Cumhuriyet Coşkusu İçindeyiz

0
177

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Cumhuriyet coşkusunu sardı içimizi Ekim ayına girdik gireli. İçimiz kıpır-kıpır ne kadar acılı, ne kadar  buruk  olsak ta, her yıl  sanki ilk defa kutluyoruz ve her yıl sanki ezelden beri kutluyormuşuz gibi özümlenmiş anlaşılmış  bize yakıştırılmış gibi.

Atatürk, Cumhuriyet idaresi için; “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare şeklidir” demiş. Bendenizde  Cumhuriyet; Bize doğduğumuz günden, ailemiz tarafından empoze edilen değerlerin bir isim altında toparlanmış halidir diyorum. Bu yüzden Cumhuriyet yönetimi bize yakıştı çünkü bize olağan üstü değil basit ve çok önemli şeyler öğretildi. Önce  kendine, sonra insana, doğaya, hayvana ve haklarına saygı… Kardeşçe yaşam, elimizdekini paylaşmamız  kimsenin malına canına göz koymamamız. Diline, dinine, inancına saygılı olmamız. Başımıza bir şey gelirse hakkımızı  kendimiz alacağımız gerekli mercilere başvurmamız  öğretildi. Bunları  toparlarsak insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve hukuk  değerlerine saygılı  diyebiliriz öğretim şeklimize.

Bizler bu değerlerle büyüdük ve  Atatürk’ün “Cumhuriyet yönetimi Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun yönetim şeklidir” demesi böylece doğrulanıyordu bence. Belki başta bu değerlerin  çok farkında değildik. Otomatik olarak bize öğretilenleri yapıyorduk en doğal şekli ile. Ancak yaşa girip büyüdükçe ve dünyanın halini gördükçe doğal olarak kabul ettiğimiz değerlere daha çok sarılma gereği duyduk. Ve cumhuriyetin kuruluş aşamalarını, kurtuluşa giden yolun zor ve sarp olduğunu öğrendikçe daha çok sarıldık değerlerimize…

Atatürk Cumhuriyet’i Türk gençliğine emanet etmiştir. Çünkü ülkenin sürekli yenileşme ve çağdaşlaşma içinde olmasını istemiştir. Bizler dünün gençleri ve bu günün ve yarının gençleri olarak Cumhuriyeti ve değerlerini koruyacağız kuşkusuz canımız pahasına. Bize emanet edilen bu değer bize hediye edilmedi, önce özgür bir ülke olmamız gerekiyordu, düşmandan temizlenmiş, öz değerlerine yeniden kavuşmuş; bu uğurda kanla sulandı topraklar, içte dışta  düşmanla kan kana can cana savaş verildi. Onu korumak, kollamak, çocuklarımıza aldığımız gibi bırakmak boynumuz borcu kesinlikle.

Ve ben deniz… Doğarken peşin peşin armağanımı almışım. Armağanların en güzeli   Cumhuriyet… Bu yüzden hiç doğduğuma pişman olmadım. Sevinçlerin ve gururların en güzelini yaşadım ve yaşıyorum her yıl yeni baştan aldığım bu paha biçilmez hediye sayesinde. Ve çok şükür ki, her yıl Cumhuriyetle yaş alırken, biraz daha olgunlaştığımı ve sahip olduğum şeyin değerini daha çok özümlediğimi anlıyorum. Her yıl yeniden doğduğumu  ve yenilendiğimi görüyorum. Ve boynum kıldan ince oluyor.

Ve sevgili okuyucularım sağlıkla sevgiyle kalalım, Cumhuriyet yönetimi ve ruhu ile. Ayrımsız gayrımsız hep birlikte her zaman… Yase

& & & & &

Atatürk’ün cumhuriyet ile ilgili anıları

Bir gün de Mustafa Kemal, galiba Avusturyalı bir gazeteci ile görüştüğü sırada (22 Eylül 1923) “Cumhuriyet” kelimesini ağzından kaçırması üzerine Meclisin ve İstanbul gazetecilerinin yüreği oynamıştır. Meclis Reisinin küçük odasına koşuşan birtakım milletvekilleri Mustafa Kemal’in bu “dil sürçünü” düzeltmesini istemişlerdir. Yine bu küçük odada geçen bir konuşmayı 11 Eylül 1923 tarihli notlarım arasında saklamışım. Konuşmanın rejim meselesine temas eden kısmını buraya alıyorum. Mustafa Kemal Paşa, parti toplantısının kaçta olduğunu sordu. Üçte idi. -Bana birde olduğunu söylediler, onun için erken geldim, dedi.

