belirli kriterlere göre yapılmasının, yapılan işin doğasından geldiğini söyleyebiliriz.. Kritik soru şu: TEOG(SS), YGS, LYS benzeri kriterler eğitimin mi, yoksa sistemin mi doğasından geliyor? Seçme kriteri bireysel de olsa benim zihnimde toplumsal demokrasi algısını resimliyor.. Dolayısıyla ben, eğitimdeki demokrasinin seçmelerin toplamından daha büyük olduğunu düşünüyorum..

Eğitimde demokrasi bütünlüğü üzerinden soralım: Seçilme sürecindeki çocuklarımızın tümünü, sınavlar öncesi hazırlık süreci de dahil, eğitimin her aşamasında imkan ve fırsat eşitliği içinde algılayabiliyor muyuz? Yanıtımız evet ise bu kez psikoloji üzerinden soralım: Bu bir illüzyon mu, yoksa halüsinasyon mu?

Selam ve saygılar..    ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here