Ayrılıkların Rengi Gri Değil, Siyah Değil, Kırmızı… Ateşten Kızaran Gül Gibi, Kırmızı

0
105

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Çoktan beri şiirle şarkıyla başlamıyor sabahlarım farkına vardım. Hayatın rengi  bu yüzden gri  gibi…  Gri bendenizin rengi  değil! Gri yerine siyahı tercih ederim doğrusu. Yumuşacık kadife gibi, hüzün gibi, içinde eriyebileceğim bir siyah gibi. Bütün renklerin onda yok olup onda var olduğu “Leyla” gibi.

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,

Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,

Ateşten kızaran bir gül arar da,

Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.

İşte bu siyah bendenizin rengi, dizelerde ararım renklerin en kırmızısını. Oysa hüzün giymiş yumuşacık sıcak hırkasını. Bekliyor “Leyla” ile karanlıkların en derinlerinden çıkıp ona sarılmamı. Kıskanç bir sevgili gibi…

Ayrılıkların bu sabah yıl dönümü.

Ayrılıkların rengi gri değil.

Siyah değil,  ateş kırmızısı.

Ateşten kızaran bir gül gibi kırmızı…

Orada hüzün yok. Çıplak yalın, kırmızı bir acı var. Ulu orta yasaksız, yalansız hiç utanmadan yaşanan. Ve bu sabah kırmızı… Faruk Nafiz’in Çoban çeşmesi gibi… Ve bazı  sabahlar şiir ile başlasa da, günlerden ayrılık günü ise şiirlerde onun üzerine olur.  Ve Çoban Çeşmesi en uygun şiir bu güne… Ve ben deniz tarih sayfalarına çentik atmam hiç ama onlar  sanki çentikliymiş gibi  hemencecik yoluma  çıkarlar. Hiç aramadan sayfaları çevirmeden… Hatta zaman kitabını elime almadan… Ve madem yolum üzerindeler bugün. Artık şiir okumamak olmaz hatta bir iki öyküde…

Çoban Çeşmesi

Derinden derine ırmaklar ağlar,

Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,

Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,

Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

“Göynünü Şirin’in aşkı sarınca

Yol almış hayatın ufuklarınca,

O hızla dağları Ferhat yarınca

Başlamış akmağa çoban çeşmesi…”

O zaman başından aşkındı derdi,

Mermeri oyardı, taşı delerdi.

Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.

Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,

Kerem’in sazına cevap veren bu,

Kuruyan gözlere yaş gönderen bu…

Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,

Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,

Ateşten kızaran bir gül arar da,

Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,

Tarihe karıştı eski sevdalar.

Beyhude seslenir, beyhude çağlar,

Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi…

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

Nasıl bir Leyla  ki  bu, bu dizleri yazdıran? Ve bizi burada buluşturan… Mekânın cennet olsun usta. Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum hep birlikte ve el ele. Yase

Kötülüğü Ört  De İyiliği Öv

Ey görünmez ruhu şarabın

Kendini tanıtacak bir adın yoksa,

“şeytan” diyelim sana.

Parmağınız ağarmaya görsün

Ağrıya boğar bütün sağlam uzuvlarınızı

Tanrı bana yardım etsin

Kötülüklerden kötülük değil,

Ders çıkartmayı öğretsin.

Sone

Çökünce artık kaşlarına bir kırk yılı kışın,
Derin derin çukurlar açar o güzel çehre:
Sonra gençken giydiklerine değişir bakışın,
Günahın, sendeler tutunur soysuz bir değere.
O zaman sorarlar: ‘Nerde o güzelliğin dupduru,
El üstünde tutuğun günler nerede ışıldar?’
De ki:‘Kendi içine çöktü gözümün çukuru
Lüzumsuzca bir övgüdür, duyduğum bütün ar;
Güzel olabildiğincedir yapılan iltifat.’
Cevaplarsın:’Çocuğumdur adillerin adili,
Bahanemi kabul görüp eder bana hep dikkat. ‘
Güzelliğini benden almasıdır buna delili!
Yineler o her eskidiğinde dört yanını,
Soğuğu duyunca görürsün o ılık kanını.

William Shakespeare

& & & & & &

Evin Emektarı Menekşe

Ben mosmor yaprakları olan küçük porselen saksıda yaşayan bir menekşeydim. Tıpkı insanlar gibi benimde umutlarım vardı. Bende aileden biri sayılırdım. Herkes beni sever aksatmadan beni sulardı.