Odasına giderken bizi de davet etti. Mebus olmakla beraber hâlâ yaverliğini yapan eski zabitlerden (subaylardan) biri fırka nizamnamesinin son şeklini getirdi. Nizamname bugün bütün mebuslar tarafından birer birer imzalanacaktı. Biraz sonra cebinden nizamnamenin bir nüshasını çıkardı. Sahife açığına yazdığı Fransızca bir cümleyi okudu. Bu, Fransız Cumhuriyeti’nin “bir ve gayr-i kabil-i tecezzi (bölünmez)” olduğunu söyleyen cümle idi. -Dün akşam, Fransız ihtilâl tarihini gözden geçirdiğim vakit not etmiştim, dedi ve sildi. Bir sualim üzerine Kanun-i Esasi tâdilatı meselesine geçtik. Biraz önce içeriye giren Yunus Nadi’de (Abalıoğlu) aramızda idi.

Gazi dedi ki: -Cumhuriyet ne demektir? Kamusa (sözlüğe) baktım, “chose publique” kelimeleriyle tercüme edilmiştir. Bizde manası ne olmalı? Gazi’nin, sözü hangi bahis üstüne getirmek istediği belli idi. Kanun-i Esasi’de hükümet şeklini açıkça göstermek sırası geldiğini söyleyen Sabri Bey (Toprak): -Mesele bugünkü vaziyetin ifade edilmesinden ibarettir, dedi.

Gazi: -Ben projeyi gördüm, çok eksik yerleri var. Bu hafta kendim uğraşacağım. Sonra bazı arkadaşlarla hususî müzakerede bulunuruz ve Fırkaya (partiye) getiririz, dedi. Yunus Nadi: -Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız. Gazi kalemini masaya vurarak: -En kuvvetli zamanımız bugündür, dedi.

Sonra yeni Kanun-i Esasi’nin kendi niyetine göre ilk maddesini okudu: “Türkiye Cumhuriyet usulü ile idare olunur bir halk devletidir.” Nihayet yakında Cumhuriyetin ilân olunacağını Mecliste Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından işitiyorduk. Haber ağızdan ağza yayılarak, Mecliste herkes şüpheden kurtulacaktı. Acaba, böyle bir havadisi ölüm haberi gibi bekleyenler, harekete geçecek miydi?

Aramızdan biri sordu: -Reisicumhur olduktan sonra gene Halk Fırkası’nın reisi kalacak mısınız?

Gazi gülümseyerek: -Aramızda öyle! dedi.

Reisicumhurluk müddeti üzerinde konuştuk. Onun fikrince Reisicumhur, Büyük Millet Meclisi’nin de reisidir. Dört sene, yedi sene bahisleri geçti. Bir gayretkeş: -Kayd-ı hayat (yaşadıkça) şartıyla da olabilir, dedi.

Gazi sert bir tavırla bunu reddetti. Bir arkadaş, fesih hakkı meselesini açtı: -Vakıa (gerçi) şimdiki Meclis için düşünülecek bir şey yok. Sizin hükümetleriniz daima ekseriyet (çoğunluk) bulabilir. Fakat fırkalar (partiler) çoğalınca hükümetsizlik tehlikeleri de baş gösterebilir. Buna ne çare düşünüyorsunuz? -Millet Meclisi, kendi kendini feshedebilir.

Bu cevap emniyet verecek gibi değildi. Arkadaşların ortaya sürdüğü fikirler, şöyle hülasa olunabilir: Cumhuriyeti Fransa’daki şekli ile almak arzusunda olanlar, bu hakkı Reisicumhura ve hükümete bırakmak teklifinde bulundular. Eski ittihatçı Sabri Bey ( Toprak), fesih hakkının Meşrutiyet devrinde iki defa suiistimal edildiğini hatırlatarak, ihtiyatlı olmayı tavsiye etti.

Bir arkadaş: -Acaba fesih hakkı şartlarını son derece kayıtlamak, meselâ, Reisicumhur ve hükümetin, bu hakkı ancak fırkalar (partiler) arasındaki nispetsizlik anarşiye vardığı zaman kullanılması daha doğru değil mi? dedi. Gazi: -Millete müracaat eder, referandum yaparız, cevabını verdi.

Arkadaşlar bu usulün karışıklığını ve sebep olabileceği buhranları öne sürdüler. Münakaşa gene kendisinin bulduğu şöyle bir formül üstünde karar kıldı: “Reisicumhur ve hükümet, Millet Meclisi ifa-yı vazife (görev yapma) imkansızlığında kaldığı vakit, yeni intibahat (seçimler) icra ettirmek (yaptırmak) hakkını haizdir (hakkına sahiptir).”

(Falih Rıfkı ATAY ‘Çankaya Atatürk Devri Hatıraları’ Dünya Gazetesi 10-11 Mayıs 1952)

Günün Şiiri

Cumhuriyet

Bağımsızlık, hürriyet,

Sendedir Cumhuriyet.

Kutluyoruz tüm millet,

Varol sen Cumhuriyet.

Seninle mutlu vatan

Uğrunda dökeriz kan,

Armağansın Ata’dan,

Varol sen Cumhuriyet.

Ulusumu yücelttin,

Uygarlığa yönelttin,

Yurdumu cennet ettin,

Varol sen Cumhuriyet.

Albayrağıma sarıl,

Aydınlat ışıl ışıl,

Kutlasın binlerce yıl,

Varol sen Cumhuriyet.

Cumhuriyet

Biziz bu memleketin,

Kanı, kemiği, eti.

29 Ekim’de

Kurduk CUMHURİYETİ.

29 Ekim’de,

Yine bir ay parladı,

İşte bu parlak ayın,

CUMHURİYET’tir adı.

Cumhuriyet yolların,

En iyisi, en düzü,

Atatürk’ün zekâsı,

Ak etti yüzümüzü.

29 Ekim’de,.

Bütün ışıklar yansın,

Caddeler baştan başa,

Bayraklarla donansın.

Şerefimiz var, yurdun,

Toprağında, taşında.

Dinç CUMHURİYET’imiz,

Bir sonsuzluk yaşında.

Elele tutuşalım,

Hiç değişmez bu niyet.

Yaşasın Türk Milleti,

Yaşasın CUMHURİYET!

Cumhuriyet

Ay yıldızlı al bayraklar,

Her yanda dalgalanıyor.

Süslendi evler, sokaklar.

Renk renk ışıklar yanıyor.

Yıllardan önce bugün,

Cumhuriyet kurdu millet,

Bize büyük Atatürk’ün,

Armağanı CUMHURİYET.

En birinci vazifemiz,

Onun yolunda yürümek.

Canımız gibi koruruz,

CUMHURİYET Türklük demek.

Sevinçle, sağlıkla geçsin,

Sabahımız, akşamımız,

Kutlu olsun hepimize,

CUMHURİYET bayramımız.

Cumhuriyet Bayramı Var!

Albayrağın gölgesinde,

Şen Türküler gür sesinde.

Kahramanlar ülkesinde,

Cumhuriyet bayramı var!

Bak sevinçten coşanlara,

Akın akın koşanlara.

Sen de katıl, koş onlara,

Cumhuriyet bayramı var!

Yüreğine şunu kazdır:

29 Ekim yazdır.

Ne yapılsa gene azdır,

Cumhuriyet bayramı var!

Cumhuriyet

Gönül verdik,

Sana erdik,

Ey hürriyet,

Cumhuriyet.

Herkes sever,

Seni över.

Ey hürriyet,

Cumhuriyet.

Canımızsın,

Şanımızsın,

Ey hürriyet,

Cumhuriyet.

Zafer Türküsü

Yaşamaz ölümü göze almayan

Zafer, göz yummadan koşarda gider.

Bayrağa kanının alı çalmayan

Gözyaşı boşana boşana gider!

 

Kazanmak istersen sen de zaferi

Gürleyen sesinle doldur gökleri

Zafer dedikleri kahraman peri

Susandan kaçar da coşana gider.

 

Bu yolda herkes bir ey delikanlı

Diriler şerefli ölüler şanlı

Yurt için döğüsen başı dumanlı

Her zaman bu sandan, o sana giden

Faruk Nafız ÇAMLIBEL

Günün Sözü

Yiğitlik; kolun, bacağın değil, yüreğin, ruhun sağlamlığındadır. Atımızın, silahlarımızın değerinde değil; kendi değerimizdedir.

Montaigne

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here