Geceleri herkes kendi odalarına çekildiğinde ben onlarla birlikte uyumaz gökyüzünü izler, yaprakların şırıltısını dinlerdim. Bazen de ailemi, yaşadığım çevreyi, onlar olmazsa ne yapacağımı düşünürdüm.

Bir gece onlar yataklarındayken ben yine çevreyi izliyordum. Bir saatten fazla olmamıştı ki deniz adeta şahlandı. Ev büyük bir sarsıntıyla ayağa kalktı. Deniz durmuştu ama insanların deprem dediği şey hala devam ediyordu. Gözlerimi kapadım ve depremin durmasını bekledim.

Gözlerimi açtığımda yıllardır yaşadığım evin yerle bir olduğunu gördüm. O güzel çiçeklerin olduğu yerdeydik yani evin bahçesinde. Ailemi aradım. Fakat ortalarda yoklardı. Çevredekiler “Bu evden hiç kimse sağ çıkmadı” dediler. Ağlamaya başladım. Canım yanıyordu. İçimde hiç kimsenin dolduramayacağı bir boşluk vardı. Hala inanamıyordum. Onlar beni burada bırakıp gitmezlerdi. Beni bu kadar üzmezlerdi. Neyse ki bu acım fazla sürmedi. Çünkü üstümdeki beton dalımı kırdı. Ve umutlarımla beraber hayata gözlerimi yumdum.

Yazarı: Nazlı Deniz AYYILDIZ

Günün Şiiri

Ruh Huzuru

İyi bir şeydir insanın uzaktan bakabilmesi hayata,

Ve anlayabilmesi hayatın kendini nasıl algıladığını,

Ayakta kalabilen, atıldıktan sonra tehlikenin kollarına,

Fırtınalarda ve rüzgârlarda yolunu bulabilmiş birisidir.

Ama güzelliği tanımış olmaktır daha da iyisi,

Bütün bir hayatın düzeni ve yüceliği olan güzelliği,

Harcanan çabaların zahmeti mutluluğun kaynağı olduğunda,

Ve bilmek, zaman içindeki onca zenginliğin adını.

Yeşillenmekte olan ağaç, dallarla örülü zirve,

Gövdenin üstündeki kabuğu saran çiçekler,

Tanrının doğasından gelme bir hayattır hepsi,

Çünkü üzerlerine eğilmiştir göğün bütün rüzgârları.

Ama meraklı insanlar kalkıp sorduklarında bana,

Bütün bunları hissedebilme cesaretinin anlamını,

Ne olduğunu kaderin, yücenin ve kazancın, derim ki

O zaman, hem yaşamak, hem de düşünmektir yaşadığını.

Eğer doğa yalın ve dingin yaratmışsa birini,

Bu bir uyarıdır insanoğluna neşeyle bakmam için,

Neden? Çünkü korkutur bilgeleri bile açıklık dediğin,

Ancak başkaları da gülüp şakalaşıyorsa tadabilirsin neşeyi.

Erkeklerin ciddiyeti, zaferler ve tehlikeler,

Kültürden ve bilinçten kaynaklanmadır bunların hepsi,

Hedef ise tektir: İyilerin en yücesi,

Kendisini varlığıyla ve güzel kalıntılarla belirler.

Bir seçkinler topluluğudur sanki bütün bunlar,

Onlardandır ne varsa anlatılmaya değer ve yeni,

Hiçbir zaman kaybolup gitmez eylemlerin gerçeği,

Tıpkı yıldızlar gibi, yaşam da görkem ve neşeyle parlar.

Gözüpek eylemlerdir yaşam denilen,

Yüce bir hedef, uyum dolu bir devinimdir,

Atılımlar ve adımlardır, mutluluk kaynağı erdemdir,

Ciddi iştir, ama katıksız gençliktir buna rağmen.

Pişmanlık ve geçmiş, bu yaşamda,

Temsilcisidir farklı bir varoluşun, biri yolunu

Açar zaferin, huzurun ve çekilmiş

Ne varsa yüce alanlara;

Ötekiyse sürükler işkencelere ve buruk acılara

Yaşamı hafife alanlar yıkılıp gittiklerinde,

Ve imgeyle yüz dönüştüğünde

İyi ve güzel davranamamış birinin yansısına.

Bir yanda algına bilirliği canlı varlığın,

Öte yanda kalıcılık, insan eliyle,

Neredeyse bir ikilemdir, biri adanırken yalnızca

Duygulara, ötekinin yolu uzanır acılara ve yaratıcılığa.

Friedrich HÖLDERLİN-Çeviri: Ahmet CEMAL

Günün Sözü

Ayrılmanın Gökteki Yıldızlar Kadar Çeşidi Vardır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here